Translation of "üstelik" in Arabic

0.016 sec.

Examples of using "üstelik" in a sentence and their arabic translations:

Üstelik birçoğu kullanmıyor.

وأغلبهم لا يفعلون ذلك.

üstelik TED sahnesinde,

على منصّة TED

Üstelik kimyasal silahla.

‫بالأسلحة الكيميائية.‬

üstelik piyango çıkmışken

عندما يخرج اليانصيب

üstelik bunlar deliydi

علاوة على ذلك ، كانت هذه مجنونة

Üstelik evinin garajında

علاوة على ذلك ، في مرآب بيته

Üstelik bu fare hamile.

‫وهذه الفأرة حبلى.‬

Üstelik burası daha sıcak.

‫والمكان أدفأ هنا أيضًا.‬

Üstelik sadece 3 yaşındayken.

وكان ذلك في سن الثالثة فقط.

üstelik kanunları uyguladılar sadece

علاوة على ذلك قاموا بتطبيق القوانين

Üstelik Karun helak oldu

علاوة على ذلك ، تم تدمير كارون

Üstelik yarın öbür gün

وغداً في اليوم التالي

Üstelik Ay'da atmosfer yoktu

علاوة على ذلك ، لم يكن هناك جو على القمر

üstelik 3 gece boyunca

علاوة على ذلك لمدة 3 ليال

Üstelik han ve hakanlar

علاوة على ذلك ، النزل والحكّانات

Üstelik cezası hapis cezası

علاوة على ذلك ، عقوبة السجن

Beraber yapmak istiyor üstelik

يريد أن يفعل ذلك معًا

Hayır ölmüyorlar. Yüzebiliyorlar üstelik

لا لم يموتوا. علاوة على ذلك ، يمكنهم السباحة

üstelik iyi bir ortaokul eğitimi,

ويوفر لهم تعليماً ثانوياً جيداً،

Üstelik eğlenceli ve stresli değil.

وهو ممتع للغاية، وغير مرهق للأعصاب.

üstelik arabasıyla kimseye haber vermeden

علاوة على ذلك ، دون إخبار أي شخص عن سيارته

Hepsinde de başarıyla çıkıyordu üstelik

كلهم خرجوا بنجاح

üstelik rüşvet düzeni çok fazla

علاوة على ذلك ، أمر الرشوة أكثر من اللازم

Bu dava için üstelik ha

علاوة على ذلك ، لهذه الحالة هكتار

Ve onlar üstelik bizim için

وهم أيضا لنا

Batılı medeniyetlere bile ulaşamamak üstelik

لا تصل حتى إلى الحضارات الغربية

Ve üstelik bakıldığında manyetosferin gücü

علاوة على ذلك ، قوة الغلاف المغناطيسي

Üstelik 360 derece açı ile.

علاوة على ذلك ، بزاوية 360 درجة.

Üstelik BBC'deyken sallantıda olan bir diziydi.

وقد كان هذا البرنامج يواجه صعوبات عندما كان يُعرض فقط على البي بي سي.

Üstelik... ...bu dişinin ihtiyaçları artmaya başladı.

‫والآن،‬ ‫تزداد احتياجات هذه الأنثى.‬

üstelik normal hayatında soğuk bir adamdı

علاوة على ذلك كان رجلًا باردًا في حياته الطبيعية

Bu sefer nerede olduğu bilinmiyor üstelik

هذه المرة من غير المعروف أين هو

Üstelik kültür mirasları parayla da ölçülmez

علاوة على ذلك ، لا يقاس التراث الثقافي بالمال.

1 milyar doların üzerine çıkmış üstelik.

لقد تجاوزت مليار دولار.

üstelik el birliğiyle yazıklar olsun size

ويل لكم

üstelik değerli eşyaları ile beraber gömülüyor

علاوة على ذلك ، فهو مدفون بأشياءه الثمينة

Günde 150 milyon km ilerleyerek üstelik

150 مليون كيلومتر في اليوم

üstelik bir kömür kadar kara aslında

وهو في الواقع أسود مثل الفحم

Erkek düşmanlığı yapan kısımda var üstelik

هناك أيضًا جزء من عدو الرجال

Hastane sayıları da yeterli değildi üstelik.

علاوة على ذلك ، لم تكن أعداد المستشفيات كافية.

üstelik ölmek onlar için problem değildir

علاوة على ذلك ، الموت ليس مشكلة بالنسبة لهم

Ve üstelik nasıl yağmuru daha önceden

وعلاوة على ذلك كيفية المطر

üstelik yine disiplinli ve çizgi şeklinde

علاوة على ذلك ، منضبط وشكل الخط

üstelik bu sefer başkan seçilmişti bile

علاوة على ذلك ، تم انتخاب الرئيس هذه المرة.

Üstelik ağaçlar arasında 150 metreye kadar süzülebiliyor.

‫ويمكنه التزلّج لـ150 مترًا عبر مظلات الغابة.‬

Üstelik satışa sunulmuş bu deniz atı broşü

علاوة على ذلك ، هذا بروش فرس البحر معروض للبيع

Üstelik dünyanın birçok toplumunda bu yer edinmiştir

علاوة على ذلك ، فقد اكتسبت هذا المكان في العديد من مجتمعات العالم.

Üstelik en merak ettiğim şekli, ağız kopuzu

علاوة على ذلك ، فإن الشكل الأكثر فضولًا هو فجوة الفم

üstelik herkes kendi evinde rahat bir ortamında

علاوة على ذلك ، الجميع مرتاحون في منازلهم.

üstelik motor kullanmadan elektriği doğal yolla üretebiliyorlardı

علاوة على ذلك ، يمكنهم إنتاج الكهرباء بشكل طبيعي دون استخدام المحركات.

Bizim dünyadan gördüğümüz gibi de değiller üstelik.

ليسوا كما نراه من العالم.

Üstelik dünyadaki tüm ergenler aynı düzeyde risk almazlar.

بالإضافة إلى أن المراهقين لا يخاطرون جميعاً بدرجة واحدة.

üstelik Kemal Sunal'ın bu tarzı anarşizmin ta kendisi

علاوة على ذلك ، فإن هذا النمط من كمال سونال هو الأناركية نفسها

üstelik bu yapılar Sirius yıldızının konumuna göre yapılmış

علاوة على ذلك ، تم صنع هذه الهياكل وفقًا لموقع النجم سيريوس.

Buna inanan çok büyük bir grup var üstelik

هناك مجموعة كبيرة جدا تؤمن بها

Üstelik onu evlatlık edinen aile zengin de değildi

علاوة على ذلك ، فإن الأسرة التي تبنتها لم تكن غنية

üstelik bir de manyetik kutuplar da yer değiştiriyor

علاوة على ذلك ، الأقطاب المغناطيسية تتغير

Virüsün tek etkisi boğularak ölmek de değil üstelik

التأثير الوحيد للفيروس هو عدم الموت عن طريق الغرق

üstelik, orada bir de yürüyen merdiven sahnesi vardı

علاوة على ذلك ، كان هناك أيضًا مشهد مصعد

Onun evi çok küçük ve üstelik çok eski.

- بيته صغير، زدْ على أنّه قديم أيضاً
- بيته صغيرٌ، وكذلك قديمٌ

üstelik bu hapis cezası üç kat daha uzun oluyor.

وهذا الحكم بالسجن سيكون أطول بثلاث مرات.

üstelik bir kaç ay önce Ayasofya cami yapılsın önergesine

علاوة على ذلك ، اقتراح بناء مسجد آيا صوفيا قبل بضعة أشهر

Üstelik Amerikalı yetkililer ve Avrupalı yetkililer ise şunu söylüyor

علاوة على ذلك ، يقول المسؤولون الأمريكيون والمسؤولون الأوروبيون ذلك

üstelik hiç utanmadan ve sıkılmadan bu cevapları alenen verebiliyordu

علاوة على ذلك ، يمكنه تقديم هذه الإجابات علنًا دون أي إحراج أو ضجر.

üstelik bu teknoloji şu an ülkemizde bir çok sınıflarda dahi kullanılamıyor

علاوة على ذلك ، لا يمكن استخدام هذه التكنولوجيا حتى في العديد من الفصول الدراسية في بلدنا.

üstelik bir tek bu programda değil. Hiçbir program almıyor. Alamaz da

علاوة على ذلك ، ليس هذا البرنامج فقط. لا يتطلب أي برامج. لا تستطيع

Eski zamanlarda kullanılan tedavülden kalkmış bir 70 dolar da çıkıyor üstelik

هناك أيضًا 70 دولارًا خارج التداول المستخدم في العصور القديمة.

Yörüngede birden çok yer çekimi ve etki alanına maruz kalmıştır üstelik

وقد تعرضت للعديد من مناطق الجاذبية والصدمات في المدار

Bu gidişle ya virüsten öleceğiz ya da parasızlıktan. Üstelik bu sorunu bir tek Türkiye yaşamıyor.

مع هذه الدورة ، سوف نموت من الفيروس أو من المال. علاوة على ذلك ، لا تعيش هذه المشكلة تركيا واحدة.