Translation of "Bekleyen" in English

0.007 sec.

Examples of using "Bekleyen" in a sentence and their english translations:

- Beni bekleyen var.
- Benim için bekleyen var.
- Beni bekleyen birisi var.
- Benim için bekleyen birisi var.

- There's someone waiting for me.
- There's somebody waiting for me.

Bekleyen müşterilerim var.

I have clients waiting.

Bekleyen misafirlerim var.

I have guests waiting.

Bekleyen hastalarım var.

I have patients waiting.

Bekleyen yırtıcı kuşlara da.

And the waiting raptors.

Otobüs bekleyen adam sinirlendi.

The man waiting for the bus lost his temper.

Olmayı bekleyen bir kazaydı.

It was an accident that was waiting to happen.

Bekleyen başka insanlar var.

There are other people waiting.

Beni bekleyen olacak mı?

Will there be anyone waiting for me?

Bekleyen derviş muradına ermiş.

Everything comes to him who waits.

Önümde bekleyen üç kişi vardı.

There were three people waiting in front me.

Bu olacağını bekleyen bir felaket.

That's a disaster waiting to happen.

Tom olacağını bekleyen bir kazaydı.

Tom was an accident waiting to happen.

Ofisinde seni bekleyen biri var.

There's someone waiting for you in your office.

Beni dışarıda bekleyen biri var.

There's someone waiting for me outside.

Beni lobide bekleyen arkadaşlarım var.

I have friends waiting for me in the lobby.

Lobide bekleyen biri var mı?

Is anybody waiting in the lobby?

Bizi bekleyen birisi var mı?

Is there anyone waiting for us?

En uzun bekleyen kişi Tom'dur.

Tom is the one that has been waiting the longest.

Dışarıda bekleyen bir taksi var?

There's a cab outside waiting.

Dışarıda bekleyen bir taksi var.

There's a cab waiting outside.

Dışarıda bekleyen o adam kimdi?

Who was that man waiting outside?

Fadıl için bekleyen biri vardı.

There was someone waiting for Fadil.

Otobüs bekleyen insanlar sabırsız görünüyordu.

The people waiting for the bus seemed impatient.

Dışarıda bizi bekleyen biri var.

- There's someone waiting for us outside.
- There's somebody waiting for us outside.

Benim için bekleyen birisi var.

- There's someone waiting for me.
- There's somebody waiting for me.

- Leyla patlamayı bekleyen bir saatli bombaydı.
- Leyla patlamayı bekleyen bir zaman ayarlı bombaydı.

Layla was a timebomb waiting to explode.

Çizim odasında bekleyen bazı misafirler vardı.

There were some guests waiting in the drawing room.

Kapıda bekleyen adam, ünlü bir şarkıcıdır.

The man standing by the door is a famous singer.

Dükkanda beni bekleyen hiç kimse yoktu.

There was no one in the shop to wait on me.

Hırsızlar, kendilerini bekleyen bir arabayla kaçtılar.

The thieves made off in a waiting car.

Otobüs bekleyen bir sürü insan vardı.

There were a lot of people waiting for the bus.

Tom durakta bekleyen bir çocuk gördü.

Tom saw a boy waiting at the bus stop.

Gitmek zorundayım. Beni bekleyen biri var.

I have to go. There's someone waiting for me.

Benim önümde bekleyen üç kişi vardı.

There were three people waiting before me.

Bekleme odasında bekleyen bir müşterim var.

I have a client waiting in the waiting room.

Alt katta bekleyen bir arkadaşım var.

I have a friend waiting downstairs.

Bizi bekleyen kimse yok gibi görünüyor.

There seems to be no one waiting for us.

Beni Lobide bekleyen bir arkadaşım var.

I have a friend waiting for me in the lobby.

Kapıda sizi bekleyen bir adam var.

There is a man waiting for you at the door.

Çatıda bizi bekleyen bir helikopter var.

There's a helicopter waiting for us on the roof.

Dışarıda bekleyen bir sürü insan var.

There are a lot of people waiting outside.

Evde seni bekleyen biri var mı?

Is there someone waiting for you at home?

Lobide bekleyen adam bana adını vermedi.

The man waiting in the lobby wouldn't give me his name.

Evde benim için bekleyen kimsem yok.

I don't have anyone waiting for me at home.

Lobide seni bekleyen üç kişi var.

There are three people waiting for you in the lobby.

Dışarıda sizi bekleyen üç kişi var.

There are three men waiting for you outside.

Otobüs durağında bekleyen biri var mı?

- Is there anybody waiting at the bus stop?
- Is there anyone waiting at the bus stop?

Bu yapıdan daha gün yüzeyine çıkarılmayı bekleyen

waiting to be surfaced from this building

Ofiste onu bekleyen işten çıkarma bildirimi vardı.

There was a pink slip waiting for her at the office.

Kütüphanenin önünde beni bekleyen bir arkadaşım var.

I have a friend waiting for me in front of the library.

O, okulun yanında onu bekleyen birini gördü.

She saw somebody waiting for her next to the school.

Tom'u bekleyen kişi ben olacağım, sen değil.

I'll be the one waiting for Tom, not you.

Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.

There was a crowd of students waiting in front of the library.

Burada seni bekleyen insanlar çok arkadaş canlısı.

People who wait on you here are very friendly.

O oğlanı bekleyen kız benim bir arkadaşımdır.

The girl waiting for that boy is a friend of mine.

Orada Tom'u bekleyen kız benim bir arkadaşım.

The girl over there waiting for Tom is a friend of mine.

Sırada bekleyen adamlardan biri çok gergin görünüyordu.

One of the men waiting in line seemed very nervous.

Bitişik odada seni bekleyen üç adam var.

There are three men in the next room waiting for you.

Anneyi bekleyen uzun karanlık, dayanıklılığını ve kabiliyetini sınayacak.

The long darkness ahead will be a test of her endurance and skill.

O bana beni bekleyen bir sürprizi olduğunu söyledi.

He told me he had a surprise waiting for me.

Dışarıda beni bekleyen biri olduğu için gitmek zorundayım.

I have to leave because there's someone waiting for me outside.

Orada seninle konuşmak için bekleyen bir kadın var.

There's a woman waiting over there who wants to talk to you.

Bayan Cobb'un dönüşünü dört gözle bekleyen tek kişi.

The only person who's looking forward to Miss Cobb's return.

Yemek için bekleyen insan sıraları eskisinden daha uzundu.

The lines of people waiting for food were longer than before.

Otelin dışındaki Tom için bekleyen bir limuzin vardı.

There was a limousine waiting for Tom outside the hotel.

Gelecek atağı bekleyen Kartacalı askerler kayalıklar üzerinde sıkı durdular.

Expecting the impending attack, Carthaginian troops below stand fast on the precipice.

Bu tavan arasında okunmayı bekleyen her türde kitap vardır.

In this attic there are all sorts of books, waiting to be read.

Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.

The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.

Tom onun için bekleyen polisi bulmak için ofise geldi.

Tom arrived in the office to find the police waiting for him.

Bana lobide bekleyen daha çok insan olduğunu mu söylüyorsun?

Are you telling me there are more people waiting in the lobby?

Lobide seni bekleyen bir erkek ve iki kadın var.

There's one man and two women waiting for you in the lobby.

İdam sırasını bekleyen 1000'den fazla mahkumdan biri o.

He's one of the more than 1,000 inmates on death row.

Bu yeterli değilse, bekleyen bir tehlike daha var: gölgelerdeki banka.

wasn't enough, there is another danger hiding in the bushes: a bank in the shadows.

Ama gecenin derinliklerinde keşfedilmeyi bekleyen bir okyanus dolusu bulgu hâlâ var.

But there's still an ocean of discovery to be explored in the depths of the night.

Onu Tuileries Sarayı'nda karşılamayı bekleyen tek Mareşal Davout ve Lefebvre idi.

Davout and Lefebvre were the only Marshals  waiting to greet him at the Tuileries Palace.

Zaten sinema salonunun önünde bir sırada bekleyen bir sürü insan vardı.

There were already a lot of people waiting in a line in front of the movie theater.

Bazen seninle konuşmak istemeyeceğini düşündüğün insanlar senin onlarla konuşmanı bekleyen insanlardır.

Sometimes the people you think don't want to talk to you are the ones waiting for you to talk to them.

Belki de hayatımızdaki tüm ejderhalar, sadece bir zamanlar güzel ve cesur görmeyi bekleyen prenseslerdir.

Perhaps all the dragons of our lives are princesses who are only waiting to see us once beautiful and brave.

Ofise vardığımda, beni bekleyen bir sürü işim vardı. Kafası kesilmiş bir tavuk gibi oradan oraya koşuşturuyordum.

When I got to the office, I had tons of work waiting for me. I was running around like a chicken with its head cut off.