Translation of "şeyi" in Arabic

0.020 sec.

Examples of using "şeyi" in a sentence and their arabic translations:

Her şeyi, her şeyi hatırlıyorum.

كل شيء‏.‏.‏.أتذكر كل شيء‏.

Her şeyi ama her şeyi oynamış adam

الرجل الذي لعب كل شيء ولكن كل شيء

Her şeyi ama her şeyi yok edebiliyorlar

يمكنهم تدمير كل شيء ما عدا كل شيء

Hiçbir şeyi düşünemeyecek.

لن يفكر في أي شيء

Beklenti, istediğin şeyi

التوقع هو الاعتقاد

Bir şeyi taşıyabiliyorlar

يمكنهم حمل شيء

Her şeyi öğrenmeliydim.

‫كنت في حاجة إلى تعلّم كل شيء.‬

Her şeyi mahvettin.

لقد أفسدت كل شيء.

Sevdiğin şeyi yap.

- افعل ما تريد.
- افعل ما تشاء.
- افعل ما تحب.

Her şeyi gördüm.

- رأيت كل شئ.
- لقد رأيت كل شئ.

Aç şu şeyi!

إفتح هذا الشئ!

Her şeyi biliyorum.

أعرف كل شيء.

Hiçbir şeyi ama neredeyse hiçbir şeyi kayıt etmemişiz malesef

للأسف لم نسجل أي شيء ولكن لا شيء تقريبًا

- Bir şeyi değiştirmeyecek.
- O bir şeyi değiştirmeyecek.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- O bir şey değiştirmeyecek.

ذلك لن يغير شيء.

Her şeyi birlikte yaptık.

قمنا بكل شيء سويًا.

Diğer her şeyi etkiliyorlar.

إنهما يؤثران على كل الحدود الأخرى.

Eğer bu şeyi yapacaksam,

لذا، إنني أود القيام بالآتي:

Her şeyi birlikte çözdük.

وحللنا الأمور معًا.

Her türlü şeyi yönetiyoruz.

كلنا ندير العديد من الأمور.

İşime gelmeyen şeyi hatırlamam.

لديّ ذاكرة انتقائية.

"Söylediğin hiçbir şeyi duyamıyorlar."

"لا يمكنهم سماع أي شيء تقوله."

Bu şeyi gözle göremiyoruz,

لا يمكننا أن نراه بأعيننا،

Yapabileceğim her şeyi yaptım.

للحصول على المعرفة التي أردتها بشدة.

Ve her şeyi bilemeyeceğiz

ولن نكون قادرين على معرفة كل شيء

Her şeyi unutanlar mutludur.

- إن الذين ينسون كل شيء سعداء.
- الذين ينسون كل شيء سعداء.

Darwin her şeyi değiştirdi.

داروين غيرَ كل شيء.

Her şeyi unutmak istiyorum.

أودّ أن أنسى كلّ شيء.

Dövüş hiçbir şeyi halletmez.

- لن يحل الشجار شيئاً.
- لن يحل القتال أي شيء.

Heyecandan her şeyi unutuyor.

ينسى كل شيء من التوتر.

Her şeyi Tom'a verdim.

أعطيت توم كل شيء.

Her şeyi unutmaya çalışıyordum.

كنت أحاول أن أنسَ كلّ شيء.

Onlar aynı şeyi yapmalı.

عليهم عمل الشيء ذاته.

Değerli olan şeyi yapmak.

فعل ما هو قيِّم فقط.

Babam her şeyi unutur.

أبي ينسى كل شيء.

Fadıl her şeyi kaybedebilir.

بإمكان فاضل أن يفقد كلّ شيء.

Sanırım doğru şeyi yapıyorsun.

أعتقد بأنك تفعل الصواب

Sami her şeyi kaybedecek.

سيفقد سامي كلّ شيء.

Lütfen tartıştığımız şeyi unutma.

من فضلك، لا تنس ما تحدّثنا عنه.

O şeyi nereye koydum?

أين وضعت ذلك الشّيء؟

Sami her şeyi açıkladı.

فسّر سامي كلّ شيء.

Yanlış yaptığınız her şeyi ve hayatınızda yanlış olan her şeyi

تخيل أنّ لديك صديق يشير باستمرار

- Bir şeyi değiştirmeyecek.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- O bir şey değiştirmeyecek.

لن يُغَيِّرَ ذلك شيئًا.

- Her şeyi tek başıma yapamam.
- Ben her şeyi kendi başıma yapamam.

لا أستطيع القيام بكل شيء بنفسي.

Çoğumuzun yaptığı şeyi mi yaptın?

هل فعلت ما يفعله معظمنا؟

Her şeyi doğru yapmaya çalışmıştı.

حاولت أن تفعل كل شيء بشكل صحيح.

Ya o şeyi istemekten vazgeçersin,

يمكنك أن تتخلى عما تريد،

Aynı şeyi bana geri söylüyor.

يقول لي الشيء نفسه مرة أخرى.

Eğer herkesin yaptığı şeyi yapıyorsanız,

إذا قمت بما يقوم به الآخرون،

Her şeyi o da yapıyordu.

وخياطة الملابس وصنع الأواني.

Ve istediğiniz şeyi nasıl soracağınızı.

وكيف تطلب ما تريده.

Ultrason şüphelendiğimiz her şeyi doğruladı:

وأكد الفحص بالموجات فوق الصوتية بالفعل ما كنا نشك فيه:

Yani bir şeyi umut ediyorum,

أعني أنني أتمنى شيئًا،

Statik sağkalım denen şeyi deneyebiliriz.

‫يمكننا أن نجرب ما يسمى بـ"البقاء الساكن‬‫"،‬

Sahip olduğum her şeyi depoladım,

وضعت كل شيء أقتنيه في الخزانة،

Sistemin hakkımda düşündüğü şeyi değiştiremezdim.

بينما صدقت أنا بما ظنته هي بي،

Bana her şeyi veren kişi.

التي منحتني كل شيء ببساطة.

Batı her şeyi kaybetti mi?

هل فقد الغرب كل شيء

Siz de aynı şeyi yapabilirsiniz.

يمكننا تطبيق الشيء ذاته.

Ve yaklaşık 135 diğer şeyi.

135 شيء آخر.

önüne gelen her şeyi yutuyor

يبتلع كل ما يأتي أمامك

Yani gördüğü her şeyi yiyen

فمن يأكل كل ما يراه

Yani bir şeyi araştırmak imkânsız.

لذلك من المستحيل إعادة البحث عن أي شيء.

Ve her şeyi dengede tutuyor.

‫ويحافظ على توازن كل شيء.‬

Her şeyi gördüm ve biliyorum.

مررت بالتجربة كلها وأعرف كل شيء‏.

İstediği her şeyi ona verir.

- أعطاها كل ما ابتغته .
- يعطيها كل ما تطلبه منه.

Aynı zamanda iki şeyi yapamazsın.

- لا يمكنك أن تفعل شيئين في وقت واحد.
- لا يمكنك أن تفعل شيئين في الوقت ذاته.
- لا يمكنك أن تفعل شيئين في الوقت نفسه.

Yerinde olsaydım aynı şeyi yapacaktım.

لو كنتُ مكانك, كنتُ سأفعل نفس الشئ؟

O bana her şeyi anlattı.

قال لي كل شيء.

Darwin'in yapıtı her şeyi değiştirir.

عمل داروين يغير كل شيء.

Tom'un yapmanı söylediği şeyi yap.

- إفعل كل ما أخبركَ توم أن تفعله.
- إفعلى كل ما أخبركِ توم أن تفعليه.

Öyle bir şeyi nasıl unutabilirim?

كيف لي أن أنسى شيئا كهذا؟

Ondaki çoğu şeyi ortaya çıkardım.

اكتشفت الكثير من الأمور عنه.

Onun elinde bir şeyi var.

- إنها تمسك شيئاً.
- في يدها شيء ما.

Söylemek zorunda olduğum şeyi dinle.

اسمع لما عندي ان اقول.

Senin için her şeyi yapacağım.

سأفعل أي شيء من أجلك.

Olabilecek en kötü şeyi düşünelim.

لِنُفَكّر بأسوأ ما يمكن أن يكون قد حصل.

Bana söylediğin her şeyi hatırlıyorum.

أتذكر كل ما تقوله لي.

O bana aynı şeyi söyledi.

- أخبرني بنفس الشّيء.
- قال لي نفس الشّيء.

Ben her şeyi açıkça duydum.

سمعت كل شيء بوضوح.

Her şeyi kendi başıma yapabilirim.

استطيع فعل كل شيء بنفسي.

Yarın ihtiyacım olan şeyi alacağım.

سأبتاع غدا ما أحتاج.

Sen istediğin her şeyi okuyabilirsin.

تستطيع قراءة اي شيء تريد.

Bir şeyi unutuyorsun, değil mi?

لقد نسيت شيئا، أليس كذلك؟

Değerli olan şeyi yapmaya odaklanmak

التركيز على ما هو قيّم

Tom, onun olmayan şeyi aldı.

أخذ توم شيئا ليس ملكه.

Benden almamı istediği şeyi getirdim.

لقد أحضرت ما طلبَته منّي.

Fadıl her şeyi polise anlattı.

- روى فاضل للشرطة كلّ شيء.
- أخبر فاضل الشّرطة بكلّ شيء.

Sami'nin köpeği bir şeyi kokluyor.

اشتمّ كلب سامي شيئا.

Ya aynı şeyi daha fazla yaparlar ya da aynı şeyi daha az yaparlar.

إما أن يقوموا بأمر ما أكثر، أو يقوموا بنفس الأمر أقل.

Sihre dair sevdiğim her şeyi içeriyor.

ولذا فهي تجسد كل ما أحبه بالسحر.

İstediğin şeyi elde edemeyeceğini düşündüğünde ise

عندما تعتقد أنك لن تحصل على ماتريد،

İlgilenmediğim hiçbir şeyi duymak zorunda değilim.

لست ملزماً لسماع أي شيء لايهمني.

Ve şimdi her şeyi, biraz yavaşlatacağım.

و الآن سأبطء النسق قليلا

Kızgınken her zaman yaptığım şeyi yaptım.

لذا فعلت ما أفعله عادةً عندما أكون غاضبة:

Teknolojinin başaramadığı şeyi onların illüzyonları başarıyor.

بِوسع خدعهم بلوغ ما لا يتسنى للتكنولوجيا أن تبلغه.

Pek çok çalışma aynı şeyi gösteriyor.

عندما تبين العديد من الدراسات نفس النتيجة،

"Doğru şeyi yaptım mı?" diye düşünüyorlar.

"هل قمنا بفعل الصواب؟"

Yapabileceği tek şeyi yaptı, sorusunu sordu.

وفعل الشيء الذي استطاع فعله، وكان ذلك التساؤل.