Translation of "Küçük" in Dutch

0.012 sec.

Examples of using "Küçük" in a sentence and their dutch translations:

Dünya küçük.

De wereld is klein.

Onlar küçük.

Ze zijn klein.

Ailem küçük.

Mijn familie is klein.

Çatal küçük.

De vork is klein.

Tom küçük.

Tom is klein.

Kitaplar küçük.

De boeken zijn klein.

Küçük mü?

Is het klein?

- Küçük prensesim nerede?
- Hani küçük prensesim?

- Waar is mijn prinsesje?
- Waar is mijn kleine prinses?

- Benim odam çok küçük.
- Odam çok küçük.

Mijn kamer is erg klein.

Bakın, küçük yumurtalar.

Kijk, de kleine eieren.

Küçük bir mağara.

Een soort grot.

Küçük kutumu çıkartacağım.

Ik pak mijn potje.

Küçük evler yapıyoruz

We bouwen huisjes...

Küçük çocuklarım yok.

Ik heb geen jonge kinderen;

Bu çok küçük.

Het is te klein.

O çok küçük.

Het is erg klein.

Küçük kızlar ağlar.

Kleine meisjes huilen.

Hangi hayvan küçük?

Welk dier is klein?

Küçük buzdolabı kirli.

De kleine koelkast is smerig.

Oda oldukça küçük.

- De kamer is nogal klein.
- De kamer is vrij klein.

Küçük ellerim var.

Ik heb kleine handen.

Bu kitap küçük.

- Dat boek is klein.
- Dit boek is klein.

Küçük ayakları var.

Zij heeft kleine voeten.

Benim teknem küçük.

Mijn boot is klein.

Küçük masa gridir.

- Het tafeltje is grijs.
- De kleine tafel is grijs.

Bu biraz küçük.

Het is een beetje klein.

Benim dairem küçük.

Mijn appartement is klein.

Küçük gözlerim var.

Ik heb kleine ogen.

Dünya çok küçük.

De aarde is te klein.

- Küçük bir daire çizin.
- Küçük bir daire çiz.

Teken een kleine cirkel.

- En küçük gezegen hangisi?
- En küçük gezegen nedir?

Wat is de kleinste planeet?

Küçük mağara temizlenmiş oldu

De kleine grot is aangeveegd en veilig.

Küçük bir ada grubu.

tussen de VS en Rusland.

Küçük aileler birbirlerine yaklaşır.

Kleine families trekken naar elkaar toe.

Küçük bir taş alıyorlar.

Ze namen een steentje.

Bakın, küçük bir akrep.

Het is een kleine schorpioen.

Burunlarını küçük çatlaklara sokabiliyorlar.

Ze kunnen hun neus in een klein kiertje steken.

En küçük hayvanları bile.

Zelfs de kleinste beestjes.

Ne küçük bir dünya!

Wat is de wereld toch klein!

Bu ev çok küçük.

Dit huis is erg klein.

Küçük kardeşimle birlikte yedim.

Ik at met mijn kleine broer.

O benden daha küçük.

Ze is kleiner dan ik.

Bir küçük motosikletim var.

Ik heb een scooter.

Küçük çocuklar çok meraklıdır.

Kleine kinderen zijn erg nieuwsgierig.

Bu çanta küçük değil.

Deze tas is niet klein.

O çok küçük mü?

- Is dat te klein?
- Is het te klein?

Küçük şeftali ağacı Almanya'dandır.

Het Perzikboompje komt uit Duitsland.

O ne kadar küçük?

Hoe klein is het?

Onun küçük ayakları var.

Hij heeft kleine voeten.

Kirpi küçük bir hayvandır.

De egel is een klein dier.

Senin küçük çocukluğunu bilirim.

Ik kan me me jou nog herinneren van toen je een klein jongetje was.

Küçük kız kardeşimi özlüyorum.

Ik mis mijn kleine zus.

Köpek küçük çocuğa saldırdı.

De hond viel het jongetje aan.

Hollanda küçük bir ülkedir.

Holland is een klein land.

Benim odam çok küçük.

Mijn kamer is echt klein.

- Dünya küçük.
- Dünya küçüktür.

De wereld is klein.

Onu daha küçük yap.

Maak het kleiner.

Küçük bir evde yaşarlar.

Zij wonen in een klein huis.

Lüksemburg küçük bir ülkedir.

Luxemburg is een klein land.

- Kitap küçük.
- Kitap küçüktür.

Het boek is klein.

Küçük ayak parmağım ağrıyor.

Mijn kleine teen doet pijn.

En küçük gezegen hangisi?

Wat is de kleinste planeet?

Tom'un küçük elleri var.

Tom heeft kleine handen.

Küçük çocuk yatağında uykudaydı.

Het jongetje lag in zijn bed te slapen.

Ben küçük bir aylağım.

Ik ben een beetje teleurgesteld.

Yaşadığım kasaba oldukça küçük.

De stad waar ik woon is relatief klein.

Küçük kız kardeşim ünlüdür.

- Mijn jongere zus is beroemd.
- Mijn zusje is beroemd.

Bu küçük bir kitap.

Dit is een klein boek.

Babamın arabası anneminkinden küçük.

De auto van m'n vader is kleiner dan van m'n moeder.

Küçük oğlan hayvanat bahçesinde.

Het jongetje is in de dierentuin.

Küçük kız kardeşin nasıl?

- Hoe gaat het met je jongere zus?
- Hoe gaat het met jouw zusje?

Onun küçük kahkahasıyla büyülenmişti.

Ze was betoverd door zijn glimlach.

Benim küçük parmağım şişti.

Mijn pink is opgezwollen.

Küçük kız odaya girdi.

Het kleine meisje kwam de kamer binnen.

Mary'nin küçük göğüsleri var.

Mary heeft kleine borsten.

Biraz küçük kek pişirdim.

Ik heb wat cupcakes gebakken.

Tom küçük bir çocuk.

Tom is een kleine jongen.

Ondan iki yaş küçük.

Ze is twee jaar jonger dan hij.

- Küçük erkek kardeşim televizyon izliyor.
- Küçük erkek kardeşim TV izliyor.

Mijn jonge broer kijkt tv.

- Tom'un evinin mutfağı küçük.
- Tom'un mutfağı küçük.
- Tom'un mutfağı dar.

Toms huis heeft een kleine keuken.

- Küçük erkek kardeşim televizyon izliyor.
- Benim küçük erkek kardeşim TV izliyor.

Mijn jongere broertje is televisie aan het kijken.

- Moncalvo en küçük İtalyan şehridir.
- Moncalvo çok küçük bir İtalyan şehridir.

Moncalvo is de kleinste Italiaanse stad.

Küçük bir adım olmasına rağmen

Ondanks dat het maar een klein stapje was,

Küçük, olağandışı bir kaya vardı.

ongeveer zo groot als een kinderhand.

Kesilmiş uzuvları olan küçük çocukların

en ik dacht aan mijn kind van twee

Küçük bir mağara. Evet, baksanıza.

Een soort grot. Kijk eens.

Küçük fıstık parçalarını görüyor musunuz?

Zie je die stukjes noot?