Examples of using "Directly" in a sentence and their turkish translations:
Doğrudan arayabilir miyim?
Bu doğrudan doğruya Tom'u ilgilendiriyor.
Doğrudan Tom'la temasa geçin.
Bu doğrudan doğruya seni ilgilendiriyor.
Bu doğrudan doğruya onları ilgilendiriyor.
Bu doğrudan onu ilgilendiriyor.
Bu onu doğrudan ilgilendiriyor.
Tom doğrudan Mary ile yüz yüze geldi.
Tom doğrudan eve geldi.
Bizimle direkt konuşun.
Ben direkt buraya geldim.
Doğrudan doğruya onun gözlerine baktı.
Doğrudan doğruya Tom'a bakma.
Sen Tom'la doğrudan irtibat kuramazsın.
Ben ona doğrudan sorabilirdim.
Doğrudan doğruya onlara bakma.
Doğrudan doğruya ona bakma.
Ona doğrudan bakmayın.
Tom'a doğrudan sormalısınız.
Tom'la doğrudan temas kurulabilir.
O doğrudan benim üstümdedir.
Doğrudan Tom ile ilgilendim.
Doğrudan Tom'la konuşuyor olmalısın.
direkt olarak etkilenecek.
Bu cümleler doğrudan doğruya bağlantılı değildir.
Tom doğrudan Mary'ye bakıyor.
Doğrudan doğruya onun gözlerine baktı.
Neden doğrudan ona sormuyorsun?
Neden ona doğrudan sormuyorsun?
Neden doğrudan Tom'a sormuyorsun?
Doğrudan doğruya Tom'la konuşabilir miyiz?
O, doğrudan bana bildirecek.
Karanlık madde doğrudan görülemez.
Tom'la direkt olarak konuşmadım.
Tom soruya doğrudan cevap vermedi.
Onunla doğrudan konuşabilir miyiz?
Onunla doğrudan konuşabilir miyiz?
Genellikle doğrudan ilişkili değildi.
Neden doğrudan ona söylemiyorsun?
Kriz ülkemizi doğrudan etkiledi.
O sizinle doğrudan temas kuracak.
Tom doğrudan Mary'nin evine gitti.
- Tom tam arkamızda oturuyor.
- Tom hemen arkamızda oturuyor.
Tom doğruca musluktan içiyor.
Tom doğrudan şarap şişesinden içti.
Bilgiyi doğrudan ondan aldım.
Onlar doğrudan devlet başkanına sorular sorarlar.
Tom'la doğrudan konuşuyor olmalıyız.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
Sami, Leyla ile doğrudan konuşmayı reddetti.
Sami doğrudan yere düştü.
Sevdiklerinizi ya da doğrudan sizi...
fabrikatörlere geldi doğrudan doğruya fabrikatörleri eleştirdi
Doğrudan ve ya dolaylı olarak ne fark eder ki?
Neden onun hakkında onunla doğrudan konuşmuyorsun?
O, üniversiteyi terk ettikten sonra doğrudan evlendi.
Sen mesajın doğrudan doğruya Tom'dan geldiğini söyledin.
Öğleden sonra güneşi doğrudan odama gelir.
Niçin doğruca sadece Tom'la konuşmuyorsun?
- Sanırım sen doğrudan Tom'la konuşman gerek.
- Senin doğrudan Tom'la konuşman gerektiğini düşünüyorum.
Pershing'in kuvvetleri doğrudan savaşa gönderilmedi.
Bence doğrudan Tom ile konuşman gerek.
Tom doğrudan Mary'nin gözlerine baktı.
izleyicilerin size karşı olan düşmanlığıyla orantılı.
doğrudan bakıp apaçık bir eylemi gözden kaçırmakla ne ilgisi var?
Güneş ışığını doğrudan iletebilmek için
yıllık emisyonlarımızı azaltmaya doğrudan yardımcı olabiliriz.
Yani bizim kamera sistemimiz aslında bunu doğrudan görüyor.
sosyal plastiği doğrudan üretimde kullanıyor.
Doğrudan havaalanına git. Yoksa geç kalacaksın.
Salmonella bakterileri doğrudan kaplumbağa ile ilişkilidir.
Mary'nin Tom'la doğrudan doğruya yüzleşecek yeterince cesareti yok.
Biz doğrudan fırtınanın yolu üzerindeydik.
buharın kuvvetini ve boğaz vurumunu değiştirebilirler.
Oraya doğrudan otobüs ya da trenle gidebilirsiniz.
Kabul için başvurunuzu doğrudan okul idaresine gönderin.
Indüksiyon ocakları doğrudan tencere ve tavalar ısıtmak için mıknatıslar kullanır.
Tom'un kötü haberleri doğrudan Mary'den duymaya ihtiyacı var.
abonelik tutarını doğrudan çocuğun banka hesabına iade edelim.
bu patlama 2 bin kilometre kare alanı doğrudan etkiledi
Eğer bir şikayetiniz varsa neden doğrudan Tom'a söylemiyorsunuz?
Bu yüzden nasıl hissettiğiniz nasıl davranacağınızı direkt etkiliyor.
Afrikalı insanları kaçırmak ve köle yapmak için Sahraaltı Afrika'ya
Yılda 30 milyar dolar para kazanıyor ben size direkt söyleyeyim
Tom eve varır varmaz doğruca odasına gitti.
Çıplak gözle güneşe doğrudan doğruya bakmamalısın.
doğrudan ve dürüstçe cevap vermeye çalıştım.
Fransız liderle karşılaşanlar ağır kayıplar verdiler ama
kadını öpebilirsin sormana gerek yok onu direk öp
Doğrudan doğruya onun gözlerine baktım.
Doğrudan doğruya onun gözlerine baktım.
Küresel ısınmanın karbondioksit emisyonu ile doğrudan ilgili olduğu söyleniyor.
Para doğrudan müdüre gidecek, kuruş kuruşuna.
Clastidium'da ki garnizonun devasa tahıl ambarlarını teslim etmesine sebep oldu.
Bizi direk boyut değiştirerek zamanda ve mekanda yolculuğa itebiliyor bunlar
Narita Ekspresi yaklaşık 90 dakikada seni doğrudan Tokyo İstasyonuna götürecek.
Tom kirli elbiselerini çıkardı ve onları doğrudan çamaşır makinesine koydu.
Teorik bir bakış açısından, Peterson'un tartışması bizim tartışmayla doğrudan alakalıdır.