Translation of "Namens" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Namens" in a sentence and their turkish translations:

Ein Anhänger namens FBIYeager

FBIYeager isimli bir takipçimiz

Unser Anhänger namens Bat1 sagte

Yarasa1 isimli takipçimiz şunu söylemiş

Ein Anhänger namens Samet Yıldırım

Samet Yıldırım isimli bir takipçimiz ise

Eine Visitenkarte namens Rudolph Fentz

Rudolph Fentz isimli bir iş kartı, adresi

Ich kenne niemanden dieses Namens.

O isimde birini tanımıyorum.

In einer abgetrennten Nachbarschaft namens Nicholtown.

Greenville, Güney Carolina'da yaşardı.

Unser Freund namens İlhan Ozgoncu sagte

İlhan Ozgoncu ismindeki arkadaşımız şunu söylemiş

Ein Freund namens Çiğdem Buse Taş

Çiğdem Buse Taş ismindeki bir arkadaşımız

Unser Freund namens Bedirhan Canpolat sagte

Bedirhan Canpolat isimli arkadaşımız demiş ki

Ein Publikum namens Ignorant sagte dies

Cahil isimli bir izleyicimiz şunu söylemiş

Einer unserer Anhänger namens Emre Karaoğlu

Emre Karaoğlu isimli bir takipçimiz ise

Unser Anhänger namens Batıkan sagt dies

Batıkan isimli takipçimiz ise şunu söylüyor

Ein Freund namens Rifat58 sagte das

Rıfat58 isimli bir arkadaşımız ise şunu söylemiş

Habe einen Computer namens Macintosh gemacht

Macintosh adında bir bilgisayar yaptı

Irgendeiner namens Ito will dich sehen.

Bay Ito adında seni görmek isteyen bir kişi var.

Tom kennt ein Mädchen namens Mary.

Tom Mary adında bir kız tanıyor.

Ich habe einen Freund namens Tom.

Tom adında bir arkadaşım var.

Ich kenne einen Briten namens Tom.

Tom adında bir İngiliz tanıyorum.

Ich habe einen Kater namens Cookie.

Cookie denilen bir erkek kedim var.

Tom hat eine Tochter namens Mary.

Tom'un Mary adında bir kızı var.

Tom hat eine Schwester namens Mary.

Tom'un Mary adında bir kız kardeşi var.

Tom hatte eine Freundin namens Mary.

Tom'un Mary adında bir kız arkadaşı vardı.

Ich habe einen Bruder namens Tom.

Tom adında bir erkek kardeşim var.

Fand sie ein Programm namens Vocational Foundation,

bulduğu Meslek Vakfı'ndaki programdan

Wir haben eine Person namens Tomris Hatun

Bizde Tomris Hatun diye bir kişi var

Unser Anhänger namens Ali Soytürk sagte Waren

Ali Soytürk isimli takipçimiz ise mal demiş

Diesmal erscheint ein Mann namens John Titor.

John Titor adında bir adam karşımıza çıkıyor bu sefer

Wenige Menschen kennen die Bedeutung ihres Namens.

Çok az insan isimlerinin anlamını biliyor.

Und ich habe eine Krankheit namens Progerie.

ve progeria denen bir hastalığım var.

Ich komme von einem Planeten namens Erde.

- Dünya denen bir gezegenden geliyorum.
- Dünya gezegenindenim.

Mein Freund hat eine Katze namens Socke.

Arkadaşımın Çorap adlı bir kedisi var.

- Sie nahmen einen Mann namens Lee Harvey Oswald fest.
- Sie haben einen Mann namens Lee Harvey Oswald festgenommen.

Onlar Lee Harvey Oswald adında bir adamı tutukladı.

Hätten Sie wahrscheinlich bald eine Firma namens IKEA.

muhtemelen sonunda IKEA adlı şirket olurdunuz.

Bis zu einem spanischen Conquistador namens Valdés zurückverfolgen.

Valdés adında bir İspanyol fatihine dayanıyor,

Es war einmal eine Frau namens Miss Margaret.

Bir zamanlar Margaret isminde bir kadın vardı.

Moon landete auf dem Schiff namens Apollo-11

Apollo-11 isimli gemiyle Ay'a iniş yapıldı

Da gibt es eine Kreatur namens unmögliches Ameisenessen

madem imkansız karınca yiyen diye bir yaratık var

Zu einer Firma namens Cambridge Analytica, zu untersuchen.

Cambridge Analytica'yı inceliyordum.

Stieß ich auf ein Thema namens chronische Wunden.

kronik yara diye adlandırılan bir konuya rastladım.

Sie kennen nicht zufälligerweise einen Herrn namens Braun?

Brown adında bir adamı tanıyor musun?

In Hiroshima gibt es einen Ort namens Kuchiwa.

Hiroshima'da Kuchiwa denilen bir yer var.

Der Film basiert auf einem Buch gleichen Namens.

O film aynı adı taşıyan bir kitaba dayanır.

In Ungarn habe ich einen Freund namens Borat.

Macaristan'da Borat adında bir arkadaşım var.

Ich habe einen jungen Mann namens Tom kennengelernt.

Ben, adı Tom olan genç bir adamla tanıştım.

- Ein Mann namens Slim kam bei dem Unfall ums Leben.
- Ein Mann namens Slim wurde bei dem Unfall getötet.

Slim denilen bir adam kazada öldü.

Habe ich an einer Aktion namens "Projekt Drawdown" mitgearbeitet.

''Drawdown Projesi'' adında bir projede çalışıyorum.

Ich habe ein System namens "Abstakt-O-Meter" erfunden,

Soyutluk-ölçer dediğim bir sistem oluşturdum

Schauen Sie vor Galileo vor diesem Torpedo namens Galil

bak galileo'dan önce galile denilen o torpilliden önce

Es würde mit einem Schiff namens Apollo-11 segeln

Apollo-11 isimli bir gemiyle yola çıkılacaktı

Entweder gibt es einen Riesen namens Microsoft und Apple

Ya Microsoft ve Apple denen bir dev var

Aber er stand wieder dem Riesen namens Microsoft gegenüber

Fakat karşısında yine Microsoft denen dev duruyordu

Er gründet sofort eine Software- und Hardwareentwicklungsfirma namens Next

Hemen kendine Next adında yazılım ve donanım geliştirme şirketini kuruyor

Ein Mann namens Andrew Carlssin erschien 2002 in Amerika

Amerika'da 2002 yılında Andrew Carlssin adında bir adam ortaya çıktı

Dies geschah mit einem Programm namens Microsoft Internet Explorer.

Bunu da Microsoft İnternet Explorer adında bir programla yaptı.

Irgendjemand namens Tom ist hier, um dich zu sehen.

Tom adındaki bir adam seni görmeye geldi.

Felicja ist mit einem gutaussehenden Mann namens Łazarz verheiratet.

Felicja, Łazarz adında yakışıklı bir adamla evli.

- Hast du einen Freund mit dem Namen Tom?
- Hast du einen Freund, der Tom heißt?
- Hast du einen Freund namens Tom?
- Habt ihr einen Freund namens Tom?
- Haben Sie einen Freund namens Tom?

Tom adında bir arkadaşın var mı?

Hätten Sie wahrscheinlich am Ende eine Firma namens "Dell-Computer".

muhtemelen sonunda Dell Bilgisayar adında bir şirket olurdunuz.

Mit anderen Worten, eine Organisation namens Anadolu bacıları wurde gegründet.

Yani Anadolu bacıları adında bir teşkilat kuruldu

Anscheinend trifft er sich mit einem japanischen Mädchen namens Tatoeba.

Görünüşe göre, o Tatoeba adındaki bir Japon kızla buluşuyor.

Wir haben keine Unterlagen zu einem Patienten namens Tom Jackson.

Bizde Tom Jackson adındaki bir hastanın hiçbir kaydı yok.

In Japan inspirierte es zur Legende eines riesigen Tausendfüßlers namens Ōmukade.

Japonya'da, Ōmukade adındaki dev kırkayak efsanesine ilham kaynağı olmuştur.

Hast du schon einmal von einer deutschen Sängerin namens Blümchen gehört?

Blümchen denilen bir Alman şarkıcı hakkında duydun mu?

Jemand namens Henry sagte, dass er sich mit Ihnen treffen möchte.

Henry adlı biri seninle görüşmek istediğini söyledi.

Nächsten Freitag habe ich eine Verabredung mit einem Mädchen namens Maria.

Gelecek cuma Mary isimli bir kızla çıkacağım.

- Jemand namens Itō will dich treffen.
- Ein Herr Itō will Sie treffen.

Itoh adlı bir kişi sizinle görüşmek istiyor.

Tom ging hin, um sich mit irgendeinem Mädchen namens Maria zu treffen.

Tom, Mary adında bir kızla buluşmaya gitti.

Als ich Tom kennenlernte, war er mit einem Mädchen namens Maria zusammen.

Tom'la tanıştığımda Mary adlı bir kızla çıkıyordu.

Tom kommt von einem Planeten namens Erde. Der ist sehr weit weg.

- Tom, Dünya denen bir gezegenden geliyor. Çok uzakta.
- Tom, Dünya denen bir gezenden. Çok uzakta.

- Er befreundete sich mit einem Dieb mit Namen Tom.
- Er freundete sich mit einem Dieb namens Tom an.
- Er hat sich mit einem Dieb namens Tom angefreundet.

O, Tom denilen bir hırsıza yardım etti.

In den Akten wurde vor Dezember 2002 keine Person namens Andrew Carlssin gefunden.

Kayıtlarda ise 2002 Aralık tarihinden önce Andrew Carlssin isminde bir kişiye rastlanmıyor

- Sie hat eine Tochter namens Mary.
- Sie hat eine Tochter, die Maria heißt.

Onun Mary adında bir kızı var.

Während dieser Kriege wurde ein venezianischer Kapitän namens Marco Polo gefangen genommen… und nutzte

Bu savaşlarda Venedikli kaptan Marco Polo esir alınmıştı ve

- Jemand namens Müller will Sie sehen.
- Jemand mit Namen Müller wünscht Sie zu sehen.

Miller adında bir kişi sizi görmek istiyor.

Vor etwa 250 Millionen Jahren vereinigten sich die Kontinente zu einem Superkontinent namens Pangea.

Kıtalar yaklaşık 250 milyon yıl önce Pangea adında bir süper kıtayı oluşturmak için bir araya geldiler.

Im Wartezimmer war es so laut, dass ich das Ausrufen meines Namens nicht hören konnte.

Bekleme odası o kadar gürültülüydü ki adımın çağrıldığını duyamadım.

Es gab zu dieser Zeit einen König namens Æthelberht in Kent, und er war mächtig.

O zaman, Ethelbert, Kent'te kral olarak hüküm sürüyordu ve güçlüydü.

Vor langer Zeit, als Pluto noch ein Planet war, gab es einen Jungen namens Tom.

Uzun bir zaman önce Plüton hâlâ gezegenken, Tom adında bir oğlan vardı.

Das Flugzeug ist in einem Umkreis von 130 Quadratkilometer abgestürzt. In einer Wüste namens Höllen-Canyon.

Uçağın, Hells Canyon adındaki bu acımasız çölde, dört bin kilometrelik alanda bir yere düştüğünü biliyoruz.

Er sah, dass ihn jeder den Mann nannte, der lächelt. Er drehte einen Film namens Room Man

baktı ki herkes ona gülen adam diyor, oda gülen adam isminde bir film çekti

Bald darauf lernte Tom eine Frau namens Maria kennen. Die beiden heirateten und beschlossen, eine Familie zu gründen.

- Biraz sonra, Tom, Mary adındaki genç bir kadınla tanıştı. Onlar aile kurmaya karar verdiler ve evlendiler.
- Birkaç zaman sonra; Tom, Mary adında genç bir kadınla tanıştı. Onlar evlendi ve bir aile kurmaya karar verdiler.

- Pluto ist nicht allein. Er hat einen Freund mit Namen Charon.
- Pluto ist nicht allein. Er hat einen Freund namens Charon.

Pluto yalnız değil. Onun Charon adında bir arkadaşı var.

- Tom hat einen Sohns namens Johannes.
- Tom hat einen Sohn mit dem Namen Johannes.
- Tom hat einen Sohn, der Johannes heißt.

Tom'un John adında bir oğlu var.

- Toms bester Freund ist eine Maus mit Namen Jerry.
- Toms bester Freund ist eine Maus namens Jerry.
- Toms bester Freund ist eine Maus, die Jerry heißt.

Tom'un en iyi arkadaşı Jerry adında bir faredir.

- Ein Mann, Carlos genannt, kam in ein Bergdorf, auf der Suche nach diesem alten Mann.
- Ein Mann namens Carlos kam auf der Suche nach dem alten Mann in ein Bergdorf.

Carlos adında bir adam o yaşlı adamı arayarak bir dağ köyüne geldi.

- Jemand namens Itō will dich treffen.
- Jemand mit Namen Itō will Sie treffen.
- Ein Herr Itō will Sie treffen.
- Ein Herr Itoh möchte zu Ihnen.
- Ein Herr Itoh möchte Sie besuchen.

Bay Itoh diye biri seni görmek istiyor.

- Blinde Menschen lesen durch Berühren, dabei benutzen sie ein System von erhabenen Punkten, das Brailleschrift genannt wird.
- Blinde Menschen lesen durch Berühren, indem sie ein System von erhabenen Punkten namens Brailleschrift benutzen.

Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.