Examples of using "강력한" in a sentence and their turkish translations:
o kudretli güçlerle savaşacak,
İşte bu sebeple hikâyeler güçlüdür
felç edici güçlü bir karışım salgılar.
toprak mineral yığınlarının içinde
ve eğer kullanırsanız bu çok güçlü bir şey.
"Yalnızca bir kere" kuralı,
ötelerine uzanıyor.
Dünyadaki en güçlü kuruluşların
Düşük ışığa duyarlı kameralar Mumbai sokaklarında kol gezen...
Bu akım çok, çok daha güçlü aracı kurumlar yaratıyor.
Hatta şunu da söyleyebiliriz,
Çenesi o kadar kuvvetlidir ki kemiği ezip geçebilir.
yalnızca söylemekten çok daha güçlü.
Acı çekmenin büyük gücü hayata bir süre ara vermektir.
ve güçlü bir içsel kontrol odağa sahip insanların
Koku, karanlıkta sinyal yollamanın güçlü bir aracı.
İtibar da tıpkı bunun gibi çok kuvvetli ekonomik güçtür değil mi?
Çağımızın Amerika Birleşik Devletleri insanlık tarihindeki en güçlü ülke.
pediseller derinize yapışıp çok güçlü bir zehir bırakır.
bu zehir kesesinin çok etkili olduğu kesindir. Büyük pençelere ihtiyacı yok.
Venedik, Doğu Akdeniz ticaretinde ve denizinde en güçlü devlet oldu.
sermaye ve gayretle takip etmek için çaba göstermeliyiz.
Çenesi çok güçlüdür ve ısırığı yılandan çok acı verir, korkulacak bir avcıdır.