Translation of "Annesini" in German

- Betty annesini öldürdü.
- Betty, onun annesini öldürdü.

- Betty tötete ihre Mutter.
- Betty tötete seine Mutter.
- Betty hat ihre Mutter getötet.

O, annesini aradı.

Sie rief ihre Mutter an.

Bebek annesini arıyor.

Das Baby sucht seine Mutter.

Betty annesini öldürdü.

- Betty tötete seine Mutter.
- Betty hat seine Mutter umgebracht.

Annesini dinlemeyi reddediyor.

Sie weigert sich, auf ihre Mutter zu hören.

Havaalanından annesini aradı.

Er rief seine Mutter vom Flughafen aus an.

Tom annesini öldürdü.

Tom tötete seine Mutter.

İstasyona vardığında, annesini aradı.

- Nach Ankunft an der Station rief sie ihre Mutter an.
- Bei ihrer Ankunft am Bahnhof rief sie ihre Mutter an.

Trajik haber, annesini delirtti.

Die tragische Nachricht trieb seine Mutter in den Wahnsinn.

O, annesini mutlu ediyor.

Sie macht ihre Mutter glücklich.

O, annesini mutlu etti.

- Sie machte ihre Mutter glücklich.
- Sie machte ihre Mutter froh.

Onun annesini tanıyor musun?

Kennst du seine Mama?

Betty, kendi annesini öldürdü.

Betty tötete ihre Mutter.

Annem Tom'un annesini tanıyor.

Meine Mutter kennt Toms Mutter.

Tom annesini mutlu etti.

Tom hat seine Mutter glücklich gemacht.

Tom annesini çok özlüyor.

Tom fehlt seine Mutter sehr.

Çocuk annesini çok özledi.

Das Kind vermisste seine Mutter sehr.

Kızın annesini görüyor musun?

Siehst du die Mutter des Mädchens?

O, ona annesini hatırlatıyor.

Sie erinnert ihn an seine Mutter.

Sami kendi annesini öldürdü.

Sami tötete seine Mutter.

Tom annesini aramayı unuttu.

- Tom vergaß, seine Mutter anzurufen.
- Tom hat vergessen, seine Mutter anzurufen.

- Mary annesini teselli etmeye çalıştı.
- Mary annesini memnun etmeye çalıştı.

Maria versuchte, ihre Mutter zu trösten.

Kız her zaman annesini izliyordu.

- Das Mädchen folgte seiner Mutter überall hin.
- Das Mädchen ging immer seiner Mutter hinterher.

Bana annesini çok fazla hatırlatıyor.

Sie erinnert mich sehr an ihre Mutter.

Ben onun annesini ölü buldum.

Ich fand ihre Mutter tot.

Bir insan kendi annesini sevmelidir.

Man soll seine Mutter lieben.

O, üvey annesini ziyaret ediyordu.

Er war bei seiner Ziehmutter zu Besuch.

Hiç Tom'un annesini gördün mü?

Hast du schon einmal Toms Mutter gesehen?

Mary annesini bir öpücükle karşıladı.

Mary begrüßte ihre Mutter mit einem Kuss.

Annesini görünce, kız gözyaşlarına boğuldu.

Als sie ihre Mutter sah, brach das Mädchen in Tränen aus.

- O, istasyona vardığı an, annesini aradı.
- O istasyona varır varmaz, annesini aradı.

Sofort, als sie am Bahnhof ankam, rief sie ihre Mutter an.

Paula annesini aramak için odadan çıktı.

Paula verließ das Zimmer um ihre Mutter anzurufen.

Kız annesini gördüğü anda gözyaşlarına boğuldu.

In dem Moment, in dem das Mädchen ihre Mutter sah, brach sie in Tränen aus.

O bana her zaman annesini hatırlatıyor.

Sie erinnert mich immer an ihre Mutter.

O annesini hayal kırıklığına uğratmak istemedi.

Er wollte seine Mutter nicht enttäuschen.

O annesini bir daha hiç görmedi.

Er sah seine Mutter nie wieder.

Tom, Mary'nin annesini oldukça korkutucu buluyor.

Tom findet Marias Mutter ziemlich einschüchternd.

Tom annesini bir daha hiç görmedi.

Tom sah seine Mutter nie wieder.

- Ebeveynini mutlu etti.
- Annesini babasını mutlu etti.

Er hat seine Eltern glücklich gemacht.

Tom onun doğum gününde annesini aramayı asla unutmaz.

- Tom vergisst nie, seine Mutter an ihrem Geburtstag anzurufen.
- Tom vergisst nie, seine Mutter anzurufen, wenn sie Geburtstag hat.

Mary görünüş olarak annesini benzer, ancak kişilik olarak değil.

Maria ähnelt ihrer Mutter im Aussehen, doch nicht charakterlich.

- O annesine çok benziyor.
- Annesine çok benziyor.
- Annesini çok andırıyor.

Sie ähnelt stark ihrer Mutter.

Dün onun annesini gördüğümde, bir hafta önce hastaneden ayrıldığını söyledi.

Als ich seine Mutter gestern traf, sagte diese, er wäre vor einer Woche aus dem Krankenhaus entlassen worden.

Mary, arkadaşlarıyla dışarı çıkmasına izin vermeleri için annesini ve babasını zorladı.

Mary drängte ihre Eltern dazu, sie mit ihren Freunden ausgehen zu lassen.

- Tom annesini haftada bir arar.
- Tom annesine haftada bir kez telefon ediyor.

Tom ruft seine Mutter einmal in der Woche an.