Translation of "Girmez" in English

Birisi sunucuya girer girmez,

As soon as somebody signs onto the server,

Okulu müdürümüz derse girmez.

Our principal does no teaching.

Bu anahtar kilide girmez.

- This key won't go in the lock.
- This key doesn't fit in the lock.

Kurttan korkan ormana girmez.

One who fears wolves doesn't enter the forest.

Salona girer girmez tören başladı.

- No sooner had we entered the hall than the ceremony began.
- No sooner had I entered the hall than the ceremony began.

O içeriye girer girmez düştü.

The instant he came in, he fell down.

Eve girer girmez odama gittim.

I went off into my room as soon as I entered the house.

Tom sık sık bunalıma girmez.

Tom doesn't often get depressed.

Umarım kimse daireme zorla girmez.

- I hope no one breaks into my apartment.
- I hope nobody breaks into my apartment.

Umarım kimse evime gizlice girmez.

- I hope no one breaks into my house.
- I hope nobody breaks into my house.

Bir olayla ilgili beklentiye girer girmez,

As soon as you start to anticipate any event,

Onlar içeri girer girmez yağmur durdu.

The rain stopped as soon as they went inside.

Tom öfkesini kaybetmeden asla tartışmaya girmez.

Tom never gets into argument without losing his temper.

O, odaya girer girmez ağlamaya başladı.

No sooner had she entered her room than she began to cry.

O, odaya girer girmez Tom'u tanıdım.

I recognized Tom as soon as he walked into the room.

Lütfen kasabaya girer girmez ziyaret edin.

Please visit as soon as you get into town.

Tom yatağa girer girmez uykuya dalar.

Tom falls asleep as soon as he gets into bed.

Ben odaya girer girmez onlar konuşmaktan vazgeçtiler.

They stopped talking as soon as I came into the room.

Ben girer girmez, o, odayı terk etti.

- He left the room on my entering it.
- He left the room as soon as I entered it.

Tom, Mary odaya girer girmez Fransızcaya döndü.

Tom switched to French as soon as Mary entered the room.

Ben altmış yaşına girer girmez emekli olacağım.

I will retire as soon as I turn sixty.

Tom, Mary odaya girer girmez konuşmayı durdurdu.

Tom stopped talking as soon as Mary came into the room.

Tom odaya girer girmez sorun olacağını biliyordum.

- As soon as Tom walked into the room, I knew there would be trouble.
- I knew there would be trouble as soon as Tom walked into the room.

Tom odaya girer girmez sorun çıkacağını biliyordum.

- As soon as Tom walked into the room, I knew there would be trouble.
- I knew there would be trouble as soon as Tom walked into the room.

Tom odaya girer girmez herkes mutlu görünmeye başladı.

As soon as Tom walked into the room, everyone started to look happy.

Biz odaya girer girmez Tom piyano çalmayı durdurdu.

Tom stopped playing the piano as soon as we walked into the room.

Yeni öğretmen sınıfa girer girmez öğrenciler alkışlamaya başladı.

As soon as the new teacher entered the classroom, the students began to applaud.

Tom odaya girer girmez Mary'nin parfümünün kokusunu aldı.

Tom smelled Mary's perfume as soon as he entered the room.

Jane odaya girer girmez öğrenciler onun etrafında toplandı.

Jane had hardly entered the room when the students gathered around her.

- Kesilen baş yerine konmaz.
- Çıkan göz yerine girmez.

What happened can't be undone.

John odaya girer girmez Tom ve Mary konuşmayı durdurdu.

Tom and Mary stopped talking as soon as John came into the room.

Tom kapıdan içeriye girer girmez Mary şikayet etmeye başladı.

Tom had no sooner walked in the door than Mary started to complain.

- Hiçbir namuslu insan politikaya girmez.
- Hiçbir dürüst insan siyasete atılmaz.

No honest person goes into politics.

- Olanlar geri alınamaz.
- Kesilen baş yerine konmaz.
- Çıkan göz yerine girmez.

What happened can't be undone.

Tom ve Mary her ikisi de odaya girer girmez konuşmaya başladılar.

Tom and Mary started talking as soon as they both entered the room.

- İnsanların içinde karısıyla asla tartışmaz.
- Toplum içinde karısıyla hiç tartışmaya girmez.

He never quarrels with his wife in public.

Bir şirkete girer girmez istesen de istemesen de şirket için çalışmak zorundasın.

Once you enter a company, you have to work for the company, whether you want to or not.

- Tom Mary odaya girer girmez tanıdı.
- Tom Mary'yi odaya girdiği anda tanıdı.

Tom recognized Mary the moment she entered the room.

Odaya girer girmez sadece tütün kokusunu değil aynı zamanda benzin kokusunu da fark ettim.

No sooner had I entered the room than I noticed the smell not only of tobacco but of gas.

- Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- Sınıfa girer girmez öğrenciler sorular sormaya başladı.

I had scarcely entered the class before the students started asking questions.

- Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- Ben sınıfa girer girmez öğrenciler sorular sormaya başladılar.

- I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
- As soon as I entered the class, the students started asking questions.