Translation of "Directly" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Directly" in a sentence and their turkish translations:

Can I dial directly?

Doğrudan arayabilir miyim?

This directly concerns Tom.

Bu doğrudan doğruya Tom'u ilgilendiriyor.

Please contact Tom directly.

Doğrudan Tom'la temasa geçin.

This directly concerns you.

Bu doğrudan doğruya seni ilgilendiriyor.

This directly concerns them.

Bu doğrudan doğruya onları ilgilendiriyor.

This directly concerns him.

Bu doğrudan onu ilgilendiriyor.

This directly concerns her.

Bu onu doğrudan ilgilendiriyor.

Tom confronted Mary directly.

Tom doğrudan Mary ile yüz yüze geldi.

Tom came directly home.

Tom doğrudan eve geldi.

Talk to us directly.

Bizimle direkt konuşun.

I came here directly.

Ben direkt buraya geldim.

- He looked directly into her eyes.
- She looked directly into his eyes.

Doğrudan doğruya onun gözlerine baktı.

Don't look directly at Tom.

Doğrudan doğruya Tom'a bakma.

You can't contact Tom directly.

Sen Tom'la doğrudan irtibat kuramazsın.

I could ask him directly.

Ben ona doğrudan sorabilirdim.

Don't look directly at them.

Doğrudan doğruya onlara bakma.

Don't look directly at him.

Doğrudan doğruya ona bakma.

Don't look directly at her.

Ona doğrudan bakmayın.

You should ask Tom directly.

Tom'a doğrudan sormalısınız.

Tom can be contacted directly.

Tom'la doğrudan temas kurulabilir.

He is directly above me.

O doğrudan benim üstümdedir.

I dealt directly with Tom.

Doğrudan Tom ile ilgilendim.

- You should talk directly to Tom.
- You should be talking directly to Tom.

Doğrudan Tom'la konuşuyor olmalısın.

These people will be directly affected.

direkt olarak etkilenecek.

These sentences are not directly linked.

Bu cümleler doğrudan doğruya bağlantılı değildir.

Tom is looking directly at Mary.

Tom doğrudan Mary'ye bakıyor.

He looked directly into her eyes.

Doğrudan doğruya onun gözlerine baktı.

Why don't you ask him directly?

Neden doğrudan ona sormuyorsun?

Why don't you ask her directly?

Neden ona doğrudan sormuyorsun?

Why don't you ask Tom directly?

Neden doğrudan Tom'a sormuyorsun?

Can we talk to Tom directly?

Doğrudan doğruya Tom'la konuşabilir miyiz?

She will report directly to me.

O, doğrudan bana bildirecek.

Dark matter cannot be seen directly.

Karanlık madde doğrudan görülemez.

I didn't speak with Tom directly.

Tom'la direkt olarak konuşmadım.

Tom didn't answer the question directly.

Tom soruya doğrudan cevap vermedi.

Can we talk to him directly?

Onunla doğrudan konuşabilir miyiz?

Can we talk to her directly?

Onunla doğrudan konuşabilir miyiz?

He usually was not involved directly.

Genellikle doğrudan ilişkili değildi.

Why don't you tell her directly?

Neden doğrudan ona söylemiyorsun?

The crisis directly affected our country.

Kriz ülkemizi doğrudan etkiledi.

He will be contacting you directly.

O sizinle doğrudan temas kuracak.

Tom went directly to Mary's home.

Tom doğrudan Mary'nin evine gitti.

Tom is sitting directly behind us.

- Tom tam arkamızda oturuyor.
- Tom hemen arkamızda oturuyor.

Tom is drinking directly from the faucet.

Tom doğruca musluktan içiyor.

Tom drank directly from the wine bottle.

Tom doğrudan şarap şişesinden içti.

I got the information from him directly.

Bilgiyi doğrudan ondan aldım.

They ask questions directly of the President.

Onlar doğrudan devlet başkanına sorular sorarlar.

We should be talking directly to Tom.

Tom'la doğrudan konuşuyor olmalıyız.

Physical changes are directly related to aging.

Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.

Sami refused to speak with Layla directly.

Sami, Leyla ile doğrudan konuşmayı reddetti.

Sami fell down directly to the floor.

Sami doğrudan yere düştü.

Either someone you care about or you directly.

Sevdiklerinizi ya da doğrudan sizi...

Came to the fabricators directly criticized the fabricators

fabrikatörlere geldi doğrudan doğruya fabrikatörleri eleştirdi

What difference does it make directly or indirectly?

Doğrudan ve ya dolaylı olarak ne fark eder ki?

Why not talk to her about it directly?

Neden onun hakkında onunla doğrudan konuşmuyorsun?

He married directly after he left the university.

O, üniversiteyi terk ettikten sonra doğrudan evlendi.

You said the message came directly from Tom.

Sen mesajın doğrudan doğruya Tom'dan geldiğini söyledin.

The afternoon sun comes directly into my room.

Öğleden sonra güneşi doğrudan odama gelir.

Why don't you just speak directly to Tom?

Niçin doğruca sadece Tom'la konuşmuyorsun?

I think you should talk directly to Tom.

- Sanırım sen doğrudan Tom'la konuşman gerek.
- Senin doğrudan Tom'la konuşman gerektiğini düşünüyorum.

Pershing's forces were not sent directly into battle.

Pershing'in kuvvetleri doğrudan savaşa gönderilmedi.

I think you should speak directly with Tom.

Bence doğrudan Tom ile konuşman gerek.

- Tom stared directly into Mary's eyes.
- Tom looked Mary straight in the eyes.
- Tom looked directly into Mary's eyes.

Tom doğrudan Mary'nin gözlerine baktı.

Is directly proportional to the audience's antagonism toward you,

izleyicilerin size karşı olan düşmanlığıyla orantılı.

With looking directly at something and missing blatant activity.

doğrudan bakıp apaçık bir eylemi gözden kaçırmakla ne ilgisi var?

To channel sunlight directly into an indoor vertical farm

Güneş ışığını doğrudan iletebilmek için

We could directly help to cut our annual emissions.

yıllık emisyonlarımızı azaltmaya doğrudan yardımcı olabiliriz.

So our camera system can't actually see it directly.

Yani bizim kamera sistemimiz aslında bunu doğrudan görüyor.

Who are using social plastic directly into their manufacturing.

sosyal plastiği doğrudan üretimde kullanıyor.

Go directly to the airport. Otherwise, you'll be late.

Doğrudan havaalanına git. Yoksa geç kalacaksın.

The salmonella bacteria are directly associated with the turtles.

Salmonella bakterileri doğrudan kaplumbağa ile ilişkilidir.

Mary doesn't have enough courage to confront Tom directly.

Mary'nin Tom'la doğrudan doğruya yüzleşecek yeterince cesareti yok.

We were directly in the path of the storm.

Biz doğrudan fırtınanın yolu üzerindeydik.

Or dripping the e-liquid directly onto a heated coil.

buharın kuvvetini ve boğaz vurumunu değiştirebilirler.

You can go there directly by bus or by train.

Oraya doğrudan otobüs ya da trenle gidebilirsiniz.

Mail your application for admission directly to the school office.

Kabul için başvurunuzu doğrudan okul idaresine gönderin.

Induction cookers use magnets to directly heat pots and pans.

Indüksiyon ocakları doğrudan tencere ve tavalar ısıtmak için mıknatıslar kullanır.

Tom needs to hear the bad news directly from Mary.

Tom'un kötü haberleri doğrudan Mary'den duymaya ihtiyacı var.

We'll refund the subscription amount directly into the child's bank account.

abonelik tutarını doğrudan çocuğun banka hesabına iade edelim.

This explosion directly affected the area of ​​2 thousand square kilometers

bu patlama 2 bin kilometre kare alanı doğrudan etkiledi

If you have a complaint, why don't you tell Tom directly?

Eğer bir şikayetiniz varsa neden doğrudan Tom'a söylemiyorsunuz?

So how you feel about it directly affects how you approach it.

Bu yüzden nasıl hissettiğiniz nasıl davranacağınızı direkt etkiliyor.

They were the first Europeans to sail directly to sub-Saharan Africa

Afrikalı insanları kaçırmak ve köle yapmak için Sahraaltı Afrika'ya

It makes 30 billion dollars a year and I tell you directly

Yılda 30 milyar dolar para kazanıyor ben size direkt söyleyeyim

Tom went directly to his room as soon as he got home.

Tom eve varır varmaz doğruca odasına gitti.

You should never look directly at the Sun with the naked eye.

Çıplak gözle güneşe doğrudan doğruya bakmamalısın.

And I answered her questions as directly and as honestly as I could.

doğrudan ve dürüstçe cevap vermeye çalıştım.

Those that faced the French charge directly suffered heavy casualties, but managed to

Fransız liderle karşılaşanlar ağır kayıplar verdiler ama

You can kiss the woman no need to ask her, kiss her directly

kadını öpebilirsin sormana gerek yok onu direk öp

- I looked directly into his eyes.
- I looked him straight in the eye.

Doğrudan doğruya onun gözlerine baktım.

- I looked directly into her eyes.
- I looked her straight in the eye.

Doğrudan doğruya onun gözlerine baktım.

It is said that global warming is directly related to carbon dioxide emissions.

Küresel ısınmanın karbondioksit emisyonu ile doğrudan ilgili olduğu söyleniyor.

The money will go directly to the manager, every last penny of it.

Para doğrudan müdüre gidecek, kuruş kuruşuna.

It directly caused the garrison at Clastidium to surrender the town's massive grain depot.

Clastidium'da ki garnizonun devasa tahıl ambarlarını teslim etmesine sebep oldu.

They can push us to travel in time and place by changing size directly.

Bizi direk boyut değiştirerek zamanda ve mekanda yolculuğa itebiliyor bunlar

The Narita Express will take you directly to Tokyo Station in approximately 90 minutes.

Narita Ekspresi yaklaşık 90 dakikada seni doğrudan Tokyo İstasyonuna götürecek.

Tom took off his dirty clothes and put them directly into the washing machine.

Tom kirli elbiselerini çıkardı ve onları doğrudan çamaşır makinesine koydu.

From a theoretical point of view, Peterson's argument is directly relevant to our discussion.

Teorik bir bakış açısından, Peterson'un tartışması bizim tartışmayla doğrudan alakalıdır.