Translation of "Sienta" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Sienta" in a sentence and their turkish translations:

- Ese vestido te sienta bien.
- El vestido te sienta requetebién.

- Elbise size çok iyi oldu.
- Elbise sana çok iyi oldu.
- Elbise size çok iyi uyuyor.

Te sienta bien el azul.

- Mavi sana yakışıyor.
- Mavi senin üzerinde iyi görünüyor.

Ese vestido te sienta bien.

O elbise senin üstünde iyi gözüküyor.

Te sienta bien el negro.

Siyah sana yakışıyor.

Esa corbata te sienta bien.

O kravat size uyuyor.

El negro te sienta bien.

Siyah sana yakışıyor.

Te sienta bien el embarazo.

Hamilelik sana yakışmış.

- El verde le sienta a Alicia.
- A Alicia le sienta bien el verde.

- Yeşil Alice'e uyuyor.
- Yeşil Alice'e yakışır.

- Déjame sentirlo.
- Deja que lo sienta.

Onu hissedeyim.

Solo quiero que se sienta bien.

Ben sadece onun iyi hissetmesini istiyorum.

John se sienta junto a Jack.

John, Jack'le birlikte oturuyor.

Esta medicina no me sienta bien.

Bu ilaç bana iyi gelmiyor.

Es probable que Tom se sienta solo.

Tom muhtemelen yalnız olacak.

Necesitamos que la gente se sienta cómoda buscándolos.

insanların tedaviye başlama konusunda rahat hissetmelerine ihtiyaç duyarız.

Mi abuelo siempre se sienta en esta silla

Büyükbabam her zaman bu sandalyede oturur.

¿Por qué ese ganso se sienta sobre sus huevos?

O kaz niçin yumurtalarının üstünde oturuyor?

Él hace que todo el mundo se sienta cómodo.

O herkesi rahat hissettirir.

- ¿No se sienta?
- ¿No se sientan?
- ¿No os sentáis?

Oturmaz mısınız?

Se sienta en esta silla cuando ve la televisión.

Televizyon seyrederken bu koltukta oturur.

Chopin se sienta al piano y empieza a tocar.

Chopin piyanonun başına geçer ve çalmaya başlar.

El que se sienta simétricamente contra Jesús es San Juan

İsa'ya karşı simetrik oturan kişi Aziz John

La gallina se sienta sobre sus huevos hasta que eclosionan.

Tavuk civcivlerini çıkarana kadar yumurtalarının üstünde oturur.

Pruébate este nuevo traje para ver si te sienta bien.

İyi uyup uymadığını görmek için bu yeni ceketi dene.

Ella a menudo se sienta ahí a leer un libro.

O, sık sık oraya oturup kitap okur.

- Esa corbata te sienta bien.
- Esa corbata te queda bien.

Bu kravat sana çok yakışıyor.

Quiero que aquí la gente se sienta como en casa.

İnsanların burada evinde gibi hissetmesini istiyorum.

- El ejercicio te sienta bien.
- El ejercicio te viene bien.

Egzersiz sizin için yararlı.

La micro está llena y nadie se sienta a mi lado.

Otobüs dolu ve hiç kimse yanıma oturmuyor.

Tom se sienta detrás de María en la clase de francés.

Tom Fransızca dersinde Mary'nin arkasında oturur.

Él se sienta a menudo junto a mí y escucha música.

Sık sık benim yanıma oturur ve müzik dinler.

Tom a menudo se sienta el día entero frente a su computador.

Tom genelde tüm gün bilgisayarının karşısında oturur.

Tom se sienta en su habitación durante todo el día y no hace nada.

Tom bütün gün odasında oturur ve bir şey yapmaz.

Ahora se sienta uno al lado del otro en un camión a prueba de bombas.

Bugün ise bomba korumalı bir kamyonette bombayla yan yana duruyorsunuz.

- La mujer que se sienta allí es su esposa actual.
- La mujer sentada por allá es su esposa actual.

Orada oturan kadın onun şimdiki karısı.

Porque se dice solo para hacer feliz a la otra parte o para que la otra parte se sienta bien.

çünkü bu sadece karşı tarafı mutlu edebilmek için veya karşı tarafın kendisini iyi hissedebilmesi için söylenmiş

Dios no es un ser limitado que se sienta solo en un trono de oro en las nubes. Dios es la conciencia pura y está dentro de todo. Entendiendo esta verdad, aprende a aceptar y amar a todos por igual.

Tanrı altın bir tahtta bulutların içinde yalnız oturan sınırlı bir kişi değildir. Tanrı her şeyin içinde yaşayan saf Bilinçtir. Bu gerçeği anlamak için, herkesi eşit kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenin.