Translation of "Hatred" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Hatred" in a sentence and their turkish translations:

Europeans without hatred and hatred

Avrupalılara kin ve nefret duymadan

- Hatred breeds hatred.
- Hate breeds hate.

Nefret nefreti doğurur.

Looking at Christians with hatred and hatred

Hristiyanlara karşı kin ve nefretle bakmak

It consists of greed, ego, hatred and hatred

hırs, ego , kin ve nefretten ibaret

They want to pray there stubbornly, with hatred and hatred

inatla, kinle ve nefretle orada namaz kılmak istiyorlar

Hatred is our enemy.

Nefret bizim düşmanımızdır.

You're blinded by your hatred.

Nefretin tarafından kör edildin.

- I do not know the meaning of hatred.
- I don't know what hatred means.

- Hatred'in ne anlama geldiğini bilmiyorum.
- Hatred'in anlamını bilmiyorum.

He stared at her with hatred.

O nefret ile ona baktı.

Say no to hatred and violence.

Nefret ve şiddete hayır de.

She looked at him with hatred.

- O, ona nefretle baktı.
- O ona nefretle bakıyordu.

Tom stared at Mary with hatred.

Tom nefretle Mary'ye baktı.

There was hatred between us then.

- O zaman aramızda nefret vardı.
- O zaman aramızda düşmanlık vardı.

She stared at him with hatred.

O, ona nefretle baktı.

Tom looked at Mary with hatred.

Tom, Mary'ye nefretle baktı.

I don't know what hatred means.

Hatred'in anlamını bilmiyorum.

Humans have hatred in their hearts.

İnsanlar kalplerinde nefret taşıyorlardı.

She felt something between love and hatred.

Aşk ve nefret arasında bir şey hissetti.

Love is blind. Hatred is also blind.

Aşk kördür. Nefret de kördür.

Hatred is the winter of the heart.

Kin kalbin kışıdır.

Jim had a visceral hatred for Muslims.

Jim'in Müslümanlara karşı iliklerine kadar işlemiş bir nefreti var.

So without greed and hatred for those Greeks

yani o Yunanlılara kin ve nefret duymadan

Tom glared at Mary with hatred and disgust.

Tom kin ve nefretle Mary'ye baktı.

Sami started getting a strong hatred for Muslims.

Sami Müslümanlara karşı büyük bir nefret duymaya başlamıştı.

Tom and Mary stared at each other with hatred.

Tom ve Mary birbirlerine nefretle baktılar.

There is still serious racial hatred against black people.

Siyah insanlara karşı hâlâ ciddi bir ırkçı nefret vardır.

His entire life and worldview is based on hatred.

Onun tüm hayatı ve dünya görüşü nefrete dayanıyor.

Peace is love and wisdom – it's heaven. War is hatred and folly – it's hell.

Barış, aşk ve bilgeliktir - bu cennet. Savaş kin ve ahmaklıktır - bu cehennem.

He also faced a guerrilla war in Aragon – a popular insurgency, driven by hatred of the

iki hızlı zaferle disiplin ve gururunu yeniden kazandı . Ayrıca Aragon'da bir gerilla savaşıyla karşı karşıya kaldı - Fransız işgalciden

We're watching the rise of a dangerous form of separatism based on racist hatred and Islamophobia.

Irkçı nefret ve İslamofobi'yi temel alan tehlikeli bir bölücü oluşumun yükselişini gözlemliyoruz.

Dear Brothers and Sisters, Jesus Christ is risen! Love has triumphed over hatred, life has conquered death, light has dispelled the darkness!

Sevgili kardeşlerim, Hazreti İsa yükseldi! Sevgi nefret üzerinde zafer kazandı, hayat ölümü ele geçirdi, ışık karanlığı dağıttı.