Examples of using "Ritkán" in a sentence and their turkish translations:
- Ben nadiren hatalar yaparım.
- Ben nadiren hata yaparım.
Ben nadiren süt ürünleri tüketirim.
Ben nadiren hasta olurum.
Ben nadiren kravat takarım.
O, nadiren kahvaltı yapar.
Ben onu nadiren görüyorum.
Ben nadiren şarkı söylerim.
Tom nadiren konuştu.
Tom nadiren evde yer.
Babam nadiren sigara içer.
Nadiren telefonda konuşurum.
Sinemalara nadiren giderim.
Tom nadiren geç kalır.
Nancy nadiren gülümser.
Ben nadiren ziyaretçi alırım.
Biz nadiren çorba içeriz.
Tom nadiren gülümser.
Tom nadiren gülümsedi.
Tom nadiren güler.
Nadiren belgesel izlerim.
Ben nadiren soğuk algınlığı olurum.
Ben nadiren kendimden bahsederim.
Nadiren geç kalırım.
Nadiren bir şey hakkında şikayet ederim.
Ben nadiren barlara giderim.
Ben nadiren kravat takıyorum.
Ben nadiren Boston'a giderim.
Ben nadiren balık yerim.
Ben nadiren mendil kullanırım.
Tom nadiren horlar.
Pazartesi günleri onu nadiren yaparım.
Nadiren kahve içerim.
O, pazar günleri nadiren dışarı çıkar.
Nadiren görülebilen bir suikastçı.
Onun sinirlenmesi nadirdir.
Nadiren bu kadar öfkelenirim.
Tom nadiren kızar.
O nadiren kiliseye gider.
Öğretmenimiz nadiren güler.
Geçmiş hakkında sık sık düşünmüyorum.
Partilere nadiren davet edilirim.
Tom nadiren sinirlenir.
Çok nadir ıstakoz yerim.
Tom nadiren hata yapar.
Ben dışarıda çok sık yemem.
Biz nadiren dışarıda yeriz.
Bu nadiren olur.
Tom nadiren duygu gösterir.
Tom nadiren Boston'a gider.
Ben nadiren partilere davet edilirim.
Plastik torbaları nadiren kullanırım.
İşe nadiren yürüyerek giderim.
Tom nadiren tartışmaları kazanır.
Nadiren dışarıda geç saate kadar kalırım.
Ben nadiren yemek atlarim.
Ben nadiren hata yapıyorum.
Ben evde nadiren pizza yerim.
Tom Pazartesi günü nadiren meşgul.
Tom nadiren hasta olur.
Tom çok nadiren ağlıyor.
Tom nadiren televizyon izler.
Tom nadiren evde.
neredeyse hiç görmedikleri bir şeyle karşılaştırıyoruz:
Bu kadar küçük puma yavruları nadiren görülür.
Annem gece nadiren televizyon izler.
Tom bugünlerde nadiren dışarı çıkar.
Nadiren kahvelerine şeker atarlar.
Burada nadiren kar yağar.
Tom nadiren akşamları kahve içer.
Fırsat kapıyı nadiren iki kez çalar.
Tom nadiren İtalyan yemeği yer.
Polis nadiren müdahale eder.
Tom kendi hakkında nadir konuşur.
Tom nadiren koyu renkler giyer.
Tom canı nadiren yemek pişirmek ister.
Tom nadiren bizimle kahvaltı yapar.
Tom'un ailesi nadiren birlikte yemek yer.
Tom nadiren kırmızı et yer.
Tom nadiren Mary'nin şakalarına güldü.
- Evden nadiren çıktım.
- Nadiren evden dışarı adım attım.
Tom nadiren iyi bir ruh halindedir.
Randevular için nadiren geç kalırım.
Bir bornozum var, ama nadiren giyiyorum.
Ben neredeyse pembe giymem.
Tom nadiren kendi başına kano yapmaya gider.
Ben kahveme nadiren şeker koyarım.
Tom sevgilisiyle ilgili nadiren konuşur.
Ender görülen büyüleyici bir an bu.
Bu kadar küçük bir hayvanı görmek çok nadirdir.
Tom hava karardıktan sonra nadiren dışarıya çıkar.
Tom kahvesine nadiren şeker koyar.
Erkekler nadiren sorunları hakkında konuşurlar.
Tom nadiren sözünü tutmaz.
Hava raporları nadiren gerçekleşir.
Tom siyah gömleğini nadiren giyer.
Tom nadiren eve bu kadar erken gelir.
Günümüzde, Japon halkı nadiren kimono giyerler.
Ben neredeyse hiç işe yürüyerek gitmem.