Examples of using "ярко" in a sentence and their turkish translations:
- Bu çok parlak.
- Çok parlak.
Ay parlak parlıyor.
Güneş ışıl ışıl parlıyordu.
Güneş parlaktı.
Ay parlak parlıyor.
Bu çok parlak.
Kan parlak kırmızıydı.
Onun odası aydınlıktı.
Güneş parlak.
Yanakları kıpkırmızıydı.
Tom'un yüzü kızardı.
- Mary'nin yüzü parlak kırmızıya döndü.
- Mary'nin yüzü kıpkırmızı oldu.
O, saçını parlak kırmızıya boyadı.
Mary genellikle parlak kırmızı ruj kullanır.
Uyumak için çok aydınlık.
Güneş ışıl ışıl parlıyor.
Güneş bugün parlak.
Mutfağımızda, bize iyiyi kabul etmemizi hatırlatan
ve Mark'ın çıplak, sadece bir çarşaf altında yattığı,
Çünkü pamuk iyi yansa da uzun süreli yanmaz.
Parlak kırmızı bir uğur böceği, parmağımın ucuna indi.
Mary arabasını parlak maviye boyamak istiyor.
Burada nefes almak da zorlaştı. Bu meşale de artık çok ışık yaymıyor.
Ay ışığının en güçlü hâli güneş ışığından 400.000 kat daha sönüktür. Yine de görmeye yeter.
- Böylesine bir yağmurdan sonra güneş çıktığında da orman böyle yeşil bir hal alıyor ve her yeri elmas gibi ışıl ışıl parıldıyor.
- Böyle bir yağmurun ardından güneş açınca orman yemyeşil olup her yeri elmas gibi ışıl ışıl parlar.
Sonbaharda, günler daha kısaldığında ve geceler daha soğuduğunda, o, ilk ayazın yaprakları parlak sarı ve portakal ve kırmızıya dönüştürmesini izledi.