Translation of "Dana" in English

Dana!

[shouts] Dana!

Geliyorum, Dana!

I'm coming, Dana!

Hadi. Dana!

Come on.

dana önce

calf before

Orada, aşağıda! Dana!

-[dog barks] -There she is, down there! Dana!

Bunu duydunuz mu? Dana!

Do you hear that? -Dana! -[dog barks]

Bakın, orada, aşağıda! Dana!

-[Dana barks] -There she is, down there! Dana!

Dana eti yer misin?

Do you eat veal?

Sence Dana ne düşünüyor?

What do you think Dana has in mind?

Dana ve Corina'yı görüyorum.

I see Dana and Corina.

- Dana etli Çin eriştesi sever misin?
- Dana etli noodle sever misin?

Do you like noodles with beef?

O çanta dana derisinden mi yapılmış?

Is that bag made of calfskin?

Dana etinin nasıl kıyılacağını biliyor musun?

Do you know how to grind beef?

"Ve mösyö için?" "Bir dana yahni!"

"And for monsieur?" "A veal stew!"

Japon dana eti dün indirimli idi.

Japanese beef was on sale yesterday.

dana sonrasında onu en küçük parçacıklara ayırarak

calf then cut it into the smallest particles

Dana kıymanın at eti içerdiği tespit edildi.

The ground beef was found to contain horse meat.

Bakalım, bu takip cihazına göre Dana kesinlikle yakınlarda.

[Bear] So, let's see, according to this tracker, Dana is definitely nearby.

Dana ve kuzu eti arasında herhangi bir tercihin var mı?

Have you got any preference between beef and lamb?

Hepimiz şirket Noel partisinde çok yemek yedik özellikle dana rosto.

We all pigged out at the company Christmas party, especially on the roast beef.

Seçim sizin. Kararınız neyse onu yapacağım. Bir karar verin. Dana bizi bekliyor.

It's your choice. I'll do what you decide. Make a decision. Dana is waiting for us.

- Tavuk eti beyazdır, halbuki bir öküzünkü kırmızıdır.
- Dana eti kırmızıyken tavuğunki beyazdır.

Chicken meat is white, whereas that of an ox is red.

O inanılmaz bir kız.  Dana adında, St. Bernard cinsinde bir arama kurtarma köpeği.

She's an incredible girl. She's called Dana, she's a St. Bernard rescue dog.

- Tom sığır almamı istemesine rağmen ben tavuk aldım.
- Tom dana eti almamı istemesine rağmen ben tavuk eti aldım.

I bought chicken, even though Tom wanted me to buy beef.