Translation of "Kalacak" in German

0.012 sec.

Examples of using "Kalacak" in a sentence and their german translations:

Tom kalacak.

Tom wird bleiben.

Evde kalacak mısın?

Wirst du zu Hause bleiben?

O, hayatta kalacak.

Er wird überleben.

Onlar hayatta kalacak.

Sie werden überleben.

O şekilde kalacak.

- So wird es bleiben.
- Das wird so bleiben.

Tom evde kalacak.

Tom wird zu Hause bleiben.

Bizimle kalacak mısın?

Bleibst du bei uns?

Tom bizimle kalacak.

Tom bleibt bei uns.

Leyla hayatta kalacak.

Layla wird überleben.

Tom geç kalacak.

Tom wird sich verspäten.

Muhtemelen okula geç kalacak.

Er wird wahrscheinlich zu spät zur Schule kommen.

Sanırım o geç kalacak.

- Ich vermute, er wird zu spät sein.
- Ich nehme an, er wird sich verspäten.

Tom beklemek zorunda kalacak.

- Tom wird warten müssen.
- Tom wird sich gedulden müssen.

Burada otelde kalacak mısın?

Werden Sie hier im Hotel bleiben?

O toplantıya geç kalacak.

Er wird es nicht rechtzeitig zum Treffen schaffen.

Kalacak bir yer aradım.

Ich habe eine Unterkunft gesucht.

Bu yapmak zorunda kalacak.

Das muss genügen.

O kesinlikle geç kalacak.

Er wird sicherlich verspätet sein.

Tom muhtemelen geç kalacak.

Tom wird sich wahrscheinlich verspäten.

Tom kalacak, değil mi?

Tom wird bleiben, oder?

Sanırım sonunda Tom parasız kalacak ve eve geri gitmek zorunda kalacak.

Ich denke mal, dass Tom letztlich das Geld ausgeht und er wieder nach Hause muss.

Okul... Hepsi bu vakfa kalacak.

und die Schule einbringe. Alles wird in die Stiftung eingehen.

Hep mi aynı kalacak acaba

Ich frage mich, ob es immer gleich bleiben wird

Bizden biri gitmek zorunda kalacak.

Einer von uns wird gehen müssen.

Tom'a söylemek zorunda kalacak mısın?

- Musst du es Tom sagen?
- Werdet ihr es Tom sagen müssen?
- Werden Sie es Tom berichten müssen?

Kalacak bir yere ihtiyacım var.

Ich brauche eine Bleibe.

O, bir arkadaşının evinde kalacak.

Er wird bei einem Freund wohnen.

Tom onu yapmak zorunda kalacak.

Tom wird das tun müssen.

Tom işi yapmak zorunda kalacak.

Tom wird die Arbeit tun müssen.

Gizem bir sır olarak kalacak.

Das Geheimnis wird ein Geheimnis bleiben.

O, Roma'da ne kadar kalacak?

Wie lange wird er in Rom bleiben?

Onlar Tokyo'da ne kadar kalacak?

Wie lange bleiben die in Tōkyō?

O, Moskova'da ne kadar kalacak?

- Wie lange bleibt sie in Moskau?
- Wie lange bleibt er in Moskau?

Tom üç gün daha kalacak.

Tom bleibt noch drei weitere Tage.

Hava birkaç gün soğuk kalacak

Das Wetter wird für einige Tage kalt bleiben.

Japonya'da ne kadar süre kalacak?

Wie lange will er in Japan bleiben?

Orada uzun süre kalacak mısın?

Wirst du dort lange bleiben?

Tom ne kadar süre kalacak?

Wie lange bleibt Tom?

Tom bunu yapmak zorunda kalacak.

- Tom wird es tun müssen.
- Tom wird das tun müssen.

- Kalacak bir yere ihtiyacın var mı?
- Kalacak bir yere mi ihtiyacınız var?

Brauchst du eine Bleibe?

Hafta sonu boyunca orada kalacak mısın?

Bleibst du für das Wochenende dort?

Güçlü hayatta kalacak ve zayıf ölecek.

Die Starken werden überleben, und die Schwachen werden sterben.

Herkes için yemek pişirmek zorunda kalacak.

Sie wird für alle kochen müssen.

Bay Mailer yarına kadar burada kalacak.

Herr Mailer wurde eingeplant, bis morgen hierzubleiben.

Tom büyük bir olasılıkla geç kalacak.

Tom ist sehr wahrscheinlich spät dran.

Önümüzdeki haftaya kadar beklemek zorunda kalacak.

Das wird einfach bis nächste Woche warten müssen.

Tom kalacak mı yoksa gidecek mi?

Bleibt Tom oder geht er?

- Hasta olduğu üzere, Tom Bey evde kalacak.
- Tom hastalanmış olması durumundan ötürü evde kalacak.

Tom bleibt zu Hause, da er krank ist.

Junko bu gece matematik çalışmak zorunda kalacak.

Junko muss heute Abend Mathe lernen.

Londra'da kalacak bir yer tavsiye edebilir misin?

Können Sie mir eine Unterkunft in London empfehlen?

O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak.

Er muss ohne Gewehr auskommen.

Tom birkaç gün bir arkadaşının evinde kalacak.

Tom wird für ein paar Tage bei einem Freund unterkommen.

Birkaç günlüğüne kalacak bir yere ihtiyacım var.

Ich brauche für ein paar Tage eine Unterkunft.

Gece için kalacak bir yere ihtiyacımız var.

Wir brauchen eine Übernachtungsmöglichkeit.

"Tom muhtemelen geç kalacak." "Evet, o bir olasılık."

„Tom wird sich wahrscheinlich verspäten.“ – „Ja, das ist durchaus möglich.“

"Muhtemelen Tom geç kalacak." "Evet, bu oldukça mümkün."

„Tom wird sich wahrscheinlich verspäten.“ – „Ja, das ist durchaus möglich.“

O, bir gün yaptığının hesabını vermek zorunda kalacak.

Eines Tages wird sie für das, was sie getan hat, bezahlen müssen.

O dürüst bir adam ve her zaman öyle kalacak.

Er ist ein Ehrenmann und wird es immer bleiben.

Sonuçta biri Tom'a terbiyeli davranması gerektiğini söylemek zorunda kalacak.

Letztendlich wird jemand Tom sagen müssen, dass er sich zu benehmen hat.

Müzik benim ilk aşkımdı ve son aşkım olarak kalacak!

Musik war meine erste Liebe und sie wird auch meine letzte sein!

Anneleri olmadan hayatta kalacak yetenek veya güce henüz sahip değiller.

aber es fehlt ihnen an Geschick und Kraft, um ohne Mutter zu überleben.

Seçilmiş olanlar kapsamlı tıbbi ve psikolojik testlerle yüzleşmek zorunda kalacak.

Die Ausgewählten werden umfassende medizinische und psychologische Tests machen müssen.

Bu şiiri Shakespeare'in yazıp yazmadığı muhtemelen bir sır olarak kalacak.

Ob Shakespeare dieses Gedicht schrieb oder nicht, wird wahrscheinlich ein Rätsel bleiben.

- Kalacak bir yerin var mı?
- Kalmak için bir yerin var mı?

Hast du etwas, wo du bleiben kannst?

- Sergi bir ay daha açık kalacak.
- Sergi bir ay daha açık olacak.

- Die Ausstellung wird noch einen Monat geöffnet sein.
- Die Ausstellung wird noch einen weiteren Monat geöffnet bleiben.

Eğer o böyle içmeye devam ederse eve bir taksi çağırmak zorunda kalacak.

Wenn er derart weitertrinkt, wir er mit dem Taxi nach Hause fahren müssen.

Tom annesinin ölümünden sonra, ona kalacak mirası annesinin kumarda yiyip bitirdiğini öğrendi.

Tom erfuhr erst nach dem Tode seiner Mutter, dass diese sein Erbe verspielt hatte.