Translation of "Ederek" in English

0.008 sec.

Examples of using "Ederek" in a sentence and their english translations:

Dans ederek eğlendim.

I had fun dancing.

Dans ederek eğlendik.

We had fun dancing.

Temas ederek seks yapıyorlar.

are the penis and the part being penetrated.

Tom'la dans ederek eğlendim.

I had fun dancing with Tom.

Bunu başkasının hareketlerini taklit ederek

you can transfer it by mimicking another person's movement,

TechCrunch Disrupt ortamını taklit ederek

Simulating the TechCrunch Disrupt environment,

Ev dekore ederek tatili geçirdim.

I spent the holidays decorating the house.

Patronuna hakaret ederek riske atmayın.

Don't risk insulting your boss.

Seni görmeyi umut ederek geldi.

He came hoping to see you.

Bütün günü sohbet ederek geçirdik.

We spent the whole day chatting.

- Savaşırken öldüler.
- Mücadele ederek öldüler.

They died fighting.

- O sözleşmeyi kabul ederek kendi ayağına sıktı.
- O sözleşmeyi kabul ederek bindiği dalı kesti.
- O sözleşmeyi kabul ederek kendi ipini çekti.

He shot himself in the foot by accepting the contract.

Hayatını sürüngen araştırmalarında öncülük ederek geçirdi

He’s spent a lifetime immersed in pioneering research of reptiles,

Böylece girişimci olumsuz kayıplar elde ederek

and inadvertently aggravates her association

Bazı iyi ortakları da dâhil ederek

and add some good partners,

O tebessüm ederek hepimizi içeri aldı.

She took us all in with her smile.

Onlarla alay ederek yüzümü gözümü oynatmıyorum.

I don't make faces at them...

İzini takip ederek seni yakalamaya çalışıyoruz.

We've been trying to track you down.

İstifasını şirket politikasına itiraz ederek sundu.

He submitted his resignation in protest of the company's policy.

Bütün hayatını insanlara yardım ederek geçirdi.

He spent his entire life helping people.

Endişe ederek çok fazla zaman harcıyorsun.

You spend too much time worrying.

Arabayı tamir ederek üç saat geçirdim.

I spent three hours repairing the car.

Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.

If I were rich, I'd pass my time in travelling.

O, üstlerine karşı yaltaklık ederek davranır.

She behaves obsequiously toward superiors.

Parayı kabul ederek, insanların saygısını kaybetti.

In accepting the money, he lost the respect of the people.

O, seninle tanışmayı umut ederek geldi.

- She came hoping to see you.
- He came hoping to meet you.

Bütün akşamımızı birlikte dans ederek geçirdik.

We spent all evening dancing together.

Kimse içeceklerden tasarruf ederek zengin olmadı.

Nobody ever got rich by saving on drinks.

Tom, Mary ile dans ederek eğlendi.

Tom had fun dancing with Mary.

O onun hakkında alay ederek konuşuyor.

- He talks about it mockingly.
- She talks about it mockingly.

Seyahat ederek biraz vakit geçirmek istiyorum.

I want to spend some time traveling.

Tatilimi yurt dışında seyahat ederek geçirdim.

I spent my vacation traveling abroad.

- Tom günlerini zaman makinelerini hayal ederek geçirdi.
- Tom günlerini zaman makineleri hakkında hayal ederek geçirdi.

Tom spent his days dreaming about time machines.

Hem de öğrenci çıktılarını geliştirmeye dikkat ederek

looking to both make a return for investors

Yapmak istediğimiz değişikler, sadece hayal ederek gerçekleştirilemez.

The changes that we want cannot be achieved only by dreaming

Hiçbirimiz siyahi veya Cumhuriyetçilerden nefret ederek doğmuyoruz.

none of us pops out of the womb hating black people or Republicans.

Bu da, daha fazla kişiye hizmet ederek

allowing them to serve more people

önüne gelen her şeyi yok ederek ilerliyor

progresses by destroying everything that comes in front of you

Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.

You'll make a fortune by taking a chance.

Bana öyle hitap ederek, ne yaptığını sanıyorsun?

- Who the hell do you think you are?
- What do you think you are doing, talking down to me like that?

Tüm zamanını Jabber'da çevrimiçi sohbet ederek geçirir.

He spends all his time chatting online on Jabber.

Neden Tom kafasına ateş ederek intihar etti?

Why did Tom blow his brains out?

Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim.

I spent the whole afternoon chatting with friends.

Tom hakkında endişe ederek gecenin çoğunda yatmadım.

I stayed up most of the night worrying about Tom.

Tom bütün hayatını insanlara yardım ederek geçirdi.

Tom spent his entire life helping people.

Onun derslerini takip ederek resim yapmayı öğrendim.

I have learned to draw by following his lessons.

Tom zamanının çoğunluğunu Mary'ye yardım ederek harcar.

Tom spends a majority of his time helping Mary.

Onun hakkında endişe ederek zamanını israf etme.

Don't waste your time worrying about it.

Zamanımın çoğunu oturma odamda dans ederek geçiririm.

I spend most of my time dancing in my living room.

Tom Mary'ye yardım ederek çok zaman harcıyor.

Tom spends a lot of time helping Mary.

Tom başkalarına yardım ederek çokça zaman geçirir.

Tom spends a lot of time helping others.

Al-Mansurah savaşında Haçlı ordusunu yok ederek gösterdi

was one of the commanders who destroyed the Crusader army at the Battle of Al-Mansurah

Diğer karıncalar bu köprünün üzerinden devam ederek tırmanıyor

other ants continue to climb over this bridge

Dikkat ederek ve yüksek standartlarını karşılamayan subayları işten

Here he established his reputation  as an exceptional administrator  

Parkı temizlememize yardım ederek biraz zaman harcayabilir misin?

Can you spend a little time helping us clean up the park?

Çok sık ziyaret ederek kabak tadı vermek istemiyorum.

I don't want to wear out my welcome.

Ne yapmam gerektiğini merak ederek bütün günü geçirdim.

I spent all day wondering what I should do.

Yaz tatillerimin dörtte üçünden fazlasını seyahat ederek geçirdim.

I spent more than three-quarters of my summer vacations traveling.

- Çocuklar taklit ederek öğrenirler.
- Çocuklar örnek alarak öğrenirler.

Children learn by example.

Onun gelip gelmediğini merak ederek pencereden dışarıya baktım.

- Wondering if he came, I looked out the window.
- Wondering if she came, I looked out the window.

Tom işçileri organize ederek iyi bir iş yaptı.

Tom did a good job organizing the workers.

Sami hayatını milyon dolarlık anlaşmaları kontrol ederek geçirdi.

Sami spent her life controlling million-dollar deals.

Tom bütün öğleden sonrayı Mary'ye yardım ederek geçirdi.

Tom spent all afternoon helping Mary.

Dizlerden başlayarak aşağı yukarı hareket ederek kendinizi sallayacaksınız, evet.

You're going to go up and down and shake yourself. Yes.

Riskle ilişkilendirilen olumsuz duyguları körelterek ve hatta yok ederek

may have the potential to change the already-vulnerable teenage brain

O kadar çok fazla dua ederek zamanlarını harcıyorlar ki.

and for divine intervention in their lives.

Arkadan gelen karıncalar bu kimyasal izleri takip ederek ilerliyorlar

ants from behind are following these chemical traces

İngiliz komutan General O'Hara'nın yakalanmasına yardım ederek kendini gösterdi.

himself by helping to capture the British commander, General O’Hara.

Altıncı Kolordu'nun saldırısı Rus solunu paramparça ederek Napolyon'un en

Sixth Corps’ onslaught shattered the Russian left, leading to one of Napoleon’s most

Gazı olan karbondioksitin yol açtığı dünyayı öldürmekle tehdit ederek

threatening to kill the earth propelled by gases that are the deadly weapon for it

Onun yapacağını söylediğin gibi o ateş ederek ortaya çıktı.

He came out shooting, same as you said he would.

Söylediğini kabul ederek, ben hala senin hatalı olduğunu düşünüyorum.

Admitting what you say, I still think you are mistaken.

O, diğerlerini ve onların örneğini takip ederek golf öğrendi.

He learned golf by watching others and following their example.

- Gazete dağıtarak para kazandı.
- Gazete teslim ederek para kazanıyordu.

He earned money by delivering newspapers.

Bu lokantada pilav olup olmadığını merak ederek içeriye girdim.

Wondering if that restaurant had plov, I went inside.

Bize yardım ederek çok fazla zaman harcadığın için teşekkürler.

Thanks for spending so much time helping us.

Bütün gece bunun hakkında endişe ederek uyumadığına bahse girerim.

I bet Tom didn't stay up all night worrying about this.

Yaz tatillerimin dörtte üçünden daha fazlasını seyahat ederek harcadım.

I spent more than three-fourths of my summer holidays traveling.

Tom'u ikna ederek kendi tarafına çekmek bariz bir girişimdi.

It was a blatant attempt to win Tom over.

E-posta mesajlarının mahrem olmadığını farz ederek hareket etmelisiniz.

- You should assume that email messages aren't private.
- You should assume email messages aren't private.

Tom şimdiye kadar sana yardım ederek kaç saat harcadı?

How many hours has Tom spent helping you so far?

O anda yaşadığın şeyi fark ederek onunla bağlantıyı sürdürdün mü?

aware of and in touch with your moment-to-moment experience?

Bu yüzden çocukların hepsi 45 dakikayı hareket ederek, koşturarak geçiriyordu.

So, the kids were spending 45 minutes all of them moving and grooving.

Daha sonrasında ise rastgele hareketler ederek güneş sisteminin içerisinde ilerliyor

then it moves randomly and moves inside the solar system

Tom, mektubun kimden geldiğini merak ederek, Mary'nin elindeki zarfa baktı.

Tom stared at the envelope in Mary's hand, wondering who the letter was from.

Tom arabamı tamir ederek gerçekten çok iyi bir iş yaptı.

Tom did a really good job fixing my car.

Tom ve Mary dünya çapında seyahat ederek bir yıl geçirdi.

Tom and Mary spent a year traveling around the world.

Hayat birinden nefret ederek boşa zaman harcamak için çok kısa.

Life is too short to waste time hating anyone.

Quebec'te insanlar Fransızca kullanımını tercih ederek, İngilizce kullanımından kaçınma eğilimindedirler.

In Quebec, people tend to avoid the use of English, preferring the use of French.

Bazı insanlar cumhurbaşkanının seyahat ederek çok fazla zaman harcadığını düşünüyor.

Some people think the president spends too much time traveling.

Değiştiremediğin şeyler hakkında şikâyet ederek çok fazla zaman harcamaya çalışma.

Try not to spend so much time complaining about things you can't change.

Tom seçimi kimin kazanacağını tahmin ederek iyi bir iş yaptı.

Tom did a good job predicting who would win the election.

, ancak farklılıklarını bir kenara koydular. Birlikte, bir ateşkes imzalandığına ikna ederek

Together, they bluffed an Austrian commander  into surrendering a vital Danube bridge,  

- Onun ismini şansa bulabilir misin ?
- Onun ismini tahmin ederek bulabilir misin ?

Do you know, by chance, her name?

Tom va Mary kokunun ne olduğunu merak ederek şaşkın bakışlarla baktılar.

Tom and Mary exchanged puzzled looks, wondering what the smell was.

O, çocuklarının para ile alışveriş etmelerine yardım ederek çok zaman harcar.

She spends a lot of time helping her children learn to deal with money.