Translation of "Gana" in Turkish

0.027 sec.

Examples of using "Gana" in a sentence and their turkish translations:

¿Quién gana?

Kim kazanıyor?

- ¡Veamos quién gana!
- ¡A ver quién gana!

Kimin kazanacağını görelim.

Se gana mucho.

çok şey kazanıyorsun.

Gana mucho dinero.

O, çok para kazanıyor.

¿Tom gana dinero?

Tom para kazanıyor mu?

Tu opinión gana siempre".

fikirlerin her seferinde galip geldiğinden."

La confianza se gana.

Güven kazanılır.

Siempre gana la banca.

Gazino her zaman kazanır.

Tom gana mucho dinero.

Tom büyük para kazanıyor.

- ¿Quién va ganando?
- ¿Quién gana?

Kim kazanıyor?

Gana 300.000 yenes al mes.

O, ayda 300,000 yen kazanır.

El más grande frecuentemente gana.

Genellikle büyük adam kazanır.

¿Cuánto gana él al mes?

O bir ayda ne kadar kazanır?

Ella gasta tanto como gana.

O, kazandığı kadar çok para harcar.

Él ahorra lo que gana.

O kazandığını biriktirir.

Me alegraré si gana Tom.

Eğer Tom kazanırsa mutlu olurum.

Vamos a ver quién gana.

Kimin kazanacağını görelim.

Queda por ver quién gana.

Kimin kazandığı zamanla görülecek.

Tom casi nunca gana discusiones.

Tom nadiren tartışmaları kazanır.

El mal a veces gana.

Kötülük bazen kazanır.

Tom no gana mucho dinero.

Tom, çok para kazanmaz.

El equipo más rápido gana.

En hızlı takım kazanır.

El diablo gana a veces.

Şeytan bazen kazanır.

Lo hizo de mala gana.

İsteksizce yaptı.

- Él gana el triple que yo.
- Él gana tres veces más que yo.

O benden üç kat daha fazla kazanır.

- Él se gana la vida enseñando.
- Él se gana la vida en la enseñanza.

O, geçimini öğretmenlik yaparak kazanır.

- Haré lo que me venga en gana.
- Haré lo que me dé la gana.

Ben istediğimi yapacağım.

El que no arriesga no gana.

Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız.

Él se gana la vida cantando.

O, şarkı söyleyerek geçimini sağlıyor.

¿Cuánto dinero crees que gana Tom?

Tom'un kaç para kazandığını düşünüyorsun?

Él gana veinte dólares al día.

O, günde 20 dolar kazanır.

Tom gana más dinero que Mary.

Tom, Mary'den daha fazla para kazanıyor.

Él se gana la vida escribiendo.

O yazarak hayatını kazanır.

Tom se fue de mala gana.

Tom isteksizce terk etti.

¿Cuánto gana usted a la semana?

Haftada ne kadar kazanıyorsun?

No me da la gana hacerlo.

Canım bunu yapmak istemiyor.

Voy porque me da la gana.

Gitmek istediğim için gidiyorum.

El bien gana siempre al mal.

İyi kötü karşısında her zaman kazanır.

Ella gana 30 dólares al día.

O, günde 30 dolar kazanıyor.

No tenía ninguna gana de hacerlo.

Ounu yapmak için herhangi bir arzum yoktu.

En la realidad, tu opinión gana siempre.

Uygulamada, senin fikirlerin her seferinde galip geliyor.

Pero el que no arriesga, no gana.

Ama denemezseniz asla başarılı olamazsınız.

Es la emoción la que invariablemente gana.

hislerin baskın çıktığını söylüyor.

Él se gana la vida enseñando inglés.

Hayatını İngilizce dersi vererek kazanıyor.

Seguro que gana el campeonato de natación.

O yüzme şampiyonluğunu kazanacağından emin.

Él gana tres veces más que yo.

O benim kazandığımdan üç kat daha fazla kazanır.

Mi esposo gana 100.000 dólares al año.

Kocam bir yılda 100,000 dolar kazanır.

Ella gana más de lo que gasta.

O harcadığından daha fazla para kazanıyor.

Mary gana más dinero que su marido.

Mary eşinden daha fazla para kazanıyor.

Hago lo que me da la gana.

İstediğimi yaparım.

Ella fue a verlo de mala gana.

O, isteksizce onu görmeye gitti.

Tom apenas gana lo suficiente para sustentarse.

Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.

Tom claramente gana más dinero que Mary.

Tom kesinlikle Mary'nin kazandığından daha çok para kazanır.

A Tom no le importa quién gana.

Kimin kazandığı Tom'un umurunda değil.

- A lo que quiera que juegue, él siempre gana.
- Sea lo que sea que él juegue, siempre gana.

O hangi oyunu oynarsa oynasın her zaman kazanır.

Tom cree que sabe cuánto dinero gana Mary, pero Mary gana bastante más de lo que Tom piensa.

Tom, Mary'nin ne kadar para kazandığını bildiğini düşünüyor fakat Mary Tom'un onun kazandığını düşündüğünden çok daha fazla kazanıyor.

Se logra y se gana en cada generación.

Sen her nesilde onu hak edersin ve kazanırsın.

Él gana medio millón de yenes al mes.

O, bir ayda yarım milyon yen kazanmaktadır.

Él se gana la vida tocando el piano.

Piyano çalarak geçimini sağlar.

No importa qué juego juegue, él siempre gana.

Hangi oyunu oynarsa oynasın, o her zaman kazanır.

Ella gana en promedio diez libras por semana.

O, bir haftada ortalama 10 pound kazanır.

Yo hago lo que me da la gana.

Canımın istediği her şeyi yaparım.

Como mucho gana 50 dólares a la semana.

En fazla, haftada 50 dolar kazanır.

Puedes decir lo que te dé la gana.

Canın ne isterse onu söyleyebilirsin.

Puedo decir lo que me dé la gana.

Ben ne istersem söyleyebilirim.

John gana cada vez que jugamos ese juego.

John oyun oynadığımız her zaman kazanır.

Gana al menos 1.000 dólares a la semana.

Haftada en az 1000 dolar kazanır.

Tom gana mucho dinero traduciendo menús para restaurantes.

Tom restoranlar için menüleri çevirerek çok para kazanır.

El que no arriesga no gana. Deben ser valientes.

Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız. Cesur olmanız gerek.

Ella se gana el pan como bailarina de ballet.

Bir bale dansçısı olarak hayatını kazanır.

Él sólo gana unos 50 dólares a la semana.

En fazla, haftada 50 dolar kazanır.

Él gana más dinero de lo que puede gastar.

O, harcayabileceğinden daha çok para kazanıyor.

- Tom aceptó a regañadientes.
- Tom aceptó de mala gana.

Tom isteksizce kabul etti.

¿Gana Tom suficiente dinero para vivir en la ciudad?

Tom şehirde yaşamaya yetecek kadar para kazanıyor mu?

Es de mala educación preguntar a alguien cuánto gana.

Birilerine ne kadar para kazandığını sormak kabalıktır.

No me importa si nuestro equipo gana o no.

Bizim takımın kazanması ya da kazanmaması umurumda değil.

Gana el cinco por ciento sobre lo que vende.

O, sattıklarından %5 kazanır.

- Aceptó de mal grado.
- Él aceptó de mala gana.

O isteksizce kabul etti.

Ella gana de media 10 libras a la semana.

Bir haftada ortalama 10 pound kazanıyor.

No me importa si mi equipo gana o pierde.

Bizim takımın kazanması ya da kaybetmesi umurumda değil.

Los demás reaccionarían y actuarían como les viniera en gana.

İnsanlar tepki gösterecekler ve istediklerini yapacaklar.

Él se gana por lo menos $1000 dólares por semana.

O, haftada en az 1.000 dolar kazanır.

Tom no puede hacer lo que le dé la gana.

Tom'a istediği her şeyi yapmak için izin verilmiyor.

Él gana más de 500 dólares al mes con ese trabajo.

O işle, o ayda 500 doların üzerinde kazanmaktadır.

- Ella escribe música para vivir.
- Ella se gana la vida escribiendo música.

O yaşamak için müzik yazıyor.

La verdad es que no tenía ninguna gana de jugar al tenis.

Canım gerçekten hiç tenis oynamak istemiyordu.

- El que no arriesga nada, no gana nada.
- Sin riesgo no hay recompensa.

Risk yoksa ödül de yok.

Tenemos funciones similares dentro de la empresa, pero ella gana más que yo.

Biz şirket içinde benzer işler yapıyoruz ama o benim kazandığımdan daha fazla kazanıyor.

El problema de Jack es que su esposa gasta más de lo que gana.

Jack'in sorunu eşinin onun kazandığından daha fazla harcamasıdır.

El pequeño macho gana su pareja. En un mundo ruidoso, a veces, es mejor estar callado.

...minik erkek dişiyi kazanıyor. Gürültülü bir dünyada bazen sessiz kalmak iş görüyor.

Los dos ejércitos, Vlad gana el duelo y asesina a Vladislav, luego procede a marchar sin oposición

Vlad düelloyu kazanır ve Vladislav'ı öldürür...