Translation of "Anblick" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Anblick" in a sentence and their turkish translations:

- Sie zitterte beim Anblick.
- Sie hat beim Anblick gezittert.

O görünce ürperdi.

Ein seltener, magischer Anblick.

Ender görülen büyüleyici bir an bu.

Dieser Anblick ergötzt mich.

Bu manzara beni memnun eder.

Es war ein herrlicher Anblick.

Güzel bir manzaraydı.

Es war ein hübscher Anblick.

Görmek için güzel bir manzaraydı.

Es war kein schöner Anblick.

O hoş bir manzara değildi.

Das war ein grauenhafter Anblick.

Korkunç bir sahneydi.

Ich erstarrte beim Anblick der Schlange.

Yılanı görünce donup kaldım.

Sie erstarrte beim Anblick des Bären.

Ayıyı gördüğünde dondu.

Der Tatort bot einen grauenvollen Anblick.

Cinayet yeri korkunç bir manzaraydı.

Ich kann seinen Anblick nicht ertragen.

Onu görmeye tahammül edemiyorum.

Sie lachte beim Anblick seines Hutes.

Onun şapkasını gördüğünde güldü.

- Beim Anblick des Geistes wurde sie in Staunen versetzt.
- Sie war beim Anblick des Gespenstes erstaunt.

O hayalet görünce şaşırmıştı.

Der Hund rannte bei meinem Anblick davon.

Köpek beni görür görmez kaçtı.

Tom wurde beim Anblick der Nadel ohnmächtig.

Tom iğneyi görünce bayıldı.

Beim Anblick von Blut wurde der Patient ohnmächtig.

Hasta kanı görünce bayıldı.

Ich kann den Anblick von Blut nicht ertragen.

Ben kan görmeye dayanamıyorum.

Beim Anblick von Blut wird mir ganz schummrig.

Kan görme beni kusacak gibi ve sersem hissettiriyor.

Ihr Gesichtsausdruck war ein Anblick für die Götter.

Onun yüzündeki görünüş paha biçilmezdi.

Der Ort des Autounfalls bot einen schrecklichen Anblick.

Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.

- Das ist der schönste Anblick, den ich je sah.
- Dies ist der schönste Anblick, den ich je gesehen habe.

Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel manzara.

Ein seltener Anblick. Nur wenige wissen von diesen Tieren.

Nadiren görülürler. Varlıklarını çok az kişi bilir.

- Du bist eine Augenweide!
- Du bist ein erfreulicher Anblick!

- Seni görmek ne güzel.
- Bu ne yakışıklılık!
- Bu ne güzellik böyle.
- Ortalığı yakıyorsun.

Beim Anblick seines Gesichts fing sie an zu weinen.

O, onun yüzünü görünce ağlamaya başladı.

Tom kann nicht einmal den Anblick von Mary ertragen.

Tom Mary'yi görmeye bile dayanamaz.

Das Kind fing beim Anblick des Hundes an zu weinen.

Çocuk köpeği gördüğünde ağlamaya başladı.

Schon beim bloßen Anblick von Blut fällt er in Ohnmacht.

Sadece kan görme onu bitkin düşürüyor.

Es ist so sensibel, dass es Aas zwei Meter unterm Schnee aufspüren kann. Ein Vielfraß ist ein seltener Anblick.

Karın iki metre altında kalmış bir leşin kokusunu alacak kadar. Volverinlere çok nadir rastlanır.

- Sie war erschrocken beim Anblick der Leiche.
- Als sie den Toten sah, bekam sie es mit der Angst zu tun.

O, ölü bedeni görünce korktu.