Examples of using "마침내" in a sentence and their turkish translations:
Nihayet.
ve sonunda, dışarıdasın.
Ve zamanla
Gelgit nihayet tersine dönüyor.
ve ormana bırakılıyor. Gubbi'ye gelince...
Nihayet beslenebilecekler.
İşte o noktada başarılı olmaya başladım.
Nihayet, güneş ufukta kayboluyor.
Bir federal mahkeme tarafından nihayet anayasaya aykırı bulunduğunda
Ama en sonunda düşünerek mantığıma oturttum.
Oradan sonra hızla zirveye ulaştım.
Yavru, nihayet tanıdık bir çağrı duyuyor.
Nihayet, aydınlatılmamış bir şehir parkı buluyor.
...biz aşağıda South Col kampındaydık.
En sonunda hastaneye götürülüp doğru panzehir verilince,
Fakat bizim durumumuzda, bu gerçekten oldu.
En sonunda, aşabildiğimde, çok yorgun oluyorum.
Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.
Sadece birkaç haftalık bir bebek bu. Ağaçların arasından duyduğu sesler sonunda gözünde somutlaşıyor.