Examples of using "깊은" in a sentence and their turkish translations:
o derin yer altındaydı,
saklandığım yerde.
Saklandığım yerde
saklandığım yerde.
...derin vadiler karanlığa gömülüyor.
Derinden gelen gereksinim ve isteklere hitap edebilmeli.
ve hayatta kalmaya odaklı bir dünya. DÜNYA'DA GECE
köklü çok yıllık bitkiler yerleştirerek,
en derin sezgilerimle bunu harmanlayınca
çünkü ona hayranlık duyuyorlar.
Tarih boyunca insanlar birbirlerinin kuyusunu kazdılar
Balıkçılar derin sulara ağ atmakta.
Gezegensel sınırlar derinden birbirleriyle bağlantılı
Derin çamurda birkaç adım atmakta bile çok zorlanıyorum.
hâlâ onlardan derinden kopuktum.
derinlerde hepimiz cevabı biliyoruz.
Güneydeki ormanlık alanın derinlerinde saklı eski bir yol var.
ama yer altındaki bir şey onu filtreliyordu.
özellikle de az önce bahsettiğim uykunun derin evresi.
Geniş, kıllı ayaklarıyla en derin karda bile süzülerek ilerler.
Çünkü bu bizim içimizden gelen huzur,
Körfezin ucundaki balıklara erişmek için... ...derin bir kanal geçmeleri gerek.
...bu karanlık suların daha da derinlerine iniyoruz.
Ama gecenin derinliklerinde keşfedilmeyi bekleyen bir okyanus dolusu bulgu hâlâ var.
Gecenin bir yarısı. Düşük ışığa duyarlı kameralar çarpıcı bir görüntü yakalıyor.
yerin altına, okyanusun derinliklerine saklayabiliriz.
Ama daha gözü pek olanlar şehrin içlerine kadar giriyor.
Ben onun sakinliğini bir armağan olarak görüyorken
Haftalar, aylar ve yıllar geçtikçe, deniz ormanındaki hayvanlarla olan ilişkim