Translation of "있어" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "있어" in a sentence and their turkish translations:

[나는 뛰어오를 수 있어. 솟구쳐오를 수 있어 그리고 두렵지 않아.]

Atlayabilirim, çıkabilirim ve korkmuyorum

이유라고 볼 수 있어.

yolunu buldular.

[이제 분명하게 볼 수 있어]

Şimdi onu çok açıkça görüyorum

"그래. 오늘날에도 성별 문제는 있어.

bir problem ve biz bunu düzeltmeliyiz,

어디 가지 말고 가만히 있어

Bir yere gitme, orada kal.

"나 여기 있어, 마크" 라고 말했죠.

"Buradayım, Mark" dedim.

이 관계에 있어 가장 중요한 것은

Ve belki de ilişkimiz bakımından en önemlisi

서비스나 금융 등의 분야에서 뒤처지고 있어.

kadar büyük, hizmetler ya da finans gibi diğer alanlarda geride. Ve

저에게 있어 우주개발은 저의 수단에 지나지 않습니다

Benim için uzay mühendisliği sadece araç.

‎나무들이 뒤엉켜 있어 ‎달빛이 쉽사리 뚫지 못합니다

Ay ışığı, iç içe geçmiş ormandan içeri sızmakta zorlanıyor.

"내 이웃은 나보다 훨씬 큰 차가 있어."

"Komşumun benimkinden çok daha büyük bir aracı var."

‎무척 관심 있어 하면서도 ‎경솔한 짓은 하지 않더군요

Çok ilgili ve çok meraklıydı ama aptalca risklere girmiyordu.

제게 있어 이 세상의 아름다움과 복잡함을 사진에 담는다는 것은,

Bu dünyanın güzelliğini ve karmaşıklığını fotoğraflamak

제게 있어 그 '이유' 는 다시 경쟁하는 걸 의미했습니다.

Benim için hayatın anlamı devamlı mücadele etmekti,

몇몇 은하계는 그저 몇 백 개의 별들로 구성되어 있어

Samanyolu'ndaki milyarlarca yıldızın aksine

저에게는 과학에 있어 모든 것을 이해하는 묘한 능력이 있어요.

bilimle ilgili her şeyi anlamaya yönelik esrarengiz bir yeteneğim var,

[나는 더 이상 잿빛이 아닌 구름 위에 올라탈 수 있어.]

Bulutlara çıkabilirim, artık gri değiller

그래서 TEDxVienna를 통해 오늘 여러분께 이야기 할 수 있어 행복합니다.

Bunun için bugün burada, TEDxVienna'da bu sanat türüne olan ilgim hakkında

서로를 위해 있어 주는 데는 그리 큰 노력이 들지 않아요.

Onların yanında olmamıza engel olan hiçbir şey yok.

누군가 제게 "자넷, 7월 4일에 무슨 계획 있어?"라고 묻는다면

Yani biri bana "Hey Janet, 4 Temmuz için herhangi bir planın var mı?'' diye sorsa

더 어려웠다고 할 수 있어. 북한이 모든 산업과 기업을 가졌고

anlamda daha sıkıntılı olan ülke olduğunu söyleyebiliriz. Kuzey, tüm sanayiye ve şirketlere

우리는 이런 상하관계 모델이 대한민국에서 성공적이라는 것을 주목할 필요가 있어.

yukarıya modelinin Güney Kore'de başarılı olduğunu söylemeliyiz. Ancak tüm bunlara rağmen

매우 조금의 이득만을 챙겨도 되지. 그리고 이런 방법은 문제가 있다고 할 수 있어.

elde etmiyor, Ve bu da bir problem.

지금 비디오를 보는 너희들 중 적어도 하나 이상의 삼성 제품은 다 가지고 있다고 확신할 수 있어

anlamda. Siz bu videoyu izleyenler arasında eminim bir SAMSUNG, HYUNDAI ya da LG

운영자가 되어 파라다이스에 가까운 집에서 살 수 있고 자신의 이름을 본 딴 지역명이 생길 수 있어.

cennette bir ev alabilirler, size tanıdık gelecek şarkıya isim vermiş Seul'deki