Translation of "Brazo" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Brazo" in a sentence and their turkish translations:

- Suéltame el brazo.
- Suelta mi brazo.
- Suelte mi brazo.
- Soltadme el brazo.

Kolumu bırak.

- Alzó su brazo.
- Él alzó el brazo.

O kolunu kaldırdı.

- Me fracturé un brazo.
- Me he roto el brazo.
- Me rompí el brazo.
- Me fracturé mi brazo.

Ben kolumu kırdım.

- ¿Cómo está tu brazo?
- ¿Cómo está su brazo?

Kolun nasıl?

Suéltame el brazo.

Kolumu bırak!

- Me he roto el brazo.
- Me rompí el brazo.

Ben kolumu kırdım.

- Suéltame el brazo por favor.
- Suélteme el brazo por favor.

Lütfen kolumu bırak.

- Él la cogió del brazo.
- Él le tomó el brazo.

O onun kolunu tuttu.

- Se rompió el brazo izquierdo.
- Él se quebró el brazo izquierdo.
- Él se rompió el brazo izquierdo.

O, sol kolunu kırdı.

Caminan cogidos del brazo.

Onlar birbirleriyle kol kola yürür.

Él alzó el brazo.

O kolunu kaldırdı.

Mi brazo duele mucho.

Kolum kötü ağrıyor.

Me duele el brazo.

Kolum ağrıyor.

Te rompiste el brazo.

Kolunu kırdın.

¿Te duele el brazo?

Kolun acıyor mu?

Levante el brazo derecho.

Sağ kolunuzu kaldırın.

¿Cómo perdiste el brazo?

Kolunu nasıl kaybettin?

¿Me soltarías el brazo?

Lütfen kolumu bırakır mısın?

Me pellizcó el brazo.

Kolumu çimdikledi.

Me fracturé mi brazo.

Kolumu kırdım.

- Tiene un bolso bajo su brazo.
- Lleva un bolso bajo el brazo.

Onun kolunun altında bir çanta vardır.

- Se me ha dormido el brazo izquierdo.
- Mi brazo izquierdo está dormido.

Sol kolum uyuşmuş.

Tu brazo es muy corto.

Kolunuz yetişmez.

El otro agarró su brazo.

Diğeri onun kolunu kavradı.

El hombre agarró mi brazo.

Adam kolumu tuttu.

Ella me agarró del brazo.

O, beni kolumdan yakaladı.

Él la cogió del brazo.

O, onu kolundan yakaladı.

Ayer me dolía el brazo.

Dün kolum ağrıyordu.

Él extendió su brazo derecho.

O, sağ kolunu uzattı.

Ella se dislocó el brazo.

Onun omuzu çıktı.

Él me tomó el brazo.

O, kolumu tuttu.

Todavía me duele el brazo.

Kolum hâlâ acıyor.

Los amantes iban del brazo.

Sevenler kol kola yürüyordu.

Él me torció el brazo.

O, ağzımdan girip burnumdan çıktı.

Se ha descompuesto un brazo.

O, kolunu çıkardı.

Ella sostuvo mi brazo firmemente.

O, kolumu sımsıkı tuttu.

El codo es la articulación entre el brazo superior y el brazo inferior.

Dirsek; üst kol ve alt kol arasındaki eklemdir.

- Jim agarró por el brazo a Julie.
- Jim cogió a Julie por el brazo.

Jim Julie'yi kolundan yakaladı.

- Tom tiene una cicatriz en su brazo.
- Tom lleva una cicatriz en su brazo.

Tom'un kolunda bir yara izi var.

Mi padre me agarró del brazo.

Babam beni kolumdan tuttu.

Un cocodrilo le arrancó el brazo.

Bir timsah onun kolunu kopardı.

Alguien me agarró por el brazo.

Birisi beni kolumdan yakaladı.

No puedo levantar mi brazo derecho.

Ben sağ kolumu kaldıramıyorum.

Tom fue apuñalado en el brazo.

Tom kolundan bıçaklandı.

Muéstreme su brazo herido, por favor.

- Lütfen yaralı kolunu bana göster.
- Lütfen bana yaralı kolunu göster.

La bala le atravesó el brazo.

Kurşun onun kolunu deldi.

Él me agarró por el brazo.

O beni kolumdan yakaladı.

Paseó con su padre del brazo.

Babası ile kol kola yürüdü.

Tom vendó el brazo de Mary.

Tom, Mary'nin kolunu bandajladı.

Apuñalaron a Tom en el brazo.

Tom kolundan bıçaklandı.

¿Puedo ponerle esto en el brazo?

Şunu kolunuza takabilir miyim?

- El niño lleva un bat bajo el brazo.
- El niño lleva un murciélago bajo el brazo.

Çocuğun kolunun altında bir beyzbol sopası var.

- Tengo picaduras de mosquito por todo el brazo.
- Tengo picaduras de mosquitos en todo el brazo.

Kolumun her tarafında sivrisinek ısırıkları var.

- A Tom le tuvieron que amputar el brazo.
- Le tuvieron que amputar el brazo a Tom.

Tom'un kolu kesilmesi gerekiyordu.

Parece... ¡El esqueleto de un brazo humano!

Bu sanki... Bir insan iskeletinin kolu!

Usaba su brazo como un arma extraña.

Kolunu tuhaf bir silah gibi kullanıyor.

Sentí algo subir arrastrándose por mi brazo.

Kolumda sürünen bir şey hissettim.

Suéltame el brazo, por favor. Me lastimas.

Lütfen kolumu bırak. Beni incitiyorsun.

Él tenía un paquete debajo del brazo.

O, kolunun altında bir paket tutuyordu.

Un extraño me agarró por el brazo.

Bir yabancı beni kolumdan yakaladı.

Le dispararon 3 veces en el brazo.

O, kolundan üç kez vuruldu.

Ella cargaba la caja debajo del brazo.

Kutuyu kolunun altında taşıdı.

Se lastimó el brazo levantando tanto peso.

Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.

Creo que me he roto el brazo.

Sanırım kolumu kırdım.

Me caí y me quebré el brazo.

Düştüm ve kolumu kırdım.

El policía lo sujetó por el brazo.

Polis onu kolundan yakaladı.

Puso su brazo alrededor de mi cintura.

O, kolunu benim belime koydu.

El policía cogió al ladrón del brazo.

Polis, hırsızı kolundan yakaladı.

Tom sintió algo arrastrándose sobre su brazo.

Tom kolunda sürünen bir şey hissetti.

Él llevaba un paraguas bajo el brazo.

O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.

Tom puso su brazo alrededor de Mary.

Tom kolunu Mary'nin etrafına koydu.

Tom puso el termómetro bajo su brazo.

Tom ısıölçeri kolunun altına koydu.

Tom lleva un violín bajo su brazo.

Tom kolunun altında keman taşıyor.

Él tiene una cicatriz en el brazo.

Onun kolunda bir yara izi var.

Cada muchacha tiene una muñeca en el brazo.

Kızlardan her birinin kollarında bir oyuncak bebeği var.

Joan rompió su brazo izquierdo en el accidente.

Joan kazada sol kolunu kırdı.

Él estiró el brazo para coger el libro.

O, kitabı almak için kolunu uzattı.

El policía cogió al hombre por el brazo.

Polis adamı kolundan yakaladı.

Tom se sentó en el brazo del sofá.

Tom kanepenin koluna oturdu.

El policía agarró al ladrón por el brazo.

- Polis soyguncunun elinden tuttu.
- Polis soyguncunun kolunu yakaladı.

Él lleva un paquete debajo del brazo derecho.

Sağ kolunun altında bir paket taşıyor.

Él se rompió el brazo jugando al fútbol.

O, futbol oynarken kolunu kırdı.

Se agarró de mi brazo para no caerse.

O kolumu tuttu bu yüzden düşmedi.

Tom tiene un tatuaje en el brazo izquierdo.

Tom'un sol kolunda bir döğmesi var.

Tom se cayó y se rompió el brazo.

Tom düştü ve kolunu kırdı.

Tom tenía un corazón tatuado en el brazo.

Tom'un kolunda bir kalp dövmesi vardı.

Después de cortarse el brazo con un cristal roto,

Kırık bir cam parçasıyla kolunu kestikten sonra

Quería proteger mi cuello. Así que puse mi brazo

Boynumu korumak istiyordum. Bu yüzden kolumu uzattım,

El apodo de 'bras de fer', brazo de hierro.

'bras de fer' takma adını, demir-kolunu kazandı .

El hombre volvía a poder usar el brazo izquierdo.

Adam sol kolunun kullanımını yeniden kazandı.

Lo vi viniendo con su maletín debajo del brazo.

Onu, kolunun altında evrak çantası ile gelirken gördüm.

Tom puso una venda en el brazo de Mary.

Tom Mary'nin koluna bandaj yapıştırdı.

La herida le dejó una cicatriz en el brazo.

Yara kolunda bir iz bıraktı.

Tom se rompió el brazo derecho en el accidente.

Tom kazada sağ kolunu kırdı.

¡Suelta mi brazo! No soporto que la gente me toque.

Kolumu bırak! İnsanların bana dokunmasına katlanamıyorum.