Translation of "Tıpkı" in English

0.036 sec.

Examples of using "Tıpkı" in a sentence and their english translations:

- Tıpkı annesine benziyor.
- O tıpkı annesine benziyor.

He looks just like his mother.

Tıpkı Banaz gibi,

Just like Banaz,

Tıpkı bizim gibi.

Just like us.

Tıpkı insan gibi

just like human

Tıpkı bebek gibi.

He's just like a baby.

Tıpkı bizim gibi insanlar sokaklarda dolaşıyordu. Tıpkı bizim gibi.

People just like us were walking on the streets. Just like us.

Tıpkı bir otoban gibi,

Just like a highway,

Tıpkı bir çoğunuz gibi,

Like many of you,

Tıpkı bir girişimciye, entelektüele,

an ordinary citizen, a field worker,

Tıpkı mahvolmuş yeryüzünü dönüştürüp

It is regenerative, like nature,

Ve tıpkı TRAPPIST gibi

and just like TRAPPIST,

Tıpkı çocukken kaleminizin kırılması

Now, just like when you were a kid and you'd break your pencil

Tıpkı binanın kendisi gibi.

like building does, by the way.

Tıpkı 50 yaşlarındaki adamın

like the 50-something-year-old man

Tıpkı şimdi olduğu gibi

just like now

Tıpkı arılar gibi düşünün

think just like bees

O, tıpkı babasına benziyor.

He is the very image of his father.

Tom tıpkı sizin gibi.

Tom is just like you.

Oğlan tıpkı babası gibi.

The boy is just like his father.

Tom tıpkı başkaları gibi.

Tom is just like everyone else.

Tıpkı sizin buyurduğunuz gibi!

As you wished!

Tıpkı Tom gibi hissediyorum.

I feel just like Tom.

Tom tıpkı annesine benziyor.

Tom looks just like his mother.

Mary tıpkı annesine benziyor.

Mary looks just like her mother.

Tıpkı filmlerde olduğu gibi.

It was just like in the movies.

Tom tıpkı senin gibi.

Tom is a lot like you.

Tıpkı siyah bir duman gibi.

like dark smoke.

Tıpkı bir erkekken olduğu gibi.

Just like when I was a guy.

Tıpkı bu fener balığı gibi.

like this lantern fish.

Tıpkı yeni Elazığ'da olduğu gibi

just like in the new Elazig

Tıpkı bir rüya gibi düşünün

Think like a dream

Tıpkı bizim galaksimiz Samanyolu gibi.

like our own galaxy, the Milky Way.

Sen tıpkı bir melek gibisin.

You're just like an angel.

Tom da tıpkı diğerleri gibi.

Tom is just like the rest of them.

Tıpkı baban gibi uzun boylusun.

You're tall, just like your father.

Kent tıpkı önceden olduğu gibiydi.

The town was exactly the same as before.

Tom'unki tıpkı Mary'ninki kadar yeni.

Tom's is just as new as Mary's.

Tıpkı herkes gibi sorunlarım var.

I have problems, just like everybody else.

Tom tıpkı erkek kardeşine benziyor.

Tom is just like his brother.

Tom tıpkı bir bebek gibidir.

Tom is just like a baby.

Tıpkı modern kuşlardaki gibi içlerini oyuyordu

hollowing them out just like a modern bird,

Tıpkı lisedeyken birkaç hafta yaptığım gibi.

Much like I did for that brief couple of weeks in high school.

Tıpkı babunların ve orangutanların yaptığı gibi.

What the baboons and the orangutans will do,

Tıpkı bir arkadaş gibi cevaplamak için

to answer your child's questions,

Tıpkı çocuğumuzu çaydanlıktan uzak tuttuğumuz gibi

Just like we keep our child away from the teapot

Büyüyünce tıpkı babam gibi olmak istiyorum.

When I grow up, I want to be just like my father.

Tıpkı senin gibi, genç ve hırslıydım.

I used to be young and ambitious, just like you.

Tom ve ben tıpkı kardeş gibiyiz.

Tom and I are just like brothers.

Tom tıpkı senin gibi yüzmeyi seviyor.

Tom loves swimming, just like you do.

O tıpkı bir melek gibi görünüyor.

She looks just like an angel.

Onun tıpkı olduğu gibi kalmasını istiyorum.

I would like her to remain just the way she is.

Tom ve John tıpkı kardeş gibiler.

Tom and John are just like brothers.

Mary'nin kız kardeşi tıpkı ona benziyor.

Mary's sister looks just like her.

Tom tıpkı babası gibi bir davulcu.

Tom is a drummer, just like his father.

Tıpkı sizin gibi, muhtemelen bazı tersliklerle karşılaştınız,

So just like you, you've probably had some sort of setbacks,

Tıpkı çok hızlı büyümüş bir şirket gibi

And, like a company that has grown too fast,

Tıpkı erkek risk sermayedarlarının sorduğu sorular gibi.

just like the male VCs did.

Tıpkı covid-19 gibi bir düşünün şimdi

think like covid-19 now

Yuvalarında bir kraliçe vardır. Tıpkı arılar gibi

There is a queen in their nest. Just like bees

Bu tıpkı ayda yürümek gibi bir şey.

It's just like walking on the moon.

Tıpkı senin gibi, bu sıkıntılı günlerde uyumadım.

Just like you, I haven't slept in these trying days.

Bunu yapmak zorundasın, tıpkı hepimizin yaptığı gibi.

You have to do it, just like we all do.

Bu kravat tıpkı Tom'un taktığı gibi görünüyor.

That tie looks just like the one Tom is wearing.

Bence köpekler tıpkı insanlar gibi acı hissediyorlar.

I think dogs feel pain just like people do.

Babam beni tıpkı bir eşek gibi kırbaçlayacak.

My dad is going to whip me just like a donkey.

Tom tıpkı onun yaşındayken olduğu gibi görünüyor.

Tom looks just like you did when you were his age.

Bu duyarlı bir varlık, tıpkı senin gibi.

It's a sentient being, just like you.

Leyla tıpkı babam gibi kazanan olmak istiyordu.

Layla wanted to be a winner, just like Dad.

Tom'un en büyük kızı tıpkı karısına benziyor.

Tom's oldest daughter looks just like his wife.

Tom tıpkı babası gibi ses vermeye başlıyor.

Tom is starting to sound a lot like his father.

Tom'un tıpkı babasınınki gibi kıvırcık saçları var.

Tom has curly hair just like his father.

Tom'un tıpkı annesininki gibi mavi gözleri var.

Tom has blue eyes just like his mother.

Nasıl tıpkı eski biçimde yaşamaya devam ederdik ki?

how could we just continue like before?

Tıpkı arkadaşları geleceğin Osmanlı Sultanı 2.Mehmed gibi..

Mehmed II, the future Ottoman Sultan.

Ilginç olan kısım ise tıpkı mısır piramitler gibi

the interesting part is, just like the egyptian pyramids

Tıpkı bir erkek gibi atın üzerinde savaş veriyor

He fights on a horse just like a man

- Tom tıpkı benim gibi.
- Tom tam bana benziyor.

Tom is just like me.

- Bebek tam annesine benziyordu.
- Bebek tıpkı annesine benziyordu.

The baby looked just like her mother.

- Sadece Tom kadar delisin.
- Tıpkı Tom gibi çılgınsın.

You're just as crazy as Tom.

Tom tıpkı babası gibi bir araba satıcısı oldu.

Tom became a car salesman, just like his dad.

Tıpkı batan bir gemiyi terk eden fareler gibi.

It's just like rats leaving a sinking ship.

Marika Findir ama tıpkı Almanlar gibi Almanca konuşur.

Marika is Finnish but she speaks German just like the Germans.

Tıpkı Amerikalıların Beyzbolu sevdiği gibi, İngilizler kriketi severler.

Just as the Americans like baseball, the British like cricket.

Tom'un tıpkı Mary'nin giydiği gibi bir tişörtü var.

Tom has a T-shirt just like the one Mary is wearing.

Tıpkı ger kalanımız gibi, Tom yakında Mary'yi küçümseyecek.

Tom will soon despise Mary, just like the rest of us.

Mary'nin en büyük oğlu tıpkı onun kocasına benziyor.

Mary's oldest son looks just like her husband.

Tıpkı Sarah'nın flörtünün en iyi insan olduğunu düşünmesi gibi,

like Sarah thinks her date is the best person,

Ne yazık ki tıpkı tehlikeli bir uyku ilacı gibi,

Unfortunately, like a dangerous opiate,

Tıpkı babam gibi karakterimin adam gibi adam olmasını istiyordum.

Now, I knew I wanted my character to be a man's man like my dad was.

Tıpkı bugün yine Amerika'nın Çin ile verdiği savaş gibi

Just like America's war with China today

- Tıpkı babasına benziyor.
- Elma ağacın dibine düşer.
- Babasının oğlu.

- Like father, like son.
- The apple does not fall far from the tree.
- The apple does not fall far from the trunk.
- The apple doesn't fall far from the tree.

- Aynen söylendiği gibi çalışıyor.
- Tıpkı reklamı yapıldığı gibi çalışıyor.

It works exactly as advertised.

Onlar tıpkı batan bir gemiyi terk eden sıçanlara benziyorlar.

They look just like rats leaving a sinking ship.

- Tom bana tıpkı penguen gibi yürüdüğümü söyledi.
- Tom bana penguen gibi yürüdüğümü söyledi.
- Tom bana tıpkı buzulkuşu gibi yürüdüğümü söyledi.

Tom told me I walked like a penguin.

Ve tıpkı bilinçsiz ya da baygınken olduğu gibi adeta kendinizden

and it feels almost like you're dissociating from yourself,

Tıpkı saniyenin trilyonda biri kadar süren bir havai fişek gibi.

are like fireworks that last for just trillionths of a second.