Examples of using "Zufall" in a sentence and their turkish translations:
Bu bir tesadüf değil.
Bu sadece bir tesadüftü.
Ne kötü tesadüf!
O sadece bir tesadüf mü?
Bu sadece bir tesadüf müdür?
İşi şansa bırakma.
Her şeyi şansa bırakma.
Bu sadece bir tesadüftü.
Ne tesadüf!
O bir tesadüf değildi.
Bu bir tesadüf değil.
O bir tesadüf değildi.
- Tamamen tesadüftü.
- Bu tamamen rastlantısaldı.
Bu bir tesadüf mü?
Bu bir tesadüf.
Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
Bu yalnızca bir tesadüf değil.
O, her şeyi şansa bıraktı.
Ne kadar da hoş bir tesadüf!
Ne garip bir tesadüf!
O tamamen bir tesadüf.
Bu tesadüf olabilir.
Bu bir tesadüf olabilir.
Bunun bir tesadüf olduğundan eminim.
Bu sadece bir rastlantı.
Bu bir tesadüf olmalı.
O bir tesadüften başka bir şey değildi.
Colombus'un Amerika'yı keşfi tesadüfiydi.
Tom hiçbir şeyi şansa bırakmadı.
Bu ilginç bir tesadüf.
Tom her şeyi şansa bıraktı.
Sadece bir tesadüf olabilir.
Benim zengin bir çocuk olup
Hiçbir şeyi şansa bırakmamalıyız.
Belki de sadece bir tesadüftü.
Bir tesadüf olabilir.
O şaşırtıcı bir tesadüf değil mi?
Bu gerçekten tesadüf olabilir mi?
Bu bir sanat ve şanslı bir kaza aslında.
Tabi bunların hepsi bir rastlantı da olabilir
Yani bu kadar rastlantı muazzam bir şans gerektiriyor
Sanırım o sadece bir tesadüf.
Ne olasılık ne de özgür irade var.
Satrançta şansa güvenilmez.
- Bunun bir tesadüf olduğunu sanmıyorum.
- Bunun bir rastlantı olduğunu düşünmüyorum.
Sadece bir tesadüf olabilir.
Ben onun hakkında tamamen tesadüfen öğrendim.
Seninle burada karşılaşmak ne tesadüf!
Gerçekten bir tesadüf olup olmadığını merak ediyorum.
Muhtemelen sadece bir tesadüftür.
ve Ay'ımızı bu şekilde oluşturmak,
eğerki tesadüf ise zaten ortada bir problem yok
Oyunu kazanması tamamen şanstı.
Ona mutlu bir tesadüfle rastladım.
Dün havaalanında şans eseri onunla karşılaştım.
Onu bulmam sadece bir şanstı.
Bu keşif tamamen rastlantıydı.
- Ona şans eseri vurdum.
- Ona şans eseri rastladım.
Dünyanın en büyük keşiflerinin çoğu, tesadüfen oldu.
ve konuklar arasındaki etkileşimin nasıl işleyeceğini şansa bırakır.
Bunun sadece bir tesadüf olduğundan şüpheliyim.
Mary ve benim aynı trende olmamız, tamamen bir tesadüftü.
Bazen tesadüf öyle yollar gider ki, oraya niyet ulaşamaz.
Bunun bir tesadüf olduğuna inanmak zor.
Tesadüfen buraya gelmesi gerekirse ona bu belgeyi vermeni istiyorum.
Bak, ne inanılmaz bir tesadüf! Tom benimle aynı parmak izlerine sahip.
Bak, ne inanılmaz bir tesadüf, Tom'un benimle aynı parmak izi var!
fakat tesadüf değil ise mısırlılar'a birşey oldu ve teknoloji ortadan kayboldu
Tom ve Mary'nin aynı zamanda kafeteryada olması tesadüf değildi.