Examples of using "Sillä" in a sentence and their turkish translations:
O önemli.
Ne önemi var?
Bebeği var.
Önemli değil.
Onun bir köpeği var.
Bunun nasıl bir etkisi olacak?
Belki o fark etmeyecek.
O kadar çok önemli değil.
...ve onunla başını yakalarız.
...ve onunla başını yakalarız.
Dişinin duyuşu çok kuvvetli.
Rakipleri çetin.
Tırmanacak ağaç kalmadı.
Zira insan pek çok şeyi yitiriyor.
"Bu ciddi bir sorun." diye düşündüm.
Tuş ile oynama.
Onunla ne yapacaksın?
- Önemli değil.
- O önemli değil.
- Önemi yok.
Çünkü o hiçbir şeydi
Ama büyük bir sorunu var.
Ama rakipleri de var.
...çünkü ailelerinin geçimini sağlamak zorundalar.
Onlar o anda özgürdü.
- Bu bize biraz vakit kazandıracak.
- Bu bize biraz zaman kazandıracak.
Benim için fark etmez.
Bunun herhangi bir önemi yok.
Bunun önemi yok ki.
Sorunları çözme yöntemim budur.
Dişiyi buldu. Ama ne pahasına?
Onun bir köpeği var.
Tom'u o şekilde hatırlamak istemiyorum.
Yaşlı adam abartma eğilimindedir.
Muhtemelen gerçekten önemli değil.
Adada ne kadar yaşadın?
Benim adım o listede olmalı.
Kitap masanın üstündedir.
- Kitaplar masanın üzerinde.
- Kitaplar masada duruyor.
Ama bu dişinin son bir numarası daha var.
Bana yardım etmen şartıyla onu yaparım.
Çocuğun su çiçeği durumu var.
Sen uyurken ben kitap okuyacağım.
Onun bununla ilgisi yok.
Ben dışarda iken çocuklara bakar mısın?
Tom bir yastık aldı ve onu Mary'ye fırlattı.
Gerçekten ne düşündüğüm önemli mi?
Onu görür görmez gülmekten kırıldım.
Tom'a ne olduğunun ne önemi var?
Ben yokken aptalca bir şey yapmayın.
Yaşamak için güzel bir bölge.
Sorun şu ki sonunu göremiyorum ve bu her zaman tehlikelidir.
Karar sizin. İkisinden biri, hızlı olun! Dana'nın bize ihtiyacı var, hadi!
Ama çoğu genç maymun gibi daha öğreneceği çok şey var.
Sular yükselene kadar... ...onu zorlu bir gece bekliyor.
Şehirde çok sayıda evcil hayvan olduğundan seçeneği bol.
Ona bir şey öğretecek bir annesi ya da babası yok. Tek başına.
Onun nereli olduğu önemli değil.
İstediğin gerçekten önemli değil.
Ona tam dokunduğu an patladı.
Tom'un onunla neyi kastetmiş olduğunu merak ediyorum.
Tom bir kibrit yaktı ve sonra onunla mumu yaktı.
Daha önce hiç böyle öpülmemiştim.
Tom bir daha asla benimle o şekilde konuşmadı.
İşte bir otobüs geliyor. Biz buna da binebiliriz.
Bana yardım etmen şartıyla işi kabul ederim.
...ve onunla başını yakalarız. Unutmayın, başı her zaman tehlikeli olan kısmıdır.
Hâlâ yavrularını emziren ve kendi iştahı da epey açık olan dişi...
ve böylece üzerimizde siyasi hâkimiyet kurup ekonomik açıdan bizi sömürmek istediler.
2.000 tane vantuzu var ve hepsini bağımsız kullanıyor.
Trenin gecikmeli olup olmadığı hiç önemli değil.
Bunun herhangi bir anlamı yok.
Kedinin iki kulağı var.
O iki saat içinde dönecek. Bu arada akşam yemeği hazırlayalım.
Onları affet, zira onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.
Bu tuşla oynama!
Çocuğun kolunun altında bir beyzbol sopası var.
Seçim sizin. Kararınız neyse onu yapacağım. Bir karar verin. Dana bizi bekliyor.
Aslen bir primat olsa da kemirgen dişlerine sahiptir.
Aklında yemekten fazlası var. Eh, ısrarcılıktan tam puan aldı.
Sen dışarıdayken Jones adında bir kişi geldi.
Sen dışarıdayken Sato isimli biri seni ziyarete geldi.
Tatoeba: Kelime savaşlarını hiç duymuş muydunuz? Evet, biz eğlence için bunu yapıyoruz.
Eşi ameliyatta iken, ben ona eşlik ettim.
Hiç kimse gerçekten özgür değildir, çünkü bağımsızlıklarının kölesi olan insanlar var.
Bu sayılmaz.
Bu sadece önemli değil.
Mary mutfak zeminini paspaslarken Tom halıyı temizliyordu.
Odamı bugün, yarın ya da yarından sonraki gün temizleyip temizlememem konusunda bir fark var mı?
Onunla ne demek istediğimi anladın mı?
O Tom'a ne yapmak zorundadır?
Onun bir köpeği var.
Masanın üstündeki hesap makinesi benim.
Onun adı listede yoktu.