Translation of "ücretsiz" in English

- Giriş ücretsiz.
- Ücretsiz giriş.

Free Admission.

Bu ücretsiz.

- It's free of charge.
- It is free of charge.

Broşür ücretsiz.

The pamphlet is free of charge.

Giriş ücretsiz.

- Free Admission.
- Admission is free.

O ücretsiz.

- This is for free.
- It's for free.

Bunlar ücretsiz.

Those are free.

Katılım ücretsiz.

Attendance is free.

Ücretsiz giriş.

Free entry.

Ücretsiz mi?

Is it for free?

Neredeyse ücretsiz sayılırdı.

and it was, like, practically free.

Onu ücretsiz aldım.

I got it free.

İçecekler ücretsiz mi?

Are drinks free?

O ücretsiz mi?

Is it free?

Bunu ücretsiz yapıyoruz.

We're doing it for free.

Benim hizmetlerim ücretsiz.

My services are free.

Bileti ücretsiz aldım.

- I got the ticket free of charge.
- I got the ticket for free.

Bunu ücretsiz yapacağım.

I'll do it for free.

Bu ücretsiz olanı.

This is the free one.

Biletleri ücretsiz aldım.

I got the tickets for free.

Onu ücretsiz alabilirsin.

You can have it for nothing.

Halkevindeki sınıflar ücretsiz.

Classes at the community center are free.

Bunun hepsi ücretsiz.

This was all free.

Giriş ücretsiz olacak.

Admission will be free.

Ücretsiz hizmeti severim.

I love free stuff.

Ücretsiz hizmet harika.

Free stuff is great.

Ücretsiz atıştırmalıklar sağlanacaktır.

Free snacks will be provided.

Festival ücretsiz mi?

Is the festival free?

Bu "ücretsiz" dir.

This is "free of charge".

O, ücretsiz değil.

- It's not free.
- It isn't free.

Ücretsiz ikramlar sağlanacaktır.

Free refreshments will be provided.

Kayıt ücretsiz olacak.

Enrollment will be free.

Onu ücretsiz yapacağım.

- I'll do it for free.
- I'll do that for free.

Bunu ücretsiz aldım.

I got this for free.

- Onlar ücretsiz olarak verilir.
- Onlar ücretsiz olarak teslim edilir.

They deliver for free.

Ücretsiz bir şey alamazsın.

You can't get anything for nothing.

Onu ücretsiz olarak alabilirsin.

You may have it for nothing.

Bu kitabı ücretsiz alabilirsin.

You can have this book for nothing.

Mallar ücretsiz teslim edilecek.

The goods will be delivered free of charge.

O bileti ücretsiz aldı.

- She got the ticket for nothing.
- She got the ticket for free.

Tom onu ücretsiz yaptı.

- Tom did it for free.
- Tom did that for free.

Mary onu ücretsiz yaptı.

Mary did it for free.

Ben ücretsiz olduğunu düşündüm.

- I assumed it was free.
- I assumed that it was free.

Hiçbir şey ücretsiz değil.

- Nothing's free.
- Nothing is free.

Tom ücretsiz bilet aldı.

Tom got the ticket for free.

Yarın, ücretsiz tıraş oluruz.

Tomorrow, we shave for free.

Bu bisikleti ücretsiz aldım.

I got this bicycle for free.

Ücretsiz bir şapka verdi.

She gave a hat for free.

Ücretsiz bir bilet aldım.

I got a ticket for free.

Biz onu ücretsiz alırız.

We get it for free.

Ücretsiz öğle yemeği yok.

- There's no free lunch.
- There is no free lunch.

Çocuklar ücretsiz kabul edilir.

Children are admitted free.

Onlar ücretsiz numuneler veriyor.

They're giving away samples free.

Ücretsiz bir gösteri mevcuttur.

A free demo is available.

Hafta sonunda ücretsiz arayabiliriz.

We can call for free on the weekend.

Bu ücretsiz bir örnektir.

This is a free sample.

Bu gerçekten ücretsiz mi?

Is it really free?

Ücretsiz bir araba kazandım.

I won a free car.

Ücretsiz hizmeti kim sevmez?

Who doesn't like free stuff?

Ücretsiz park mevcut olacak.

Free parking will be available.

Herkes ücretsiz hizmetleri sever.

- Everyone likes free stuff.
- Everybody likes free stuff.

Biz ücretsiz gönderim sunuyoruz.

We offer free shipping.

Bu ücretsiz bir bilet.

This is a free ticket.

Bu saati ücretsiz alabilirsin.

You can have this watch for nothing.

Ücretsiz ikramlar servis edilecek.

Free refreshments will be served.

Onlar ücretsiz İncil verirler.

They give bibles for free.

Ücretsiz ikramlar mevcut olacak.

Free refreshments will be available.

Ücretsiz müzik çalmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like playing music for free.

Bu ücretsiz bir hizmettir.

It's a free service.

Ben bunu ücretsiz yaptım.

- I did it for free.
- I did that for free.

Tom bunu ücretsiz yapacak.

Tom will do that for free.

Tom onu ücretsiz yapıyor.

Tom is doing that for free.

Bunu ücretsiz alabileceğimi düşündüm.

- I thought I could get that for free.
- I thought that I could get that for free.

Tom bunu ücretsiz yaptı.

Tom did that for free.

Sami ücretsiz Kuran dağıtıyordu.

Sami gave copies of the Quran for free.

Insanlar arasında ücretsiz olarak paylaşıldı.

to honor the higher power that they ascribed to.

Gerçek demokrasi ücretsiz konuşma sağlar.

A true democracy allows free speech.

Asla bir şeyi ücretsiz çevirmeyeceğim.

I will never translate something for free.

Ben Esperantoya ücretsiz çevirir yaparım.

I translate into Esperanto for free.

Ücretsiz bir örnek ister misin?

Would you like a free sample?

Biraz ücretsiz danışma istiyor musun?

Do you want some free advice?

İyi haber içeriye ücretsiz girebileceğimiz.

The good news is that we can get in free.

Tom onun ücretsiz olduğunu sandı.

- Tom assumed it was free.
- Tom assumed that it was free.

Bu ülkede üniversiteler bile ücretsiz.

In this country, even universities are free of charge.

Tom onu bana ücretsiz verdi.

Tom gave it to me for nothing.