Translation of "Crie" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Crie" in a sentence and their turkish translations:

Je crie.

Çığlık atıyorum.

- Criez !
- Crie !

Haykırın.

Tom crie.

Tom çığlık atıyor.

Elle crie.

O, çığlık atıyor.

Et elle crie !

ve bağırıyor!

Je crie vengeance !

İntikam istiyorum.

Il crie beaucoup.

O çok bağırır.

Ne crie pas.

Bağırma.

Je crie beaucoup.

Çok çığlık atıyorum.

Tom crie sur Marie.

Tom, Mary'ye bağırıyor.

Quelqu'un crie mon nom.

Biri benim adımı sesleniyor.

- On crie.
- Nous crions.

Biz çığlık atıyoruz.

Je ne crie pas.

Bağırmıyorum.

Je ne crie pas !

Çığlık atmıyorum!

- Qui crie ?
- Qui hurle ?

- Kim bağırıyor?
- Bağıran kim?

Ne me crie pas dessus.

Bana bağırma.

Lâche-moi ou je crie.

Bırak yoksa bağıracağım.

Son fils lui crie dessus.

Oğlu ona bağırıyor.

Cet homme me crie dessus !

Bu adam bana bağırıyor ya!

Prend son verre et crie : « Moktor ! »

bardağını kaldırıp "Moktor!" diyerek bağırmaya başlıyor,

On ne crie pas, mon cher.

biz yok canım öyle bir şey diye bağırırız

Ne crie pas avant d'avoir mal.

Ortada fol yok yumurta yok.

Je crie mais personne ne m'entend.

Bağırıyorum fakat kimse beni duymuyor.

Ne crie pas s'il te plaît !

Lütfen,bağırma!

Ne crie pas, ou tu es mort.

Bağırma yoksa ölürsün.

Ne crie pas comme ça. Je t'entends parfaitement.

Böyle bağırma. Seni çok iyi duyuyorum.

Ne me crie pas dessus. Je t'entends très bien.

Bana bağırma. Seni iyi duyabiliyorum.

Il me crie toujours dessus quand il est en colère.

Kızgın olduğunda her zaman bana bağırıyor.

Ma mère me crie dessus tout le temps sans raison.

Annem bana her zaman sebepsiz yere bağırır.

- Crie aussi fort que possible.
- Criez aussi fort que possible.

Elinizden geldiğince yüksek sesle bağırın.

- Je suis habituée à ce que Tom me crie tout le temps dessus.
- Je suis habitué à ce que Tom me crie toujours dessus.

Tom'un bana her zaman bağırmasına alışkınım.

Et l'autre moitié lui crie dessus pour avoir dit quelque chose d'offensant.

diğer bir yarısı ise gücendirici bir şey söylediği için ona bağırıyor.

Il y a une personne dedans. Il crie quelqu'un en criant Simit

onun içinde bir kişi vardır. Simit diye bağırarak birisini kovalar

Si on crie du haut d'une falaise, on entend l'écho de sa voix.

Bir kayalığın tepesinden bağırırsan sesinin yankısını duyabilirsin.

Tom crie toujours sur Mary chaque fois qu'elle fait quelque chose de stupide.

Tom, o aptalca bir şey yaptığında her zaman Mary'ye bağırır.

- J'entends crier.
- J'entends des cris.
- J'entends quelqu'un qui crie.
- J'entends quelqu'un qui pousse des cris.

Bazılarının çığlık attığını duyuyorum.

- Pourquoi est-ce que tout le monde crie ?
- Pourquoi est-ce que tout le monde hurle ?

Neden herkes bağırıyor?

Par la fenêtre et tout s'effondre. Crie et personne ne peut t'entendre Le bâtiment a tremblé et

bakıyorsun ve her şey çöküyor. Bağır ve kimse seni duyamaz Bina sallandı ve

C'est la première fois que je crie en présence du directeur. J'ai vu un grand cafard sur la table !

Yöneticinin önünde ilk kez çığlık attım. Masada büyük bir hamamböceği görmüştüm!