Examples of using "Impossible" in a sentence and their turkish translations:
O imkansıza yakın.
O kesinlikle mümkün değil.
Neredeyse imkansız.
İmkansız gibi görünüyor.
Fiziksel olarak imkânsız.
O imkansız.
İmkânsız.
İmkansız !
O neredeyse imkansızdı.
Bu benim için imkansız.
karşı koymak imkansız
O kesinlikle mümkün değil.
Hiçbir şey imkansız değildir.
Neredeyse imkansız.
Bu gerçekten mümkün değil.
Bu fiziksel olarak mümkün değil.
O imkansız olacak.
Sen imkansızsın!
O kesinlikle mümkün değil.
Bu teknik olarak mümkün değil.
Onu yapmak imkânsız.
Bunun imkansız olduğunu biliyorsun.
Allah için hiçbir şey imkansız değildir.
"Cal, sosyal medyayı bırakamam,
bir şey olduğu hissine kapılabiliriz.
Onlar haklı olamaz.
- O imkansız değil.
- Bu imkansız değil.
Sanırım bu imkansız.
Impossible Fransızca bir sözcük değildir.
Çeviri imkansız.
Bunu tanımlamak imkansız.
Onu yenmek imkansız.
Bunu yapmak imkansız.
Senin için başarılı olmak olanaksızdır.
Bunun imkansız olduğuna emin misin?
"Bu doğru olamaz." diye düşündüm.
bunu engellemek durdurmak imkansız
bir böle program yapamıyor
Bize imkansız gibi geliyorsa
Hala imkansız görüyor musunuz acaba?
Yetiştiremedi işleri
Fikrin kesinlikle imkansızdır.
Havasız yaşamak imkansızdır.
Ben belki size yardımcı olamam.
Onun meşgul olması imkansız.
İnanmak neredeyse imkansız.
Bunun imkânsız olduğunu biliyorum.
Sanırım mümkün değil.
Onun imkansız olduğunu düşündüm.
Onu görmezden gelmek imkansızdı.
Tanrılar için hiçbir şey imkansız değildir.
Şimdi dışarı çıkmak imkansız.
Bunu yapmak neredeyse imkansızdı.
Bunu şimdi değiştirmek imkansız.
Gerçekten imkansız olduğunu mu düşünüyorsun?
O işi benim yapmam imkansızdır.
El kitabını kavramak imkansız.
Onu muhtemelen yönetemem.
Bu imkansız.
Onu sevmemek imkansızdır.
- O muhtemelen çalışamaz.
- Çalışma ihtimali yok.
- Çalışması imkânsız.
Bu hiç imkansız değil.
Hayat güneş olmadan mümkün değildir.
Olanaksız geliyor ama gerçek.
Korkarım ki bu mümkün değil.
Hiçbir şey bir Tanrı için imkansız değildir.
O kadar çok gürültü altında çalışmak olanaksız!
Bunu düzeltmek imkansız.
Bu kol dönmüyor.
- Öyle yapmam imkansız.
- Benim öyle yapmam imkansızdır.
- Öyle yapmak benim için imkansız.
Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
Üzgünüm, ama bu imkansız.
O mümkün değil.
Onu yapmak imkânsız.
- Bunun imkansız olduğunu anlamayacak mısın?
- Bunun imkansız olduğunu anlayamıyor musunuz?
Bence onun imkansız olduğunu biliyorsun.
ya da para olmazsa imkânsız olan hayaller,
Uzay seyahatinin imkansız olduğu düşünülürdü.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
Sigarayı bırakmak onun için olanaksızdır.
Okula gitmek neredeyse imkansız.
Biz affedebiliriz fakat unutmak imkansızdır.
Onun yazısını okumak imkansızdır.
Onun onu yapması imkansızdır.
Bunu söylemiş olması imkansız.
Susuz yaşamak imkansızdır.
Onu sana açıklamam imkansız.
Onu durdurmanın imkansız olduğunu düşündük.