Examples of using "Letting" in a sentence and their turkish translations:
- Seni işten kovuyorum.
- Gitmene izin veriyorum.
Biz gitmene izin veriyoruz.
Kar duruyor.
Kimsenin gitmesine izin vermiyoruz.
- Gitmene izin vermeyeceğim.
- Gitmene izin vermiyorum.
- Gitmenize izin vermiyorum.
- Gitmenize izin vermeyeceğim.
Tom'u içeri almıyorum.
- Tom'un gitmesine izin vermiyorum.
- Tom'un gitmesine izin vermeyeceğim.
Tom'un araba sürmesine izin vermiyorum.
Yağmur durmuyor.
Yağmur diniyor.
Bana bildirdiğiniz için teşekkürler.
Konuşmama izin verdiğin için teşekkürler.
Kalmama izin verdiğin için teşekkürler.
Tom mağazaya geri döndü.
Kar dinmiyor.
Bize haber verdiğin için teşekkürler.
Kalmamıza izin verdiğiniz için teşekkürler.
Yalnız gitmene izin vermiyorum.
Tom Mary'nin geçmesine izin verirken kenara çekildi.
Tom'un gitmesine izin vermek bir seçenek değildi.
Bunu yapmana izin vermiyorum.
Bunu Tom'un yapmasına izin vermiyorum.
Tom'un onu yapmasına izin vermiyorum.
Beni bilgilendirdiğiniz için, teşekkürler.
Burada kalmama izin verdiğin için teşekkürler.
Burada kalmamıza izin verdiğiniz için teşekkürler.
Burada takılmamıza izin verdiğin için teşekkürler.
Tom'un çocuklarıma yakın durmasına izin vermiyorum.
Kazanmama izin veriyorsun, değil mi?
Yalnız gitmene izin vermiyorum.
Bunu yalnız yapmana izin vermiyorum.
Başkalarının yardım etmesine izin vermekte sorunum yok.
Bunu yapmama izin verdiğine memnun oldum.
Nelerden vazgeçtiğinizi yazın.
Burada kaçmana izin vermeyeceğim.
O onun söylediğinden daha fazlasını biliyor.
Evini kullanmama izin verdiğin için teşekkürler.
Daireni kullanmama izin verdiğin için teşekkürler.
Seninle kalmama izin verdiğin için teşekkürler.
Tom onun açıkladığından daha fazlasını biliyor.
Tom saçını uzatıyor.
"Sizi, şimdi konuşturmayacağım.
Pasaportunuzu görmeme izin verir misiniz?
Onu yapmana izin vereceğimi hayal bile etmezdim.
Burada kalmana izin verdiğime pişman etme.
Senin evinde kalmama izin verdiğin için teşekkürler.
Tom'la konuşmama izin verdiğin için teşekkür ederim.
Tom'un bunu yalnız başına yapmasına izin vermiyorum.
Tom'a arabamın yanında bir yerde izin vermiyorum.
Tom Mary’nin bisikletini kullanmasına izin veriyor.
Tom'un evine girmesine gerçekten izin veriyor musun?
Dün gece burada uyumama izin verdiğin için teşekkürler.
Tom söylediğinden daha fazlasını biliyordu.
temelinde frenleri yumuşatmaktan bahsediyorum,
artık masumiyetlerini muhafaza etmelerine izin veren koruyucular hâline gelirler.
bu sırada izleyicinin hangi tarafta olduğumuzu bilmesine yarıyor.
Tom Mary'ye ona bilgisayarını kullandırdığı için teşekkür etti.
Neden insanların bana böyle böyle davranmalarına izin veriyorum?
Daireni kullanmama izin verdiğin için gerçekten minnettarım.
Evini kullanmama izin verdiğin için gerçekten sana minnettarım.
Onun açıkladığından daha fazlasını bildiğine eminim.
Sami, Leyla'nın tekrar oraya geri gitmesine izin vermiyor.
Tom'un Mary'nin onu yapmasına izin vermeye hiç niyeti yoktu
Bunu tek başına yapmana hayatta müsaade etmem.
Doğum gününü yalnız geçirmene izin vermemin hiçbir yolu yok.
Tom Mary'ye araba sürmeyi öğretmede hatalı bir şey görmüyor.
Tom'un oğlunun tek başına seyahat etmesine izin vermeye niyeti yok.
Tom'un başka birinin bir şey söylemesine asla izin vermeyen bir ünü vardır.
Hangisi daha kötüdür, bir insanı öldürmek mi yoksa beş kişinin ölmesine izin vermek mi?
Bu sırada, Hannibal hattını sabit tutup, düşmanın ona yaklaşmasını bekliyor.
Dan partiye gitmesine izin vermediği için kızı Linda'dan özür diledi.
Kitlekaynak kullanımı hakkında en eğlenceli şey başka insanların bizim işimizi yapmasına izin vermektir.
Son zamanlarda İngilizcemi önemsemiyorum. Kaç yıl çalışırsam çalışayım onu asla ilerletmeyeceğim gibi görünüyor.
Tom her pazartesi onun bisikletini ödünç almama izin veriyor.
Gitmene izin vermeyeceğim.
Tom'un onu yapmasına izin vermeyi planlıyor musun?
Tom'un onu yapmasına izin vermeyi planlıyor musun?