Translation of "Yürüyüş" in German

Köpeğiyle yürüyüş yapar.

- Sie geht mit ihrem Hund vor die Tür.
- Sie führt ihren Hund aus.

Yürüyüş yapmayı severim.

Ich gehe gerne spazieren.

Yürüyüş yapmaya git.

- Geh spazieren!
- Gehen Sie spazieren!

Yürüyüş için dışarıdaydım.

Ich war spazieren.

- Ben bir parkta yürüyüş yapıyorum.
- Parkta yürüyüş yapıyorum.

Ich gehe in einem Park spazieren.

- Eskiden kahvaltıdan önce yürüyüş yapardım.
- Kahvaltıdan önce yürüyüş yapardım.

Ich pflegte vor dem Frühstück spazieren zu gehen.

O yürüyüş yapmayı sever.

Er geht gerne spazieren.

Canım yürüyüş yapmak istiyor.

Ich habe Lust, spazieren zu gehen.

Parkta bir yürüyüş yaptık.

- Wir sind im Park spazieren gegangen.
- Wir gingen im Park spazieren.

Tom geceleri yürüyüş yapıyor.

Tom geht in letzter Zeit des Nachts spazieren.

Bu, parkta yürüyüş değildir.

Es ist kein Spaziergang.

Yürüyüş için dışarı çıktı.

Er geht gerade spazieren.

Yürüyüş yapmak ister misin?

Hast du Lust auf einen Spaziergang?

Yürüyüş yapmaya ne dersin?

- Wie wär's mit einem Spaziergang?
- Was hältst du von einem Spaziergang?

Ben bir yürüyüş yaptım.

Ich habe einen Spaziergang gemacht.

Babam parkta yürüyüş yapar.

Mein Vater geht im Park spazieren.

O bir yürüyüş yapıyor.

Er macht gerade einen Spaziergang.

O kısa bir yürüyüş.

Man ist zu Fuß gleich da.

Kahvaltıdan önce yürüyüş canlandırır.

Ein Spaziergang vor dem Frühstück ist belebend.

Tom bahçede yürüyüş yaptı.

Tom wandelte durch den Garten.

Nehir boyunca bir yürüyüş yaptık.

Wir machten einen Spaziergang den Fluss entlang.

Değişiklik olsun diye yürüyüş yapalım.

- Lass uns zur Abwechslung spazieren gehen.
- Lasst uns zur Abwechslung spazieren gehen.
- Lass uns zur Abwechslung mal spazieren gehen.

İstasyon bir saatlik yürüyüş mesafesinde.

- Es ist eine Stunde Fußweg bis zum Bahnhof.
- Es ist eine Stunde Fußweg bis zur Station.

Otobüs durağına on dakikalık yürüyüş.

Die Bushaltestelle ist 10 Gehminuten entfernt.

Babam her sabah yürüyüş yapar.

Mein Vater geht jeden Morgen spazieren.

Babam parkta bir yürüyüş yapıyor.

- Mein Vater macht einen Spaziergang im Park.
- Mein Vater geht im Park spazieren.

O, parkta bir yürüyüş yaptı.

Sie ging im Park spazieren.

Yürüyüş için köpeğimi dışarı çıkaracağım.

Ich werde meinen Hund ausführen.

Yaşlı adam parkta yürüyüş yapıyor.

Der alte Mann geht im Park spazieren.

Yürüyüş için güzel bir gün.

Es ist ein wunderschöner Tag zum Spazierengehen, nicht wahr?

O, ferahlatıcı bir yürüyüş yaptı.

Er machte einen erfrischenden Spaziergang.

Yürüyüş için dışarı çıkabilir miyim?

Darf ich draußen spazieren gehen?

Babam her gün yürüyüş yapar.

- Vater geht jeden Tag spazieren.
- Mein Vater geht jeden Tag spazieren.

Akşamleyin köpeğimle bir yürüyüş yaparım.

Am Abend gehe ich mit dem Hund spazieren.

O, yürüyüş yapmaya çok düşkün.

- Er ist dem Lustwandeln sehr zugetan.
- Er mag das Ambulieren sehr.
- Er geht sehr gern spazieren.
- Er geht sehr gern zu Fuß.

Dışarı çıkacağım ve yürüyüş yapacağım.

Ich gehe ein Stück spazieren.

Arkadaşlarımız parkta biraz yürüyüş yaptılar.

Unsere Freunde gingen im Park spazieren.

Tom ormanda yürüyüş yapmayı sever.

Tom geht gern im Wald spazieren.

O canlandırıcı bir yürüyüş yaptı.

Er hat einen belebenden Spaziergang gemacht.

Kahvaltıdan önce bir yürüyüş canlandırıcıdır.

Ein Spaziergang vor dem Frühstück ist belebend.

Canım şimdi yürüyüş yapmak istiyor.

Ich habe jetzt Lust, spazieren zu gehen.

Kısa bir yürüyüş beni göle getirdi.

Ein kurzer Spaziergang führte mich an den See.

Kısa bir yürüyüş seni istasyona getirir.

Bis zum Bahnhof ist es nur ein Katzensprung.

Okul evimden yarım millik yürüyüş mesafesinde.

Die Schule ist eine halbe Meile Fußweg von mir zuhause entfernt.

O bir yürüyüş için dışarı çıktı.

Er macht gerade einen Spaziergang.

Büyükbabam sabah erkenden yürüyüş yapmayı sever.

- Mein Opa mag es, am Morgen einen Spaziergang zu machen.
- Meinem Großvater gefällt es, morgens spazieren zu gehen.

Önümüzdeki birkaç yıl parkta yürüyüş olmayacak.

Die nächsten Jahre werden für uns kein Zuckerschlecken sein.

Atlantic City ahşap yürüyüş yoluyla ünlüdür.

Atlantic City ist bekannt für seine hölzerne Strandpromenade.

Tom bir yürüyüş için dışarı çıktı.

Tom macht gerade einen Spaziergang.

O, kahvaltıdan önce bir yürüyüş yaptı.

Sie ist vor dem Frühstück spazieren gegangen.

Parkta bir yürüyüş yapmaya ne dersiniz?

Was sagst du zu einem Spaziergang im Park?

Yürüyüş ayakkabılarını giy ve zaman kaybetme.

- Zieh deine Wanderschuhe an und vergeude keine Zeit.
- Zieh deine Wanderschuhe an und verschwende keine Zeit.

Tom tek başına yürüyüş yapmayı sever.

Tom geht gern alleine spazieren.

Güzel yeşil bir vadide yürüyüş yaptık.

Wir sind durch ein schönes grünes Tal gewandert.

Buradan kampüse otuz dakikalık bir yürüyüş.

Der Campus ist eine Viertelstunde Fußmarsch entfernt.

John nehir boyunca bir yürüyüş yaptı.

Johann unternahm einen Spaziergang entlang des Flusses.

Bir yürüyüş için bana katılır mısın?

Hast du Lust, spazieren zu gehen?

Bu sadece on dakikalık bir yürüyüş

Das sind nur zehn Minuten zu Fuß.

Babam yürüyüş yapamayacak kadar çok meşgul.

Mein Vater ist zu beschäftigt und kann nicht spazieren gehen.

Tom yürüyüş sırasında ayak bileğini burktu.

Tom hat sich beim Wandern den Fuß verstaucht.

Otobüs durağı buradan beş dakikalık yürüyüş mesafesinde.

- Die Bushaltestelle ist zu Fuß fünf Minuten von hier entfernt.
- Die Bushaltestelle kann man in einem Fünf-Minuten-Fußmarsch von hier erreichen.

Çok yorgunum. Canım şimdi yürüyüş yapmak istemiyor.

Ich bin ziemlich müde. Ich habe jetzt keine Lust zum Spazierengehen.

Bir insan ayda ilk kez yürüyüş yaptı.

- Das war das erste Mal, dass ein Mensch auf dem Mond spazierte.
- Das war das erste Mal, dass ein Mensch seinen Fuß auf den Mond setzte.

O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım.

Ich bin oft an dem Fluss entlanggegangen.

Akşam yemeğinden sonra yürüyüş için dışarı çıktık.

- Wir gingen nach dem Essen bummeln.
- Wir haben nach dem Abendessen einen Spaziergang gemacht.

Güneş batmadan önce sahilde bir yürüyüş yaptık.

Wir gingen kurz vor Sonnenuntergang am Strand spazieren.

Yürüyüş için dışarı çıkmayı canın istiyor mu?

Hättest du Lust auf einen Spaziergang?

Babam her sabah yürüyüş için dışarı çıkar.

Mein Vater macht jeden Morgen einen Spaziergang.

O, buradan sadece 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde.

- Es ist nur zehn Minuten Fußweg von hier entfernt.
- Zu Fuß sind es von hier aus nur zehn Minuten.

Tom'un canı yürüyüş için dışarı çıkmak istedi.

Tom hatte Lust auf einen Spaziergang.

Akşam yemeğinden sonra, sahilde bir yürüyüş yaparım.

Nach dem Abendessen gehe ich am Strand spazieren.

Hayat her zaman parktaki bir yürüyüş değildir.

Das Leben ist kein Ponyhof.

Okul istasyona beş dakikalık yürüyüş mesafesinde yer almaktadır.

- Die Schule befindet sich fünf Gehminuten von der Haltestelle.
- Zu Fuß dauert es keine fünf Minuten vom Bahnhof bis zur Schule.

- Yürüyüş yapmayı severim.
- Ben yürümeyi severim.
- Yürümeyi severim.

- Ich gehe gerne spazieren.
- Ich gehe gerne zu Fuß.

Güzel bir gün ve bir yürüyüş yapmak istiyorum.

Es ist ein schöner Tag und ich habe Lust, einen Spaziergang zu machen.

- Yürüyüş yapmaya ne dersin?
- Yürüyüşe çıkmaya ne dersin?

- Wie wär's mit einem Spaziergang?
- Was hältst du von einem Spaziergang?

Atların üç yürüyüşü vardır: yürüyüş, tırıs ve dörtnal.

Pferde haben drei Gangarten: Schritt, Trab und Galopp.

On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.

Nach einem weiteren zehnminütigen Marsch erreichten wir die Küste.

Benim evim istasyondan sadece beş dakikalık yürüyüş mesafesinde.

- Mein Haus liegt nur fünf Minuten zu Fuß vom Bahnhof entfernt.
- Mein Haus ist nur fünf Minuten zu Fuß vom Bahnhof.

- Tom yürüyüş yapmayı sever.
- Tom yürüyüşe çıkmaktan hoşlanır.

Tom geht gerne spazieren.

Kısa bir yürüyüş yapmak için dışarı çıkmaya ne dersin?

Was hältst du davon, einen kleinen Spaziergang zu machen?

Hiçbir şey sabah yapılan bir yürüyüş kadar hoş değil.

Nichts geht über einen Spaziergang am Morgen.

Güzel bir yürüyüş yapmaktan daha iyi bir şey yoktur.

Es geht nichts über einen gemütlichen Spaziergang.

- Yağmur dinince yürüyüş yapalım.
- Yağmur durduktan sonra yürüyüşe çıkalım.

Lass uns spazieren gehen, nachdem es aufgehört hat zu regnen.

Akşam yemeğinden sonra bir yürüyüş için dışarı çıkmaya ne dersin?

Wie wäre es nach dem Abendessen mit einem Spaziergang?

Güzel bir gün, değil mi? Neden bir yürüyüş için dışarı çıkmıyoruz?

Ein schöner Tag, nicht wahr? Warum gehen wir nicht spazieren?

Her zaman öğleden sonra yaptığı gibi Tom bir yürüyüş için dışarı gitti.

Tom machte einen Spaziergang, wie an jedem Nachmittag.

- Anne ve babası onu bir yürüyüş için götürdüler.
- Onun ebeveynleri onu yürüyüşe götürdü.

Seine Eltern gingen mit ihm spazieren.

- Burada evli çiftlerin sıklıkla plaj boyu turladığını görmek mümkündür.
- Evli çiftler sıklıkla bu plajda yürüyüş yaparlar.

Ehepaare spazieren oft an diesem Strand entlang.

Kim daha sabahın yedisinde gölde böğürtlen toplar? Ben. Kim göl kıyısındaki otlara ve bitkilere sevinir? Ben. Kim göl kıyısındaki vızıltı ve mırıltıya severek kulak verir? Ben. Kim gölün etrafında sık sık yürüyüş yapar veya pedal çevirir? Ben. Kim gölde yüzmeyi veya kürek çekmeyi sever? Ben. Kim burayı herkesten daha çok sever? Tabii ki ben.

Wer sammelt schon Brombeer'n um sieben am See? Ich bin 's. Wer erfreut sich der Kräuter und Pflanzen am See? Ich bin 's. Wer lauscht gern dem Summen und Brummen am See? Ich bin 's. Wer walkt oder radelt ganz oft um den See? Ich bin 's. Wer schwimmt oder paddelt gern quer durch den See? Ich bin 's. Wer liebt diesen Ort wie kein zweiter, den See? Na, ich bin 's.