Translation of "있는" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "있는" in a sentence and their turkish translations:

식물에 있는 것은 세포 안에 있는 물인데요.

Onda olan şey hücrelerin içindeki sudur

그들에게 우리 나라를 변화시킬 수 있는 해답이 있는 것을

ülkemizi dönüştürmenin cevaplarının onların ellerinde olduğuna

깊은 지하에 있는,

o derin yer altındaydı,

정지되어 있는 느낌.

Ve bir şeyleri ertelemeyle.

아니면 물이 있는 갱도로 갑시다 물이 있는 곳에는 생물이 있죠

Ya da su olan tünelden gidebiliriz. Suyun olduğu yerde yaratıklar da vardır.

여러분들이 믿고 있는 바를 함께 믿고 있는 사람들에게 파는 것이에요.

amaç senin inandığına inanlara satış yapmaktır.

자르고 있는 공을 집중해주세요.

Topun iplik iplik, tel tel biçimde

특허를 보유하고 있는 과학자와

ve patent yenilikçisi avukat kızı

근처에 있는 가게로 가서

dükkana gitmen gerekirdi.

그러니까... 영양가 있는 식사거든요

Bu çok iyi ve besleyici bir yemek.

명태가 있는 곳으로 말입니다.

yetişkin mezgitleri tanımlıyor.

중국의 주도로 실행하고 있는

Çin de uygulama çağına öncülük ettiği

제가 여기 있는 이유이죠.

Bu yüzden buradayım.

살아 있는 코뿔소의 뿔을뽑고

Hayvanın diri diri boynuzunu sökmek,

서버에 있는 이용자들 누구라도

Böylece sunucudaki herhangi bir oyuncu

"너는 포용력이 있는 사람이냐"

''Hazır mısın?''

저쪽일까요? 바위들이 있는 오른쪽?

Bu tarafta, kayalıklara doğru mu?

아이의 있는 그대로를 축복했습니다.

ve onu olduğu gibi değerlendirdiler ve kabul ettiler.

서아프리카에 있는 가짜 담배,

Batı Afrika'daki sahte sigaraların

잠재력을 가지고 있는 것입니다.

potansiyeli ile ayrıştırılmasını mümkün kılar.

현재 부적절한 내용을 담고 있는 가사가 있다는 이유로 당국과 마찰을 빚고 있는

bir bölüm. Hatta ana şarkıcısı PSY'nin başını

희귀하고, 가치가 있는 것 말입니다.

nadir ve değerli olan budur.

똑같이 인정받을 가치가 있는 인간이라고요.

tanınmaya değer olduğumu anlatmak istiyorum.

우리가 살고 있는 역사의 기점에선

Tarihte hiçbir bilim insanının

뭔가 근본적인 이유가 있는 걸까요?

Bunu esas yapan bir şey mi var?

이 녀석처럼 호기심 있는 놈은

Bu orman ziyaretçisinin çantasındaki

그림만 있는 카드는 11을 더하세요.

ve eğer resimli bir kart seçtiyseniz 11 ekleyin.

저희는 이렇게 준비되어 있는 여성들을

gönülden inanıyoruz ki

차도 대신 산책로가 있는 도시요.

caddeler yerine yürüyüş alanları

지금 보고 있는 모든 것은

Şimdi gördüğümüz her şey

앞에 문이 있는 것 같네요

İleride bir kapı varmış gibi görünüyor.

전갈의 독주머니에 있는 독을 구하려고요

Bir akrebin zehir kesesinin içindeki zehri istiyorum.

지하실에서도 자고 있는 사람들이 있었습니다.

ve aşağıda bodrumda uyuyan bir grup daha vardı.

예측할 수 있는 공식을 원합니다.

ve çocuğumuzun bizi seveceğini tahmin edebilelim.

소비자가 있어야 기업도 있는 거니까요.

Şirketlerin var olmasının sebebi de bu.

완전히 잘못 알고 있는 거죠.

Ama bu, son derece yanlış.

면역 체계와 연관이 있는 유전자였습니다.

bağışıklık sisteminizle alakalı genler,

학교 도서관에 컴퓨터가 있는 자리에서

Okul kütüphanesindeki bilgisayar kabinlerini kullanarak

큰 영향을 주고 있는 거죠.

ve yaşam sistemine etki ediyor.

바닷속에 있는 정육면체를 확대해 보겠습니다.

Okyanusta küçük br kübe odaklanalım.

전 세계를 나아갈 수 있는

ki bu konsept kontrol etmek için sadece üç vat güç kullanıyor

집에 하나씩은 다 있는 담요가

Hepimiz evinde battaniye var

악의를 가지고 있는 것도 아니었고요.

Kalbinde hiç kötülük yoktu.

바로 우리가 보고 있는 것입니다.

ve şu an gördüğümüz de bu.

전 집 한구석에 장식되어 있는

evindeki bir bölümü fark ettim,

급격히 녹고 있는 빙하로 인해

buzullarımız hızla eriyorken,

또한 이룰 수 있는 목표죠.

Ama başarılı olabileceğini düşünüyoruz.

가장 왼쪽에 있는 선을 보시죠.

En soldaki yaya bir göz atın.

그게 저희가 진행하고 있는 일입니다.

Yapmaya çalıştığımız şey bu.

외진 곳에 있는 학교에 갑니다.

1 saatte okula yürüyerek gidiyor.

진보는 검증할 수 있는 가설입니다.

Bu, denenebilir bir hipotez.

하수 처리장과 어시장 사이에 있는

bir gider tesisi ve balık pazarı arasında Doğu Gölü'nde yüzen

어머니의 패션잡지에 있는 모델을 그렸고,

Annemin Sears kataloğundaki modellerin çizimlerini yapmaktan tutun da

내가 자유로워질 수 있는 곳으로

özgür olma yolunda.

희망을 품을 수 있는 이유입니다.

hem de umuda dair neden teşkil ediyor.

뒤에 있는 것은 굴착용 로봇입니다.

Arkada gördüğünüz kazıcı olan.

바로 여기에서 일어나고 있는 일입니다.

Tam da burada yaşanıyor.

그의 집 뒤에 있는 습지에서

Evinin arkasındaki bataklıkta

하지만 대기권에 있는 이산화탄소의 농도는

Ama atmosferde kalan karbondioksit yoğunluğu yalnızca

노예들이 잔뜩 저장되어 있는 공간에

köpek balıkları körfeze yaklaştı.

예를 들어, 불안장애를 가지고 있는 사람들은

Örneğin, yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiler

그것을 낮출 수 있는 방법이 있습니다.

onu azaltmak için yapabileceğiniz bir şey var.

마술은 지금까지 지속하고 있는 오랜 취미입니다.

Sihir birkaç yıldır hobim.

교육받은 스파이가 또 있는 것 아니야?

Dreyfus'un el yazısını taklit ediyor

남자든 여자든 이렇게 말할 수 있는...

Feminist: "Günümüzde toplumsal cinsiyet

우리가 생존할 수 있는 유일한 길은

hayatta kalmanın tek yolu

단지 날아다니는 기능만 있는 건 아닙니다.

Onlar uçan mekanik makinelerden çok daha fazlası.

제가 지금 휠체어에 앉아 있는 이유죠.

bu yüzden tekerlekli sandalye kullanıyorum.

많은 것들을 날려버릴 수 있는 외에도

bu tür siyah topların yanında

그리고 그것이 문제를 일으키고 있는 것이죠.

ve bu küçük bir soruna yol açıyor.

이야기는 점차 밀려나고 있는 것처럼 보입니다.

hikâyeler yoldan çıkarılıyor gibi görünüyor.

동맥 경화의 징후가 있는 것도 아니었고요.

hiçbir yerde tıkalı damar görülmedi.

아무래도 점점 나빠지고 있는 것 같네요.

Oldukça kötü bir halde olduğumuz görülüyor.

제압할 수 있는 모든 상대를 사냥합니다

Scolopendra subspinipes alt edebileceği her şeyi avlar.

백인들에 대해 이야기하고 있는 것이 아닙니다.

gamalı haç, kukuleta ve meşalelerle dolaşanları konuşmuyorum.

지금은 그런 생각에서 벗어나고 있는 중입니다.

Halâ bu ilk izlenimimden kurtulmaya çalıştığımı düşünüyorum şimdi.

우리는 날 수 있는 잠재력이 있어요.

Uçma kapasitemiz var

리더쉽을 발휘 할 준비가 돼 있는

liderliğe katılmaya başlamış

현재 복용하고 있는 약과의 상호작용 때문에

Ya aldığı diğer ilaçlarla çatıştığından

우리가 살고 있는 세계는 급변하고 있고

Dünyamız çok hızlı değişiyor

음식으로 에스트로겐을 섭취할 수 있는 겁니다.

Bu bakımdan diyet, östrojen almak için iyi bir yol

개구리 등에 있는 밝은 색깔이 경계색입니다

Bunun uyarısı da sırtlarındaki canlı renk.

네, 여기 있는 진흙이 아주 서늘하네요

Evet, bu çamur çok güzel ve serin.

여길 빠져나갈 수 있는 최선책일 겁니다

Bu yol, buradan çıkmak için en iyi şansım olacak.

뱀한테서 위험한 부분이라곤 독이 있는 독니뿐입니다

Bir yılanın tehlikeli tek kısmı vardır, o da zehri ve dişleri.

이미 가지고 있는 특징을 일깨워주기 위해서였죠.

ki aslında sahip olduğu

더 가치 있는 사람이라고 여긴다는 것입니다.

aslında onlardan biraz daha fazlasını hak ediyorlardır.

지금 우리가 하고 있는 게 최선일까요?

Geldiğimiz en iyi sonuç bu mu?

이제 구부릴 수 있는 후두경으로 바꿔볼게요.

Şimdi ise kıvrılabilir laringoskop kullanacağız.

평생 긍지를 가질 수 있는 거잖아요.

hayatları boyunca gurur duyacakları bir miras da olabilir.