Translation of "Rues" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Rues" in a sentence and their turkish translations:

- L'eau inonda les rues.
- L'eau a inondé les rues.

- Sokağı su bastı.
- Sokağı sel bastı.

Les rues étaient vides.

Sokaklar boştu.

Les rues sont propres.

Caddeler temiz.

Les rues sont inondées.

- Sokakları su basmış.
- Sokaklar su altında.

Les rues était calmes.

- Sokaklar sessizdi.
- Caddeler sessizdi.

Les rues sont désertes.

Sokaklar ıssız.

Arpenter les rues de Mumbai.

...güçlü yırtıcıları ortaya çıkarıyor.

Les deux rues sont parallèles.

İki cadde birbirine paralel çalışır.

Il neige dans les rues.

Sokaklarda kar yağıyor.

La multitude encombrait les rues.

Kalabalık sokakları doldurdu.

Des débris jonchaient les rues.

Moloz sokakları kirletti.

- Les rues viennent à être désertées.
- Les rues s'en viennent à être désertées.

- Sokaklar ıssızlaşıyor.
- Sokaklar ıssız hale geliyor.

Vous pouvez jurer dans les rues

Sokaklardayken küfür edebilirsin

Elle habite à quelques rues d'ici.

- Buradan birkaç sokak ileride oturuyor.
- Buradan birkaç blok ötede yaşıyor.

Je veux aller voir les rues.

Ben sokakları görmeye gitmek istiyorum.

Nos rues s'inondent quand il pleut.

Yağmur yağdığında sokakları sel bastı.

En hiver, les rues sont verglacées.

Kışın, yollar buzla kaplıdır.

Les rues étaient couvertes de neige.

Sokaklar karla kaplıydı.

Les soldats cubains gardaient les rues.

Kübalı askerler sokakları koruyordu.

Les rues sont couvertes de neige.

- Sokaklar karla kaplıdır.
- Caddeler karla kaplıdır.

Et des passerelles au lieu des rues,

caddeler yerine yürüyüş alanları

Ma maison est cinq rues plus loin.

- Benim evim beş blok ötededir.
- Evim beş sokak ötede.

Je marchais péniblement à travers les rues.

Sokakların arasından acıyla yürüyordum.

Les rues regorgent de petites boutiques anciennes.

Caddeler eski mağazalarla kaplı.

Les rues principales sont larges et belles.

Ana caddeler geniş ve güzel.

Les rues de Freetown étaient jonchées de corps.

Freetown sokaklarını kirleten cesetler vardı.

Les rues se remplissent de gobelins, de goules,

Sokaklarda cinler... ...gulyabaniler...

Vous verrez quelques rues, mais beaucoup d'espaces vides.

sadece birkaç sokak ama bir sürü boş alan görürsünüz.

Les rues de New York sont très larges.

- New York'un caddeleri çok geniştir.
- New York'un caddeleri çok geniş.

Il y a des accidents dans les rues.

- Sokaklarda kazalar var.
- Caddelerde kazalar var.

De nuit, les rues ne sont pas sûres.

Geceleyin sokaklar güvenli değildir.

Des centaines de personnes s'affairaient dans les rues.

Caddelerde boş boş dolanan yüzlerce insan vardı.

Nous avons flâné dans les rues de Kyoto.

Biz Kyoto sokaklarında yukarı aşağı yürüdük.

Il y avait des combats dans les rues.

Sokaklarda savaş vardı.

Brûlés vivants dans leurs écoles, abattus dans les rues.

Okulların içinde canlı canlı yakmış ve sokaklarda vurmuştu.

Alors que des bombes lacrymogènes explosaient dans les rues.

arkadan gelen ağlama ve çığlık seslerini duyabiliyordum.

Je vois les crimes commis quotidiennement dans les rues.

Ben sokakta her gün işlenen suçları görüyorum.

Les Pokémons ont envahi les rues des grandes villes.

Pokémonlar büyük şehirlerin sokaklarını ele geçirdi.

- J'ai flâné dans les rues pour passer le temps.
- Je me suis promené le long des rues pour tuer le temps.

Zaman geçirmek için caddelerde dolaştım.

Ses petits dans son sillage, elle prend les petites rues.

Yanında yavruları olduğundan arka sokaklardan ilerliyor.

Des gens comme nous marchaient dans les rues. Comme nous.

Tıpkı bizim gibi insanlar sokaklarda dolaşıyordu. Tıpkı bizim gibi.

Les rues de Tokyo sont pleines de gens le samedi.

Tokyo sokakları Cumartesi günleri doludur.

Gontran jouait souvent avec Olga dans les rues de Nîmes.

Gontran sık sık Nîmes'in sokaklarında Olga ile oynadı.

Ici, à partir de sept heures, les rues sont désertes.

Burada sokaklar 7'ye kadar boştur.

Les rues sont vides parce qu'une tempête s'approche du quartier.

Bir fırtına semte yaklaştığı için sokaklar boş.

En fait, il existe une règle sur les rues non écrites

Aslında yazılı olmayan sokaklarda olan bir kural vardır

Il nourrissait son estomac en ramassant des bouteilles dans les rues

Sokaklarda şişe toplayarak karnını doyuruyordu

Monde des gratte-ciel, pas même les immenses rues. Un développement

bilmiyordu . Sheikh Zayed ekonomik gelişme ile eşanlamlı

Les mères devraient empêcher leurs enfants de jouer dans les rues.

Anneler çocuklarını caddelerde oynamaktan korumalı.

Je m'étais enfuie de chez moi, dormant dans les rues de Londres.

Evden kaçmıştım ve Londra'daki izbe sokaklarda uyuyordum.

Pour vivre en ville, les animaux doivent apprendre à parcourir les rues.

Şehirde başarılı olmak için... ...hayvanların caddelerde dolaşmayı öğrenmesi gerekir.

Il faisait tellement froid ce jour-là que les rues étaient désertes.

Öylesine soğuk bir gündü ki caddede hiç kimse yoktu.

Maintenant, pensez à quelqu'un habitant à quelques rues de la salle de concert.

Tersini, konser salonunun üç blok ötesinde yaşayan bir insanı düşünün.

Il n'y avait ni fleurs ni arbres dans les rues de sa ville.

- Kentindeki caddelerde ne çiçek ne de ağaçlar vardı.
- Onun şehrinin sokaklarında ne çiçekler nede ağaçlar vardı.

On m'a craché au visage dans les rues d'Oslo, cette fois-là, un marron.

Oslo sokaklarında da yüzüme tükürüldü, bu defa da esmer bir adamdı.

Tandis que la ville s'étend autour de leur forêt, ils apprennent à survivre dans les rues.

Şehir, ormandaki evlerinin etrafını sardıkça... ...sokaklarda hayatta kalmanın yollarını öğreniyorlar.

Tout le monde s'est mis en quarantaine à la maison. Ensuite, toutes les rues ont été désinfectées.

Herkes evinde kendini karantinaya aldı. Daha sonrasında bütün sokaklar dezenfekte edildi.

Ils sont sur le point de détruire. Le président chinois a erré dans les rues de Wuhan.

Neredeyse yok etmek üzereler. Çin devlet başkanı ise Wuhan sokaklarında dolaştı.

Il a même développé ce sujet et pris des photos de toutes les rues de la Terre.

Hatta bu konuyu geliştirip Dünya'nın bütün sokaklarının fotoğraflarını bile çekti.

Il a pris des photos de toutes les rues du monde et des maisons de chaque rue.

Dünya'nın bütün sokaklarını, her sokakta bulanan evlerin fotoğraflarını tek tek çekti.

La consommation d'alcool dans les rues ou les parcs est illégale dans la plus grande partie des Etats-Unis.

Sokakta ya da parklarda içki içmek Birleşik Devletler'in çoğu yerinde yasa dışıdır.

Les grandes rues de nombreux villages ont été pratiquement abandonnées à cause, en grande partie, de géants comme Wal-Mart.

Birçok küçük kasabaların ana yolları büyük ölçüde Wal-Mart gibi büyük devlerin sayesinde neredeyse bırakılmaktadırlar.