Translation of "Işlere" in English

0.007 sec.

Examples of using "Işlere" in a sentence and their english translations:

Özel işlere karışmayın.

Don't interfere in private concerns.

İşlere alışacağına eminim.

I'm sure you'll get back into the swing of things.

Ne işlere bulaştın?

What are you involved in?

- Boyunu aşan işlere kalkıştın.
- Boyunu aşan işlere karıştın.

You're in way over your head.

İnsanların önümüzdeki zor işlere

We need people to bring their absolute full selves

Boyunu aşan işlere kalkıştın.

You've bitten off more than you can chew.

Boyumdan büyük işlere kalkışıyorum.

I'm in way over my head.

Boyundan büyük işlere karışma.

Don't bite off more than you can handle.

Bazı işlere ihtiyacımız var.

We need some jobs.

Sözleri işlere çevirmek zorundasın.

You have to turn words into deeds.

Boyumu aşan işlere kalkıştım.

I was in way over my head.

İşlere bir bütün olarak bakmalıyız.

We need to keep things in perspective.

Kim işlere göz kulak olacak?

Who will keep an eye on things?

Çevre ile ilgili işlere yatırım yapıyorlar

They're investing in green jobs,

Artık bu tür işlere tamamen alışkınım.

I am completely accustomed to this kind of work now.

- Beladan uzak dur.
- Pis işlere karışma.

Keep your nose clean.

Umutsuz ihtiyaçlar umutsuz işlere yol açar.

Desperate needs lead to desperate deeds.

Onların işlere ve eğitime ihtiyacı vardı.

They needed jobs and training.

Boyundan büyük işlere karışıyorsun, değil mi?

You're in way over your head, aren't you?

- Haddini aşıyorsun.
- Çizmeyi aşıyorsun.
- Başından büyük işlere kalkışıyorsun.
- Haddini bilmiyorsun.
- Boyunu aşan işlere girişiyorsun.

- You're in over your head.
- You are in over your head.

Onun işlere karanlık tarafından bakma eğilimi var.

She has a tendency to look on the dark side of things.

Tom her zaman kendini ilgilendirmeyen işlere karışır.

Tom always meddles in affairs that do not concern him.

Yaşlandım ve bu yüzden işlere farklı olarak bakmaya başladım.

I got older, and so I started looking at things differently.

Tom ve Mary işlere bir şans daha vermeye karar verdi.

Tom and Mary decided to give things another chance.

Tek taraflı olarak işlere karar veremezsin. Bir fikir birliğine varmalıyız.

You can't just decide things unilaterally like that. We have to come to a consensus.

İnsanlar zengin ya da fakir olmalarına bağlı olarak işlere farklı olarak bakarlar.

People look at things differently depending on whether they are rich or poor.

Vatandaşlar ayrıca neredeyse bir ''hak'' gibi görülen devlet memurluğunda iyi maaşlı işlere alıştı.

Citizens have also got used to having nearly the “right” to a well-paid job in the

- Boyunu aşan işlere kalkıştın.
- Çok ciddi bir sorunun var.
- Başın çok ciddi belada.

- You've bitten off more than you can chew.
- You are in very serious trouble.