Translation of "Laughs" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Laughs" in a sentence and their turkish translations:

- He laughs best who laughs last.
- He who laughs last laughs best.

Son gülen iyi güler.

If one laughs, the other laughs

biri gülerse öteki de güler

- Tom seldom laughs.
- Tom rarely laughs.

Tom nadiren güler.

Everybody laughs.

Herkes güler.

Mike laughs.

Mike gülüyor.

He never laughs.

O asla gülmez.

The hyena laughs.

Sırtlan güler.

Tom never laughs.

Tom hiç gülmez.

Tom rarely laughs.

Tom nadiren güler.

Everybody laughs at me!

Herkes bana gülüyor!

Our teacher seldom laughs.

Öğretmenimiz nadiren güler.

Earth laughs in flowers.

Dünya çiçekler içinde güler.

Tom hardly ever laughs.

Tom neredeyse hiç gülmez.

Tom laughs a lot.

Tom çok gülüyor.

Everybody but Tom laughs.

Tom'dan başka herkes güler.

Tom very seldom laughs.

Tom çok nadir güler.

Tom very rarely laughs.

Tom çok nadiren güler.

Tom rarely ever laughs.

Tom nadiren güler.

Tom almost never laughs.

- Tom neredeyse hiç gülmez.
- Tom hediyeyi sardı.

Tom got huge laughs.

Tom yarıla yarıla güldü.

- Nobody laughs at Tom's jokes.
- No one laughs at Tom's jokes.

Kimse Tom'un esprilerine gülmez.

- Tom hardly ever laughs.
- Tom almost never laughs.
- Tom doesn't ever laugh.

Tom neredeyse hiç gülmez.

- I don't like the way she laughs.
- I don't like how he laughs.
- I don't like the way he laughs.

Onun gülme tarzını sevmiyorum.

He seldom, if ever, laughs.

Nadiren, kırk yılda bir, güler.

Tom laughs like a girl.

Tom bir kız gibi gülüyor.

Tom seldom, if ever, laughs.

Tom nadiren, belki de hiç, güler.

Nobody laughs at my jokes.

Hiç kimse benim esprilerime gülmez.

Nobody laughs at his jokes.

Hiç kimse onun esprilerine gülmez.

Tom still laughs about it.

Tom hâlâ onun hakkında gülüyor.

A person who laughs is happy.

Gülen bir kişi mutludur.

He never laughs at my jokes.

O benim esprilerime hiç gülmez.

Dennis laughs at Wilson's round face.

Denis, Wilson'un yuvarlak suratına gülüyor.

I don't like how he laughs.

Onun gülme tarzını sevmiyorum.

Tom laughs at his own jokes.

Tom kendi esprilerine gülüyor.

Tom doesn't like how Mary laughs.

Tom Mary'nin gülme tarzından hoşlanmıyor.

I love the way Tom laughs.

Tom'un gülme tarzını seviyorum.

I love the way she laughs.

Onun gülme tarzını seviyorum.

Tom never laughs at my jokes.

- Tom asla şakalarıma gülmez.
- Tom asla fıkralarıma gülmez.
- Tom asla esprilerime gülmez.

Nobody ever laughs at my jokes.

Şakalarıma hiç kimse gülmez.

I like the way Tom laughs.

Tom'un gülüşünü seviyorum.

He wants to get laughs from people.

insanlardan kahkahalar duymak ister.

He often laughs at his own jokes.

Kendi esprilerine sık sık güler.

Man is the only animal that laughs.

İnsan gülen tek hayvandır.

Tom doesn't like the way Mary laughs.

Tom Mary'nin gülme tarzını sevmiyor.

I don't like the way she laughs.

Onun gülme tarzını sevmiyorum.

He laughs because the film is funny.

O, film komik olduğu için güler.

Only the devil laughs at his grandmother.

Sadece şeytan büyükannesi güler.

I don't like the way Tom laughs.

Tom'un gülme şeklini sevmiyorum.

Tom often laughs at his own jokes.

Tom sık sık kendi şakalarına güler.

- Tom seldom laughs.
- Tom doesn't often laugh.

Tom sık sık gülmez.

That I'd been telling my stories for laughs.

hikayelerimi güldürmek için anlattığımı fark ettim.

She laughs, of course, I am also laughing

Gülüyor tabii bir taraftan ben de gülüyorum

Everyone laughs at someone who makes a mistake.

Hata yapan birine herkes güler.

He sees. It's water. He laughs. He dives.

Görür. Bu su. Güler. Dalıyor.

Tom never laughs at any of Mary's jokes.

Tom, Mary'nin esprilerine asla gülmez.

Tom and Maria practiced their evil laughs together.

Tom ve Maria kötü gülüşlerini birlikte uyguladılar.

Tom almost always laughs at his own jokes.

- Tom çoğu zaman anlattığı fıkralara kendisi de güler.
- Tom çoğu zaman yaptığı şakalara kendi de güler.

He lives a bad life but laughs at everything

kötü bir hayat yaşıyor buna rağmen her şeye gülüyor

I like the way she laughs at my jokes.

Şakalarıma gülme şeklini seviyorum.

We see who laughs- we don't see who cries.

Biz gülenleri görürürüz-Biz ağlayanları görmeyiz.

If my mindset was still to get laughs from people,

Eğer anlayışım hala insanlardan kahkaha duymak olsaydı,

The girl sings and dances and then laughs at me.

Kız şarkı söyleyip dans ediyor ve sonra bana gülüyor.

Tom is the only one who laughs at Mary's jokes.

Tom Mary'nin fıkralarına gülen tek kişi.

Everybody laughs like nobody's business, in particular actually Jarl Erik, who thinks

Herkes kimseyi ilgilendirmiyormuş gibi gülüyor, özellikle de hayatı boyunca hiç bu kadar komik bir şey görmediğini

Laugh and the world laughs with you; cry, and you cry alone.

Gülersen herkes seninle güler, ağlarsan yalnız ağlarsın.

I'm looking forward to having a toilet in the cell phones. [laughs] [man] How crazy!

cep telefonuna tuvalet ekleyecekleri günü bekliyorum. Âlemsin!

-[Kusturica in English] How? -[in Spanish] Sip by sip. [laughs] The only way you can drink it.

-Nasıl? -Yudum yudum. İçmenin tek yolu bu.

The difference between sex and death, is that death can be done alone, and nobody laughs about it.

Cinsiyet ile ölüm arasındaki fark, ölümün tek başına yapılabileceği ve kimsenin bunun hakkında gülmemesidir.

We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.

Hepimiz eski zamanlardan kitaplarda kalan eski yasaları duyduk, bunların çoğu birkaç kahkaha için iyidir.