Translation of "Grandfather's" in Turkish

- What's your grandfather's name?
- What is your grandfather's name?

Büyükbabanın adı ne?

- This was my grandfather's watch.
- This was my grandfather's clock.

Bu büyükbabamın saatiydi.

It was your grandfather's.

Bu büyükbabanındı.

They are my grandfather's books.

Onlar dedemin kitapları.

I love my grandfather's anecdotes.

Dedemin anekdotlarını seviyorum.

This watch was your grandfather's.

Bu saat dedenindi.

This house is my grandfather's.

Bu ev büyükbabamın.

This must be my grandfather's house.

Büyükbabamın evi bu olmalı.

That broken vase is my grandfather's.

Şu kırık vazo dedemin.

Mary listened to her grandfather's stories.

Mary dedesinin hikayelerini dinledi.

My grandfather's house was on that street.

Dedemin evi o sokaktaydı.

I've never been to my grandfather's house.

Dedemin evine hiç gitmedim.

My grandfather's picture is on the wall.

Büyükbabamın resmi duvardadır.

My grandfather's life was long and happy.

Dedem uzun ve mutlu bir hayat sürdü.

My grandfather's photograph is on the wall.

Büyükbabamın fotoğrafı duvarda.

Whatever happened to your grandfather's gold watch?

Büyükbabanın altın saatine ne oldu?

Tom's great-grandfather's house is still standing.

Tom'un büyük büyükbabasının evi hâlâ ayakta duruyor.

Tom is still at his grandfather's house.

Tom hâlâ büyükbabasının evinde.

Sami went to get his grandfather's medicine.

Sami dedesinin ilacını almaya gitti.

Speak louder. Your grandfather's hearing isn't so good.

Daha yüksek sesle konuş. Büyükbaban pek de iyi duymuyor.

Those photos were taken in my grandfather's place.

O fotoğraflar dedemin evinde çekildi.

Look at this picture of my grandfather's car.

Büyükbabamın arabasının bu resmine bak.

He left the country after his grandfather's death.

Dedesinin ölümünün ardından ülkeden ayrıldı.

I heard Tom gave you his grandfather's violin.

Tom'un sana dedesinin kemanını verdiğini duydum.

I went to visit my grandfather's grave today.

Ben bugün dedemin mezarını ziyarete gittim.

Today I'm going to visit my grandfather's grave.

Bugün büyükbabamın mezarını ziyaret edeceğim.

Sami recited Surah Yaseen at his grandfather's grave.

Sami dedesinin mezarı başında Yasin okudu.

Tom hung his grandfather's picture over the fireplace.

Tom dedesinin resmini şöminenin üstüne astı.

- I wish I hadn't given Tom my grandfather's violin.
- I wish that I hadn't given Tom my grandfather's violin.

Keşke Tom'a dedemin kemanını vermeseydim.

Dan remembers the red interior of his grandfather's car.

Dan büyükbabasının arabasının kırmızı iç kaplamasını hatırlar.

Tom accused me of stealing his grandfather's antique watch.

Tom beni dedesinin antika saatini çalmakla suçladı.

I wish I hadn't given Tom my grandfather's violin.

Keşke Tom'a dedemin kemanını vermeseydim.

Many people in my grandfather's generation grew up on farms.

Büyükbabamın kuşağındaki birçok insan çiftliklerde büyüdüler.

I'm coming from my grandfather's and going to my uncle's.

Ben dedemlerden geliyorum ve amcamlara gidiyorum.

Tom stopped at his grandfather's farm on his way to Boston.

Tom Boston'a giderken büyükbabasının çiftliğinde durdu.

Since when do you care what happens to your grandfather's house?

Ne zamandan beri büyükbabanın evine ne olduğunu önemsiyorsun?

Tom didn't want just any car. He wanted his grandfather's car.

Tom sadece herhangi bir araba istemedi. O büyükbabasının arabasını istedi.

As a child, I loved picking peaches in my grandfather's garden.

Bir çocukken dedemin bahçesinde şeftali toplamayı severdim.

My family came to live in Tokyo in my great-grandfather's time.

Ailem, benim büyük büyükbabamın zamanında Tokyo'da yaşamak için geldi.

Tom found a dusty box full of photos in his grandfather's attic.

Tom büyükbabasının tavanarasında fotoğraflarla dolu tozlu bir kutu buldu.

Tom was reasonably certain that Mary had stolen his grandfather's gold watch.

Tom, Mary'nin onun büyükbabasının altın saatini çaldığından oldukça emindi.

The donkey is my father's and my grandfather's but they put me behind!

Herhangi bir şey için sana asla soru sormadım.

Tom rode a horse last week when he was at his grandfather's ranch.

Tom büyükbabasının çiftliğindeyken geçen hafta ata bindi.

Can you help me find the shark that has swallowed my grandfather's dentures?

Dedemin takma dişlerini yutan köpekbalığını bulmamda bana yardımcı olur musun?

In the attic is my grandfather's old first-aid kit from World War II.

Dedemin II.Dünya savaşından kalan eski ilk yardım çantası tavan arasında.

The scent of tobacco cologne brought back memories of Tom's visits to his grandfather's.

Tütün kolonyasının kokusu dedesinin evini ziyaret ettiği zamanlara dair Tom'un hatıralarını canlandırdı.

After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.

Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.