Examples of using "Begriff" in a sentence and their turkish translations:
Radyoaktivite, kimyasal bir terimdir.
Bu da ''küçük çiftlik sahibi'' anlamına geliyor.
Radyoaktivite, kimyasal bir terimdir.
Tren hareket etmeye hazırdır.
Otobüs hareket etmek üzere idi.
O, ayrılmak üzereydi.
O konuşmak üzereydi.
Tren gitmek üzereydi.
- O gitmek üzere.
- O ayrılmak üzere.
Tom gitmek üzere.
Tom ne olduğunu fark etmedi.
Tom Mary'nin ne yaptığını fark etti.
Tom neler olduğunu fark etti.
Tom ana fikri almadı.
Tom konuşmak üzereydi.
yada yemek üzeresin
Kötü bir şey olmak üzereydi.
Ancak o zaman onun ne demek istediğini anladım.
O, Londra'ya hareket etmek üzeredir.
- O beni öldürecek.
- O beni katledecek.
O, Kanada'ya gitmek üzere.
Tom Mary'nin aç olabileceğini fark etti.
Tom neler olduğunu fark etmeye başlıyordu.
Uçak çalışmak üzere.
Tom görevin amacının ne olduğunu anlayamadı.
Kendini koruma terimi sizin için herhangi bir anlama geliyor mu?
Matematik öğretmeni, kısmi türev kavramını açıkladı.
Tom tehlikede olabileceğini fark etti.
Tom Mary'nin meşgul olabileceğini fark etti.
Pinokyo, çocukların ona bir oyun oynamış olduğunu anladı.
Tom Mary'nin ondan niçin hoşlanmadığını anlayamadı.
Tom onun niçin Fransızca öğrenmek istediğini anlayamadı.
Nihai bir karar verme sürecindeydi.
Tom konuşmaya devam etmenin zor olduğunu fark etti.
Tom Mary'nin söylediklerinin doğru olmadığını fark etti.
Ancak o zaman aldatılmış olduğunu anladı.
Tom'un niçin okulu bırakmak istediğini anlayamadım.
Tom uyanıyor.
Rüya Tom'u sarstı. O bunu ilahi bir uyarı olarak aldı.
Pek bir anlam veremedim, Düşünce kervanımı çok kolay kaybettim.
Hani günümüzde çok kullanılan bir terim var ya
Tom yaşamının en önemli telefon görüşmesini yapmak üzereydi.
Telefon çaldığında babam ayrılmak üzereydi.
Çok önemli bir telefon görüşmesi yapmak üzereyim.
kuyruklu yıldızın dünyaya çarpmak üzereyken atmosfer tarafından parçalandığı
İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
Tom biraz geç kavrıyor.
Tom hemen giderse daha iyi olacağını fark etti.
Uykuda bir rüya gördüğümüz zaman uyanmaya yakınız demektir.
Tom onun şirketinin ürünlerinin niçin iyi satmadıklarını anlayamadı.
"Pansexual" terimi son zamanlarda "biseksüel"'in popüler bir alternatifi olmuştur.
Bunu yapmak için ne kadar çok çalışmak zorunda olduğum konusunda hiçbir fikrin yok.
Onun için açlık soyut bir kavramdı. Onun daima yeterli yiyeceği vardı.
Bir an Tom'un olan bitenleri gerçekten Mary'ye anlatacağını düşündüm.
Tom onu yapmak üzere.
Tom bir tehlikede olduğunu fark etmedi.
Neredeyse yok etmek üzereler. Çin devlet başkanı ise Wuhan sokaklarında dolaştı.
Ben de tam çıkıyordum.
Tom, beyaz insanların rengi olmadığını ima ettiğini düşündüğü için "a person of color" terimini kullanmak istemiyor.
Ne kaçırdığın hakkında hiçbir fikrin yok.
- Beni aradığında yatmak üzereydim.
- O beni aradığında yatmak üzereydim.
Onun ne söylemeye çalıştığını anlamak bir süremi aldı.
O beni aradığında yatmak üzereydim.
Benim için ne kadar önemli olduğun hakkında fikrin yok.
Bu ayakkabıların ne kadar rahatsız olduğuna dair hiçbir fikrin yok.