Translation of "'bir" in Arabic

0.019 sec.

Examples of using "'bir" in a sentence and their arabic translations:

Bir erkekle, bir kadınla,

رجل أو امرأة،

Bir dolar bir dolardır.

الدولار هو الدولار.

Kolayca bir çiçeğin, bir koyunun, bir ağacın

يدعي بسهولة ملكية زهرة،

Bir beyaz bir kız ve bir Arap kız.

هذه فتاة بيضاء وفتاة عربية.

Bir gün yataktan bir uyanıyoruz dışarıya bir bakıyoruz

في أحد الأيام نستيقظ من السرير ننظر إلى الخارج

Bir TED konferansı, bir performans

ومؤتمر TED والعرض،

Bir yıldan kısa bir sürede,

في أقل من عام،

Cevaplayamadığım bir düşüce, bir soru

رأي ، سؤال، استمرت بالظهور في رأسي

Bu bir mucizedir. Bir mucize.

كما تعلمون، هذه معجزة، إنها معجزة!

Bir çöpçünün sevimli bir hikayesi

قصة لطيفة من زبال

Yani bir anlık bir kere

لذا مرة واحدة للحظة

Bir başarısızlığı bir başkası izledi.

فشل تلو الآخر.

- Bir dakika.
- Sadece bir dakika.

دقيقة من فضلك.

Bir fare çekingen bir yaratıktır.

الفئران حيوانات خجولة.

- Bir dakika...
- Bir dakika bekle.

انتظر دقيقة

Benim bir amcam bir doktordur.

أحد أعمامي طبيب.

Bir yıldan az bir sürede

في أقل من عام ،

Bir kurt bir kurtu ısırmaz.

- لا يعض الذئب أخاه.
- لا يعض الذئب ذئبًا.

Bir daha bir daha bir daha yaptı ve becerdi.

قام بذلك مرة تلو الأخرى، إلى أن تمكن منها.

Bir çıngıraklı yılan, bir akrep ve bir tarantula bulacağız.

‫نسعى لصيد أفعى مجلجلة‬ ‫وعقرب وعنكبوت الرتيلاء.‬

Vahşi bir kadın, asi bir şarkıcı ve bir elçiyim.

أنا امرأة متمردة ومغنية ثورية ومُلهمة.

Enfekte bir yarasadan düşen bir muzu yiyen bir domuzdan kaynaklanan bir solunum virüsü

وحصد الارواح واغلق الدول. فيروسٌ تنفسيٌ نشأ من خنزيرٍ اكل

Bir düşünün.

تخيلوا ذلك.

Bir sihirbazım.

أنا ساحر.

Bir, seçim:

اختيار واحد:

Bir öneri:

اقتراح:

Bir eğitimciyim.

أنا معلم.

Bir: Bak.

أولا: انظر.

Bir ibadethaneye,

أو مكان عبادة،

Bir deneyelim.

‫ونختبرها.‬

Bir nehir!

‫نهر!‬

Bir tarantula.

‫عنكبوت رتيلاء.‬

Bir kanıtı.

وقدرتنا على تطويع الأشياء بطرق إبداعية.

Bir çoğunuz,

لقد جادل الكثيرون

Bir fikir,

ورأي واحد،

Bir: inme.

أولًا: السكتة الدماغية.

Bir dişi.

‫أنثى.‬

Bir oselo.

‫أصلوت.‬

Bir erkek.

‫ذكر.‬

Bir tuzak.

‫فخ.‬

Bir kadın,

قد جاءت بسيارة الإسعاف،

Bir iş.

العمل.

Bir dakika,

لذا انتظروا،

Bir düşünsenize

فكر في الأمر

Bir hükümdar

ملك

Bir dene.

هاك، جرب.

'Bir dakika!'

"دقيقة واحدة!"

Bir kütüphanedeyiz.

نحن في مكتبةٍ.

Bir de, bir gülen yüzüm var.

ثم، حصلت على وجه مبتسم.

Bir oğlum ve bir kızım var.

أصبح لدي ولد، ومن بعده فتاة.

Her bir pedin bir mendil paketi

48 عبوة من الحفاضات القطنية كبيرة الحجم،

Ofiste bir köşede bir şeyler yazdım.

وكتبت أشياء في زاوية في المكتب.

Her bir kusur, her bir yenilgi

كل علة وكل اخفاق مفاجئ

Olasılık şimdi bir trilyonda bir gezegen,

وذلك كوكب بين تريليونات المجرات،

Açık bir ev, bir konser salonu

إنه بيت مفتوح، قاعة احتفالات موسيقية

Ufak bir yavru ideal bir kurbandır.

‫الجرو الصغير ضحية مثالية.‬

Merkez Bir denen bir şey vardı.

كان هناك شيء يُدعى "المركز 1".

Dolayısıyla bir ilişki, bir aşk varsa

لذلك حين تدخل في علاقة، أو تقع في الحبّ،

Bir annenin bir sözü aklıma geliyor:

وأتذكر عبارة قالتها إحدى الأمهات،

Bir şekilde, insanları bir araya getirdi,

بطريقة ما، يقرّب العالم ببعضه البعض

şimdi bir geriye dönüp bir bakalım

الآن دعنا نعود ونلقي نظرة

Göremediğiniz bir parça bir yere gittiğinde

عندما قطعة لا يمكنك رؤيتها تذهب إلى مكان ما

Bir de şöyle bir şey var

هناك أيضا شيء من هذا القبيل

Bir toz bir gaz olarak görülüyor

يُنظر إلى الغبار على أنه غاز

Gibi garip bir isimdeki bir izleyicimiz

جمهورنا باسم غريب مثل

Bir de küçük bir çocuğumuz vardı.

‫ولديك ذلك الطفل الصغير الذي يكبر.‬

Bir Fransızla evli bir kızım var.

لديُ إبنة متزوجه من رجل فرنسي.

Bir filin uzun bir burnu vardır.

- لدى الفيل أنف طويل.
- لدى الفيل أنفٌ طويل.

Bir köpeğim ve bir kedim var.

لدي كلب و قطة.

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.

هذا كتاب.

- Bir mektup okuyorum.
- Bir mektup okudum.

أنا قرأت الرسالة.

- O bir deha.
- O bir dâhi.

- إنه عبقري.
- إنه ذكي جداً.

Bir zamanlar bir astrofizikçi olmak istedim.

أردتُ مرّةً أن أتخصّصَ في الفيزياء الفلكيّة.

Bir zamanlar burada bir köprü vardı.

كان يوجد جسر هنا في يوم من الأيام.

Bir zarf ve bir pul, lütfen.

ظرف و طابع بريد من فضلك.

- Ben bir çevirmenim.
- Ben bir tercümanım.

أنا مترجم

- O bir doktor.
- O bir doktordur.

إنه طبيب.

- Bu bir araba.
- Bu bir arabadır.

هذه سيارة.

Seksen bir illik bir proje yaptım.

عملت مشروعًا لـ81 محافظة.

- Bir sorunumuz var.
- Bir problemimiz var.

لدينا مشكلة.

Bir kadın erkeksiz bir şey değildir.

المرأة بلا رجل لا شيء.

Bir zamanlar bir ağacın içinde kayboldum.

مرّةً، ضِعتُ داخل شجرة.

Aç bir adam, kızgın bir adamdır.

الجوعُ كافرٌ.

- Bir gün anlayacaksınız.
- Bir gün anlayacaksın.

ستفهم ذلك يوما ما.

Bilgisiz bir millet güçsüz bir millettir.

مَن لا معرفة لديه لا قوة له.

- Bir fabrikada çalışıyoruz.
- Bir fabrikada çalışırız.

نعمل في مصنع.

- Bir kitap okuyorum.
- Bir kitap okurum.

- أقرأ كتاباً.
- قَرَأْتُ كِتَاباً.

Onlar bir yerden bir yere taşınıyorlar.

يتحركون من مكان إلى آخر.

- Tom bir Müslüman.
- Tom bir Müsümandır.

توم مسلم.

- Bu bir at.
- Bu bir attır.

هذا حصان

Bir kuyu su alabileceğiniz bir yerdir.

البئر هو مكان تحصل فيه على الماء.

Leyla bir arkadaşına bir mektup yazdı.

كتبت ليلى رسالة لصديق.

- Sami bir aptaldır.
- Sami bir idiottur.

سامي أحمق.

- Tom bir çevirmen.
- Tom bir tercüman.

توم مترجم.