Translation of "üzerindeki" in English

0.102 sec.

Examples of using "üzerindeki" in a sentence and their english translations:

Yaprağın üzerindeki nedir?

What's on the leaf?

Yol üzerindeki dükkana gittim

So on my way into the store,

Harita üzerindeki konumumuz neresidir?

Where is my position on the map?

Tabak üzerindeki deseni seviyor.

She likes the design on the plate.

O yaprağın üzerindeki nedir?

What's on that leaf?

- Tom pasta üzerindeki mumları üfledi.
- Tom pasta üzerindeki mumları söndürdü.

Tom blew out the candles on the cake.

Kafanın üzerindeki o ölü ışını.

that death ray over your head.

Kabalığın insanlar üzerindeki etkilerini araştırıyorum.

I study the effects of incivility on people.

TV'nin toplum üzerindeki etkisi büyüktür.

The influence of TV on society is great.

Lütfen metre üzerindeki rakamları okuyun.

Please read the numbers on the meter.

O tavusun üzerindeki tüyler inanılmaz.

The plumage on that peacock is amazing.

Tom şişenin üzerindeki etiketi okudu.

Tom read the label on the bottle.

Tom pastanın üzerindeki mumları yaktı.

Tom lit the candles on the cake.

Kapının üzerindeki işaret ne diyor?

- What's the sign over the door say?
- What does the sign over the door say?

Güneşin kent üzerindeki doğuşunu izledim.

I watched the sun rise over the city.

Ağacın üzerindeki tüm yapraklar sarardı.

All the leaves on the tree have turned yellow.

Kapı üzerindeki kilidi değiştirmek zorundasın.

You have to change the lock on the door.

Tom komodinin üzerindeki lambayı kapattı.

Tom turned off the lamp on the nightstand.

Kutunun üzerindeki etiket, içerikle eşleşmiyor.

The label on the box doesn't match the contents.

Operatör robot üzerindeki kontrolünü kaybetti.

The operator lost control over the robot.

Sorun üzerindeki bilgimiz oldukça sınırlıdır.

Our knowledge on the problem is rather limited.

Tom şöminenin üzerindeki saate baktı.

Tom looked at the clock on the mantelpiece.

Gömleğimin üzerindeki kan erkek kardeşimin.

The blood on my shirt is my brother's.

Tabağın üzerindeki bütün kurabiyeleri yedim.

I ate all the cookies that were on the plate.

Tom masanın üzerindeki mumu yaktı.

- Tom lit the candle that was on the table.
- Tom lit the candle on the table.

Tom masanın üzerindeki kitabı gösterdi.

Tom pointed to the book on the desk.

Masanın üzerindeki bilgiler kapsamlı değiller.

The data in tables above are not comprehensive.

Mesela, sigara paketleri üzerindeki grafik görseller,

So, graphic images on cigarette packets, for example,

Ama hava kalitesi üzerindeki etkileri ortada.

but air quality impacts are right here today.

Toprak üzerindeki hak sahiplikleri, kira sözleşmeleri

You see, because of various issues like land entitlements,

şimdi dünya üzerindeki kara parçası bütündü

now the land piece on earth was whole

Yani bu Tufan Tableti'nin üzerindeki yazının

which is what the language is on the Flood Tablet;

Harita üzerindeki mavi çizgiler nehirleri gösterir.

Blue lines on the map designate rivers.

İlin üzerindeki bir duman bulutu var.

There is a smoke cloud over the province.

18 yaşın üzerindeki insanlar araba sürebilir.

People over the age of 18 can drive cars.

Harita üzerindeki kırmızı daireler okulları gösterir.

Red circles on the map mark schools.

Fransız parfümleri üzerindeki vergiler, ABD'de arttırılmıştır.

Taxes on French perfumes have been increased in the United States.

Kitabı konu üzerindeki bütün düşüncelerini barındırıyor.

His book incorporates all his thinking on the subject.

Ordu, uluslararası havaalanı üzerindeki kontrolünü kaybetti.

The army has lost control over the international airport.

Bu yol üzerindeki tüm moteller dolu.

All the motels on this road are full.

Tek kanıt pencere üzerindeki parmak izleriydi.

The only evidence was the fingerprints on the window.

Bacaklarının üzerindeki o çürükleri nasıl aldın?

How did you get those bruises on your legs?

Dünya üzerindeki yaşam, Mars'ta mı başladı?

Did life on Earth start on Mars?

Lütfen oradaki ürünlerin üzerindeki vergiyi ödeyin.

Please pay the tax on the items over there.

Telefon kablosunun üzerindeki kuşu görüyor musun?

Do you see the bird on the telephone wire?

Bu resim üzerindeki çerçeveyi beğeniyor musun?

Do you like the frame on this painting?

Tom üzerindeki tüm parayı soygunculara verdi.

Tom gave the robbers all the money he had.

- İlaç alırken şişe üzerindeki yönergeleri dikkatle izleyin.
- İlaç içerken şişe üzerindeki talimatlara dikkatlice uyun.

When taking drugs, follow the directions on the bottle carefully.

Anksiyetenin birinin hayatı üzerindeki etkisini göstermek için

To show you the impact that anxiety has on someone's life,

Bu yalnızca erkeklerin kadınlar üzerindeki casusluğu değildi.

So this is not just men-spying-on-women issue.

çünkü unutmamak için bu yeni anıların üzerindeki

because we also know that you need sleep after learning

üzerindeki kargacık burgacık şeyler ne diyor söyleyemiyorsunuz

you can't really tell what the squiggles say on it,

Öğrenci, yargıcın, konuşması üzerindeki kritik yorumlarıyla cesaretlendi.

The student took to heart the judge's critical comments on his speech.

Elli santigrad derecenin üzerindeki sıcaklıklara maruz kalma.

Do not expose to temperatures above fifty centigrade.

Bu sabah karayolu üzerindeki trafik koşulları normaldir.

Traffic conditions on the highway are normal this morning.

Mikroplastikler dünya üzerindeki tüm deniz habitatlarında bulunabilir.

Microplastics are found in marine habitats everywhere on Earth.

Tiyatronun kapısının üzerindeki sözler bir metre yükseklikteydi.

- The words above the door of the theatre were a metre high.
- The words above the door of the theater were one meter high.

Öğretmen bu proje üzerindeki işi bölmemizi istiyor.

The teacher wants us to divide the work on this project.

Havaalanı yolu üzerindeki bir benzin istasyonunda durdular.

On the way to the airport they stopped at a gas station.

Biz sadece o sokak üzerindeki dairede yaşıyoruz.

We live in that apartment just over the street.

Bu kitap benimki fakat masanın üzerindeki seninki.

This book is mine, but the one on the table is yours.

Kendimi tekerlek üzerindeki bir hamster gibi hissediyorum.

I feel like a hamster on a wheel.

Bu tren Nakano üzerindeki her istasyonda durur.

This train stops at every station from Nakano on.

Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi.

The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers.

Çimin üzerindeki siyah köpek güneşe maruz kaldı.

The black dog on the grass was exposed to the sun.

Tom bana onun üzerindeki tüm parayı verdi.

Tom gave me all the money he had on him.

Tom üzerindeki bütün parayı bana ödünç verdi.

- Tom lent me all the money he had on him.
- Tom lent all the money he had on him to me.

Ilk başta psilosibinin hastaların beyni üzerindeki etkisini inceliyorduk.

we were originally looking at the effect of psilocybin on the patients' brains.

Karaçalının üzerindeki çiçeği gördünüz mü? Sarı olan kısmı?

See the little flower on the gorse, that little yellow bit?

Okyanuslar üzerindeki etkileri , sularının asitlenmesini de içerir. Bu

on the oceans also include the acidification of its waters. This will lead to the

çünkü üzerindeki bu kargacık burgacık şey çivi yazısı

because the squiggles, which are in cuneiform,

Ortak anlaşma imzalanır imzalanmaz, ithalat üzerindeki kısıtlamaları kaldırabiliriz.

We can lift the restrictions on imports once the joint agreement is signed.

18 yaşın üzerindeki insanların araba sürmelerine izin verilir.

People over 18 are allowed to drive cars.

Harita üzerindeki kırmızı çizgiler demiryolu hatlarını temsil eder.

The red lines on the map represent railway lines.

- Masanın üzerindeki CD benim.
- Masanın üstündeki CD benim.

The CD on the table is mine.

Moğol orduları yolları üzerindeki her şeyi ortadan kaldırdı.

The Mongol hordes wiped out everything in their path.

Tom motoru kapattı fakat üzerindeki farları açık bıraktı.

Tom killed the engine, but left the headlights on.

Kunduzlar Dünya üzerindeki en işlek memeliler olarak düşünülebilir.

Beavers may be considered as the busiest mammals on Earth.

Satürn üzerindeki beyaz lekelerin, güçlü fırtınalar olduklarına inanılır.

The white spots on Saturn are believed to be powerful storms.

O, trafik sinyalinin üzerindeki küçük kamerayı fark etmedi.

He didn't notice the small video camera above the traffic signal.

Tom masanın üzerindeki yemeği birkaç dakika içinde yemiş.

Within a few minutes, Tom had eaten up all the food on the table.

Kahire, Fadıl için dünya üzerindeki en mutlu yerdi.

Cairo was the happiest place on earth for Fadil.

- Masadaki radyo bir Sony.
- Masanın üzerindeki radyo bir Sony.

The radio on the desk is a Sony.

Doğum günü pastası üzerindeki tüm mumları bir kerede üfle.

Blow out all the candles on the birthday cake at once.

Lviv belediye binası üzerindeki saat ilkin 1404 yılında kuruldu.

The clock on the Lviv Town Hall was first installed in the year 1404.

Ben, 300 doların üzerindeki bir kamerayı maddi olarak karşılayamam.

I cannot afford a camera above 300 dollars.

Dedem doğum günü pastası üzerindeki 97 tane mumu üfledi.

My grandpa blew out all 97 candles on his birthday cake.

- O kuledeki saat doğrudur.
- O kule üzerindeki saat doğru.

The clock on that tower is accurate.

Silah üreticilerinin politikacılar üzerindeki etkisi sonucunda binlerce insan öldü.

Thousands of people have died as a result of the influence of arms manufacturers on politicians.

Kalmius Nehri üzerindeki Donetsk, doğu Ukrayna'nın en büyük bir kentidir.

Donetsk is a large city in eastern Ukraine on the Kalmius river.

Adalar üzerindeki anlaşmazlık nedeniyle, Çin'deki birçok Japon işletmelerine saldırı yapıldı.

Due to the dispute over the islands, many Japanese businesses in China have been attacked.

Dünya üzerindeki Brezilya, Merkatör projeksiyonunda Brezilya ile aynı boyuta sahiptir.

Brazil on the globe has the same shape as Brazil on the Mercator projection.

Beyaz bir at üzerindeki bir şövalyenin onu götürmesi için bekliyor.

She's waiting for a knight on a white horse to take her away.

Biz küçük bir tepe üzerindeki bir yeşil alanda piknik yaptık.

We had a picnic in a green field on a small hill.

İngiltere üzerindeki Norman zaferinin İngilizce dili üzerinde büyük bir etkisi vardı.

The Norman victory over England had a big impact on the English language.

Tom sadece otuz yaşın altında veya altmış yaşın üzerindeki kadınları sever.

Tom only likes women under thirty or over sixty.

Kabin basıncının değişmesi gerekiyorsa, koltuğunuzun üzerindeki paneller oksijen maskelerini açığa çıkaracaktır.

If cabin pressure should change, panels above your seat will open revealing oxygen masks.

- 30'un üzerinde kimseye güvenme.
- 30 yaşın üzerindeki hiç kimseye güvenme.

- Don't trust anybody over thirty.
- Don't trust anybody over 30.

- Masanın üzerindeki kimin sözlüğü?
- Masanın üstündeki kimin sözlüğü?
- Masadaki sözlük kimin?

Whose dictionary is it on the table?

Küçük bir ada üzerindeki bir göletin ortasında şirin bir ördek evidir.

In the middle of a pond on a tiny island is a charming little duck house.