Translation of "Karışık" in English

0.885 sec.

Examples of using "Karışık" in a sentence and their english translations:

Ev karışık.

The house is a mess.

Oda karışık.

The room is a mess.

Saçın karışık.

You hair is a mess.

İşler karışık.

Things are complicated.

Saçım karışık.

My hair is tangled.

Kafamız karışık.

We're confused.

Kafam çok karışık.

I'm so confused.

Onun saçı karışık.

Her hair is tangled.

Bu yer karışık.

This place is a mess.

Şey, bu karışık.

Well, it's complicated.

Karışık duygularım vardı.

I had mixed feelings.

Bu çok karışık.

It's very complicated.

Bu karışık, biliyorsun.

It's complicated, you know.

Sanırım kafan karışık.

I think you're confused.

Herkesin kafası karışık.

- Everyone is confused.
- Everybody is confused.

İnsanların kafası karışık.

The people are confused.

Karışık duygularım var.

I have mixed emotions.

Kafam karışık hissediyordum.

I was feeling woozy.

Saldırganların dahi duyguları karışık.

Aggressors, even when emotion is involved.

Ama adetlerimiz karma karışık

But our customs are mixed

Saçlarım çok karışık oldu.

My hair got kinky.

Film karışık eleştiriler aldı.

- The movie received mixed reviews.
- The film received mixed reviews.

Onun kafası tamamen karışık.

She is covered in confusion.

Ona karşı duygularımız karışık.

Our feelings towards him are mixed.

Tom'un kafası biraz karışık.

Tom is a bit confused.

Bu karışık bir soru.

That's a complex question.

Karışık bir gün geçirdim.

I had a tumultuous day.

Karışık bir döngü halinde,

applying it to this very chaotic circling,

Ve bu karışık birşey.

And that's really complicated.

Sadece biraz kafam karışık.

I'm just a little confused.

Benim hâlâ kafam karışık.

I'm still confused.

Bu karışık, değil mi?

It's complicated, isn't it?

Umutsuzum ve kafam karışık.

I'm desperate and confused.

Âşığım ve kafam karışık.

- I'm in love and I'm confused.
- I am in love and I am confused.

Hiç de karışık değil.

- It's not complicated at all.
- It isn't complicated at all.

Duygularım hakkında kafam karışık.

I'm confused about my feelings.

Tom tamamen kafası karışık.

Tom is completely confused.

Tom'un sadece kafası karışık.

Tom is just confused.

Tom'un hâlâ kafası karışık.

Tom is still woozy.

Kitap karışık eleştiriler aldı.

The book received mixed reviews.

Sanırım hepimizin kafası karışık.

I think we're all confused.

Bu karışık bir süreçtir.

It is a complicated process.

Tamamen kafanız karışık görünüyorsunuz.

You look totally confused.

Biraz kafan karışık görünüyorsun.

You look a bit confused.

Sami'nin kafası çok karışık.

Sami is so confused.

Kafası karışık olduklarını söylediler.

- They said they were confused.
- They said that they were confused.

Onların kafası karışık, değil mi?

They are confused, aren't they?

Olaylar hep düşündüğümüzden daha karışık.

Things are always more complex than we think.

Onun hakkında ne çok karışık?

What's so complicated about that?

Bu çok karışık bir durum.

This is a very complex problem.

Tom gerçekten kafası karışık görünüyordu.

Tom looked really confused.

Bizim hala biraz kafamız karışık.

We're still a little confused.

Onun hakkında karışık duygularım var.

- I have mixed feelings about that.
- I have mixed feelings about it.

Bu konuda karışık duygularım var.

I have mixed feelings about this.

Tom biraz kafası karışık görünüyordu.

- Tom looked a bit confused.
- Tom looked a little confused.
- Tom seemed a little confused.
- Tom seemed a bit confused.

O, ona karışık sinyaller verdi.

She gave him mixed signals.

Onun hakkında hâlâ kafamız karışık.

We're still confused about that.

Bunun hakkında karışık duygularım var.

- I have mixed feelings about this.
- I have mixed emotions about this.

Çok kafası karışık gibi görünüyorsun.

You seem very confused.

Şimdi kafam daha da karışık.

Now I'm even more confused.

Bence Tom kafam karışık olacak.

- I think Tom will be confused.
- I think that Tom will be confused.

Tom muhtemelen kafası karışık olmayacak.

Tom won't likely be confused.

Tom kafamın karışık olduğunu biliyordu.

Tom knew that I was confused.

Tom kafasının karışık olduğunu söyledi.

- Tom said he was confused.
- Tom said that he was confused.

Tom'un hâlâ biraz kafası karışık.

Tom is still a little confused.

Tom'un kafasının karışık olmasına şaşmamalı.

No wonder Tom was confused.

Tom ve Mary'nin kafası karışık.

Tom and Mary are confused.

Modern hayat çok mu karışık?

Is modern life too complicated?

Şakayla karışık zengin olmadığını söyledi.

He said jokingly that he was not very rich.

Bu tanışma konusunda karışık hisler içindeydim.

I was very ambivalent about my experience.

Kendi başlarına karışık gördükleri ön bahçe.

which they regarded as meddling in their own front yard.

- Tom'un kafası karıştı.
- Tom'un kafası karışık.

- Tom is confused.
- Tom's confused.

Leyla'nın gebeliği haberi karışık tepkilerle karşılandı.

The news of Layla's pregnancy was met with mixed reactions.

Tom Mary'nin kafasının karışık olacağını düşünmüyor.

Tom doesn't think Mary will be confused.

Tom Mary'ye kafasının karışık olduğunu söyledi.

Tom told Mary that he was confused.

Tom, Mary'nin kafasının karışık olduğunu düşünmüyor.

Tom doesn't think Mary is confused.

Tom Mary'nin kafası karışık olduğunu düşündü.

- Tom thought Mary was confused.
- Tom thought that Mary was confused.

Tom, Mary'nin kafası karışık görünmediğini söyledi.

- Tom said that Mary didn't seem to be confused.
- Tom said that Mary didn't look confused.

Tom, Mary'nin kafası karışık göründüğünü söyledi.

- Tom said that Mary seemed to be confused.
- Tom said that Mary looked confused.

Tom'un bunun hakkında hâlâ kafası karışık.

Tom is still confused about that.

Tom, Mary'nin kafası karışık olduğunu söyledi.

- Tom said Mary was confused.
- Tom said that Mary was confused.

Tom kendini kafası karışık hissettiğini söyledi.

- Tom said he felt confused.
- Tom said that he felt confused.

Tom'un kafası biraz karışık, değil mi?

Tom is a little confused, isn't he?

Seninle görüşmek istediğim karışık bir sorunum var.

I have a complicated matter I want to discuss with you.

Soru ciddiydi, ama o şakayla karışık cevapladı.

The question was a serious one, but he answered half in jest.

- Tom hâlâ şaşkın.
- Tom hâlâ kafası karışık.

Tom is still puzzled.

Bu cevap vermek için karışık bir soru.

This is a complicated question to answer.

Sami karışık yaşantısının kontrolünü ele geçirdiğini düşünüyordu.

Sami thought he had regained control of his complicated life.

Tom kafasının karışık olup olmadığını merak ediyorum.

- I wonder if Tom is confused.
- I wonder whether Tom is confused.

Tom'un bunu yapmak için kafası çok karışık.

Tom is too confused to do that.

Tom Mary'nin biraz kafası karışık göründüğünü söyledi.

- Tom said Mary seemed somewhat confused.
- Tom said that Mary seemed somewhat confused.

Tom'un kafasının o kadar karışık olduğunu bilmiyordum.

- I didn't know Tom was so confused.
- I didn't know that Tom was so confused.

Tom, Mary'nin kafası karışık göründüğünü düşündüğünü söyledi.

- Tom said he thought Mary looked confused.
- Tom said that he thought Mary looked confused.
- Tom said that he thought that Mary looked confused.

Tom'un her zaman kafası karışık, değil mi?

Tom is always confused, isn't he?