Translation of "Abierto" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Abierto" in a sentence and their turkish translations:

Está abierto.

O kilitli değil.

¿Está abierto ya?

O zaten açık mı?

¿Está abierto el banco?

Banka açık mı?

No lo dejes abierto.

Onu açık bırakma.

Tienes el cierre abierto.

Fermuarın açık.

¡Tienes el cierre abierto!

Fermuarın açık!

Tatoeba es código abierto.

Tatoeba açık kaynaklıdır.

- Está abierto.
- Está abierta.

O açık.

¿Está abierto este restaurante?

Bu restoran açık mı?

El frigorífico está abierto.

- Buzdolabı açıktır.
- Buzdolabı açık.

El supermercado está abierto.

Süpermarket açık.

¿Está abierto 24 horas?

24 saat açık mı?

¿Está abierto los domingos?

Pazarları açık mı?

Siendo lo más abierto posible.

ayrıca şeffaf bir tutum sergileyerek.

Con el tema listo abierto

hazır konusu açılmışken

¿Está abierto el museo hoy?

Müze bugün açık mı?

Alguien ha abierto la puerta.

Birisi kapıyı açtı.

Tom es un tipo abierto.

- Tom açık görüşlüdür.
- Tom geniş fikirlidir.

Disculpe. ¿Está abierto el supermercado?

Affedersiniz. Süpermarket açık mı?

Han abierto muchas fábricas nuevas.

Birçok yeni fabrika açıldı.

¿Está abierto el banco hoy?

Banka bugün açık mı?

Alguien había abierto la ventana.

Biri pencereyi açmıştı.

El estrecho de Gibraltar, estaría abierto.

tüm yollar açık olacaktı.

El cajón del escritorio está abierto.

Masa çekmecesi açık.

El museo está abierto al público.

- Müze halka açıktır.
- Müze halka açık.

¿Está abierto el supermercado esta noche?

Süpermarket bu akşam açık mı?

¿Has abierto esta puerta alguna vez?

Hiç bu kapıyı açtın mı?

El comedor todavía no está abierto.

Kafeterya henüz açılmadı.

¿El parque está abierto al público?

Bu park halka açık mıdır?

¿Este edificio está abierto al público?

Bu bina halka açık mı?

- Perdóname por haber abierto tu carta por error.
- Perdóneme por haber abierto su carta por error.

Mektubunu yanlışlıkla açtığım için özür dilerim.

Y estar abierto a aprender algo nuevo.

ve yeni bir şey öğrenmeye hazır olmak.

El banco no está abierto los domingos.

Banka, Pazar günleri açık değil.

El juicio no está abierto al público.

Duruşma halka açık değil.

El teatro solía estar abierto hasta tarde.

Tiyatro öğleden sonraya kadar açıktı.

Tom tuvo una operación a corazón abierto.

Tom açık kalp ameliyatı oldu.

Tom aún no ha abierto su tienda.

Tom mağazasını henüz açmadı.

¿Hasta qué hora está abierto el banco?

Banka ne zamana kadar açık?

Alguien se ha dejado el grifo abierto.

Birisi musluğu açık bırakmış.

Porque creas un lugar que está abierto, accesible.

Çünkü açık ve erişilebilir bir yer yapmış olursunuz.

El museo está abierto de lunes a viernes.

- Müze pazartesiden cumaya kadar açıktır.
- Müze, pazartesiden cumaya kadar açık.

El teatro solía estar abierto incluso los sábados.

Tiyatro cumartesi günleri bile açılırdı.

El teatro solía estar abierto todo el día.

Tiyatro gün boyu açık kalırdı.

El supermercado está abierto de lunes a sábado.

Süpermarket pazartesiden cumartesiye kadar açıktır.

Perdóname por haber abierto tu carta por error.

Mektubunu yanlışlıkla açtığım için özür dilerim.

El parque está abierto a todo el público.

Park herkese açıktır.

¿Cuál es tu software de código abierto favorito?

Favori açık kaynak yazılımın nedir?

Ahora, hay un debate abierto en la sociedad contemporánea

Şimdilerde çağdaş toplumlarda,

Pero es difícil cazar en un paisaje tan abierto.

Ama bu kadar açık bir alanda avlanmak zor.

Los elefantes se dirigen hacia un espacio más abierto.

Filler daha açık alanlara doğru ilerliyor.

- ¿Con qué lo abriste?
- ¿Con qué lo habéis abierto?

Onu ne ile açtın?

- Alguien abrió la puerta.
- Alguien ha abierto la puerta.

Birisi kapıyı açtı.

¿Los delfines duermen de verdad con un ojo abierto?

Yunuslar gerçekten bir gözü açık mı uyurlar?

- Está abierto de 10h a 6h durante todo el año.
- Esta abierto desde las 10 a las 18 horas todo el año.

Yıl boyunca sabah ondan akşam altıya kadar açıktır.

El mercado apenas se había abierto cuando comenzó el fuego.

Yangın çıktığında pazar henüz açılmıştı.

Cuando nos despertamos, estábamos a la deriva en mar abierto.

Uyandığımız zaman, açık denizde akıntıya kapılıp sürükleniyorduk.

El bar está abierto hasta las seis de la mañana.

Bar sabah altıya kadar açık.

El banco queda abierto desde las ocho hasta las dos.

Banka sekizden ikiye kadar açık kalır.

Me he abierto a lo que el universo tiene que ofrecerme

Hayatın bana sunduklarına kendimi açtım

Fuera un espacio seguro para el diálogo abierto para las personas.

insanlar için güvenli ve açık bir diyalog olmasını istedim.

En el océano abierto, se unen a una ventisca de vida.

Açık okyanustaki yaşam fırtınasına katılıyorlar.

Programa abierto por el profesor. Como si estuviera en clase ahora

programı öğretmen açtı. Sanki dersteymiş gibi artık

Fue una imprudencia por mi parte el dejar el gas abierto.

Hava gazını açık bırakmak benim dikkatsizliğimdi.

- ¿Cuándo han abierto la nueva tienda?
- ¿Cuándo abristeis vuestra nueva tienda?

- Yeni dükkanını ne zaman açtın?
- Yeni mağazanızı ne zaman açtınız?

Escipión se mueve al sur de nuevo, siendo atrapado a campo abierto.

Scipio açık alanda yakalanmak istemeyerek tekrardan güneye doğru hareket ediyor.

Esta abierto desde las 10 a las 18 horas todo el año.

Yıl boyunca sabah ondan akşam altıya kadar açıktır.

Tan pronto como ella hubo abierto la puerta un gato salió corriendo.

O, kapıyı açar açmaz bir kedi dışarı kaçtı.

La tecnología ha abierto nuevas ventanas en la caja negra de nuestra mente.

Teknoloji, birer kara kutu olan zihinlerimize yeni pencereler açtı.

Un corazón partido y abierto está despierto y vivo, e invita a la acción.

Aniden açılmış bir kalp uyanık, canlı ve aksiyonu ister durumdadır.

- Este museo no se abre los lunes.
- Este museo no está abierto los lunes.

Bu müze pazartesi günü açık değil.

Más allá de las luces de la ciudad, en el océano abierto y oscuro, los lobos están más seguros.

Şehrin ışıklarını geride bırakıp karanlık açık okyanusa ulaşan kürklü foklar artık daha güvende.

Cuando le estaba dando de comer a mi perro, me di cuenta de que el portón había quedado abierto.

Köpeğimi beslerken, kapının açık bırakıldığını fark ettim.

Pero eso no es todo, Tatoeba no es sólo un diccionario de frases abierto, colaborativo y multilingüe. Es parte del ecosistema que queremos construir.

Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.

Pero sería triste recoger estas frases y guardárnoslas para nosotros, porque se pueden hacer tantas cosas con ellas… Por eso Tatoeba está abierta, nuestro código fuente está abierto. Nuestra información está abierta al público.

Ama biliyorsunuz, tüm bu cümleleri toplamak ve kendimiz için saklamak hazin olacaktır. Ki Tatoeba'nın açık olmasının nedeni budur. Bizim kaynak kodumuz açıktır. Bizim bilgimiz açıktır.