Translation of "Birbirlerine" in French

0.006 sec.

Examples of using "Birbirlerine" in a sentence and their french translations:

Birbirlerine güvenirler.

- Ils se font confiance.
- Elles se font confiance.

Birbirlerine güveniyorlar.

- Ils se font confiance.
- Elles se font confiance.

Birbirlerine hayranlar.

Ils s'admirent l'un l'autre.

birbirlerine neler yaptığı

ce qu'il s'est fait

Hemen birbirlerine kenetleniyorlar

ils s'emboîtent immédiatement

Kızlar birbirlerine bakıyorlar.

Les filles se font face.

İkizler birbirlerine benziyorlar.

Les jumeaux se ressemblent.

Onlar birbirlerine akrabalar.

Ils sont apparentés.

Onlar birbirlerine hayrandır.

Ils s'admirent l'un l'autre.

Onlar birbirlerine baktılar.

Ils se regardaient l'un l'autre.

Onlar birbirlerine gülümsediler.

Ils se sourirent l'un à l'autre.

Onlar birbirlerine gülümsüyorlar.

- Ils se sourient.
- Elles se sourient.

Garsonlar birbirlerine çarptılar.

Les serveurs se sont téléscopés.

Onlar birbirlerine güvenmezler.

- Ils ne se font pas confiance.
- Ils ne se fient pas l'un à l'autre.

Onlar birbirlerine gülümsedi.

- Ils se sourirent l'un à l'autre.
- Ils se sourirent.

Küçük aileler birbirlerine yaklaşır.

Les petites familles se rapprochent.

Onlar birbirlerine yardım ettiler.

Elles s'aidaient.

Öğrenciler birbirlerine kağıt atıyorlardı.

Les élèves se jetaient du papier.

Onlar birbirlerine hayran kaldılar.

Ils s'admiraient l'un l'autre.

Öğrenciler birbirlerine kartopu atıyorlardı.

Les étudiants se lançaient des boules de neige.

Onlar kanepede birbirlerine sarılıyordu.

Ils se câlinaient sur le canapé.

Birbirlerine âşık gibi görünüyorlar.

Il semble qu’ils soient amoureux l’un de l’autre.

birbirlerine olan güveni konusunda ise

à propos de la confiance mutuelle

birbirlerine tutunarak bir köprü yapıyoralar

Ils essayaient de faire un pont accroché l'un à l'autre

. Paris'te tanıştıklarında birbirlerine ısındılar; Napolyon

tâche d'imposer à la Suisse son «acte de médiation», qu'il accomplit avec

Bütün kızlar birbirlerine yardım ettiler.

Toutes les filles s'entraidèrent.

Onların birbirlerine âşık olduğunu biliyorum.

- Je sais qu'ils sont amoureux l'un de l'autre.
- Je sais qu'ils s'aiment.

Birbirlerine alışmaları biraz zaman aldı.

Cela leur a pris un moment avant de s'habituer les uns aux autres.

Tom ve Mary birbirlerine aşıktılar.

Tom et Marie s'aimaient.

Tom ve Mary birbirlerine baktı.

Tom et Mary se regardèrent.

Erkekler ve kadınların birbirlerine ihtiyaçları vardır.

Les hommes et les femmes ont besoin les uns des autres.

Aile üyelerinin birbirlerine yardım etmesi doğaldır.

Il est naturel aux membres d'une famille de s'entraider.

Onlar bir zamanlar birbirlerine yardım etmişlerdi.

- Ils s'étaient entraidés une fois.
- Ils s'étaient entraidés à une occasion.

Tom Mary'yi öptü ve birbirlerine sarıldılar.

Tom a embrassé Mary et ils se sont enlacés.

Tolstoy, gerçek arkadaşların birbirlerine güvenmelerini söyledi.

Tolstoï a dit que de vrais amis doivent se faire confiance.

Üç erkek kardeş birbirlerine yardım etmeliler.

Les trois frères doivent s'entraider.

Garsonlar birbirlerine çarptılar ve tepsilerini düşürdüler.

Les serveurs se sont téléscopés et ont fait tomber leurs plateaux.

Bu iki erkek kardeş birbirlerine benzerler.

Ces deux frères se ressemblent.

Birbirlerine doğru döndüler ve sonra öpüştüler.

Ils se tournèrent pour se faire face et s'embrassèrent sur les lèvres.

Ahtapotlar kavgaya başlamak için birbirlerine doğru yaklaştıklarında,

Quand les pieuvres se rapprochent l'une de l'autre pour se battre,

Tom ve Mary bir süreliğine birbirlerine baktılar.

- Tom et Mary se regardèrent pendant un moment.
- Tom et Mary se sont regardés un moment.

Onlar ev ödevlerini yapmakta birbirlerine yardım ettiler.

Ils se sont entraidés pour faire les devoirs.

Dostlar her zaman birbirlerine yardım etmeye isteklidir.

Les amis sont toujours désireux de s'entraider.

Tom ve Mary birbirlerine asla yalan söylemediler.

Tom et Marie prétendent qu'ils ne se mentent jamais l'un a l'autre.

Tom ve Mary sürekli birbirlerine hakaret eder.

Tom et Marie s'insultent l'un l'autre tout le temps.

birbirlerine olan güveni ve diğer insanlara olan güveni

confiance les uns dans les autres et confiance dans les autres

Okul festivalini başarılı yapmak için birbirlerine yardımcı oldular.

Ils s'entraidèrent pour faire du festival de l'école un succès.

Tom ve Mary endişeli bir şekilde birbirlerine baktı.

Tom et Marie se regardèrent, mal à l'aise.

Tom ve Mary Noel sabahı birbirlerine hediye verdi.

Tom et Marie se sont offert des cadeaux le matin de Noël.

Tom ve Marie ikiz olmalarına rağmen birbirlerine pek benzemiyorlar.

Bien que Tom et Marie soient jumeaux, ils ne se ressemblent pas beaucoup.

Tom ve Mary ikiz olmalarına rağmen birbirlerine çok benzemiyorlar.

Bien que Tom et Marie soient jumeaux, ils ne se ressemblent pas beaucoup.

Birbirlerine bakan iki ayna, sonsuza kadar yinelenen bir görüntü yarattı.

Les deux miroirs qui se faisaient face créaient une répétition de l'image qui s'étendait à l'infini.

Arkadaşlar birbirlerine yardım ederler. Sadece neyin yanlış olduğunu bana bildirin.

Les amis doivent s'entraider. Dis-moi ce qui ne va pas.

İki erkek kardeş birbirlerine o kadar çok benziyorlar ki onları birbirlerinden zorlukla ayırt edebiliyorum.

Les deux frères se ressemblent tellement que je peux difficilement les distinguer.

O ve onun kızı sık sık kendi evleri içinde birbirlerine cep telefonuyla mesaj attılar.

Sa fille et lui échangeaient souvent des textos à l'intérieur de leur propre maison.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

Tous les êtres humains naissent libres et égaux en dignité et en droits. Ils sont doués de raison et de conscience et doivent agir les uns envers les autres dans un esprit de fraternité.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.

Tous les êtres humains naissent libres et égaux en dignité et en droits. Ils sont doués de raison et de conscience et doivent agir les uns envers les autres dans un esprit de fraternité.

Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

Tous les êtres humains naissent libres et égaux en dignité et en droits. Ils sont doués de raison et de conscience et doivent agir les uns envers les autres dans un esprit de fraternité.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve kardeşlik ruhu içinde birbirlerine karşı hareket etmelidirler.

Tous les êtres humains naissent libres et égaux en dignité et en droits. Ils sont doués de raison et de conscience et doivent agir les uns envers les autres dans un esprit de fraternité.

Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.

Tous les êtres humains naissent libres et égaux en dignité et en droits. Ils sont doués de raison et de conscience et doivent agir les uns envers les autres dans un esprit de fraternité.