Translation of "Buying" in Turkish

I'm buying.

Satın alıyorum.

We're buying.

Satın alıyoruz.

Tom is buying.

Tom satın alıyor.

Tom isn't buying.

Tom satın almıyor.

We're not buying.

Satın almıyoruz.

I'm buying bread.

Ekmek satın alıyorum.

He's buying apples.

O elma satın alıyor.

We're buying this.

Bunu alıyoruz.

What's Tom buying?

Tom ne satın alıyor?

- Tom is buying some bananas.
- Tom is buying bananas.

Tom biraz muz satın alıyor.

- He is buying the computer.
- She is buying the computer.

O, bilgisayarı satın alıyor.

I am buying gifts when I feel like buying gifts,

Hediye almak istediğim zaman hediye alacağım,

But not buying it

ama bilet almıyorsan

Tom is buying bread.

Tom ekmek alıyor.

- I'm buying.
- I'm shopping.

Satın alıyorum.

We're buying movie tickets.

Sinema biletleri alıyoruz.

Who is buying what?

Kim ne satın alıyor?

I'm not buying anything.

- Bir şey almıyorum.
- Bir şey satın almıyorum.

They were buying time.

Onlar zaman kazanıyordu.

No one's buying it.

- Kimse onu almıyor.
- Kimse kanmıyor buna.
- Kimse yutmuyor bunu.

You're buying those, right?

Bunları alıyorsun, değil mi?

Who's buying these things?

Bu şeyleri kim alıyor?

We're not buying anything.

Biz bir şey almıyoruz.

We're buying this place.

Biz bu yeri satın alıyoruz.

Next time, you're buying.

Bir dahaki sefere sen satın alıyorsun.

She is buying food.

O yiyecek satın alıyor.

She is buying bread.

- O ekmek satın alıyor.
- O, ekmek satın alıyor.

Tom isn't buying bread.

Tom ekmek satın almıyor.

I'm not buying it.

Bunu almıyorum.

Tom is buying bananas.

Tom muz satın alıyor.

Educate yourself before buying.

Satın almadan önce kendinizi eğitin.

We're not buying it.

Biz onu satın almıyoruz.

Tom isn't buying it.

Tom onu satın almıyor.

I'm buying a puppy.

Bir yavru köpek satın alıyorum.

Tom is buying food.

Tom yiyecek alıyor.

Tom is buying supplies.

Tom malzemeler alıyor.

I like buying clothes.

Kıyafet almayı seviyorum.

- I am buying a new car.
- I'm buying a new car.

Yeni bir araba alıyorum.

- I am buying a new umbrella.
- I'm buying a new umbrella.

Yeni bir şemsiye satın alıyorum.

- Peter is buying a tomcat.
- Peter is buying a tom cat.

Peter bir erkek kedi satın alıyor.

- He is buying a vintage hat.
- He's buying an old hat.

Eski bir şapka satın alıyor.

Tom ended up not buying the car he was considering buying.

Tom satın almayı düşündüğü arabayı almaktan vazgeçti.

- You're not buying this, are you?
- You aren't buying this, are you?

Bunu satın almıyorsun, değil mi?

buying, I mean, winning votes.

satın almak, yani, oy kazanmak.

Peter is buying a tomcat.

Peter bir erkek kedi satın alıyor.

Tom is just buying time.

Tom sadece zaman kazanıyor.

I'm not buying your story.

Ben senin hikayene inanmıyorum.

Thank you for buying food.

Yiyecek aldığın için sana teşekkür ederim.

I love buying on eBay.

- eBay'dan satın almayı seviyorum.
- EBay'den alışveriş yapmayı seviyorum.

I'm buying meat and vegetables.

Ben et ve sebze satın alıyorum.

I'm still not buying it.

Hâlâ almıyorum.

I'm buying fruit and chocolate.

Meyve ve çikolata satın alıyorum.

I'm not buying it, Tom.

Onu satın almıyorum, Tom.

Clearly, Tom isn't buying it.

Açıkça, Tom bunu almıyor.

Are you buying that theory?

O teoriyi alıyor musun?

Actually, I'm not buying it.

Aslında, bunu almıyorum.

We're not buying anything today.

Bugün bir şey almıyoruz.

We're definitely buying that house.

Kesinlikle o evi satın alıyoruz.

We're buying food for them.

Biz onlar için yiyecek satın alıyoruz.

Tom was caught buying cocaine.

Tom kokain satın alırken yakalandı.

I'm buying you two lunch.

Size iki öğle yemeği alıyorum.

I don't remember buying this.

Bunu aldığımı hatırlamıyorum.

I've stopped buying meat there.

Oradan et satın almaya son verdim.

I'm considering buying a condominium.

Ben bir kat mülkiyeti almayı düşünüyorum.

We won't be buying anything.

Bir şey alıyor olmayacağız.

We are buying movie tickets.

Biz sinema biletleri alıyoruz.

He is buying the computer.

O, bilgisayarı satın alıyor.

She is buying the computer.

O, bilgisayarı satın alıyor.

Are you buying into this?

Bunu benimsiyor musun?

I'm interested in buying it.

Ben bunu satın almakla ilgileniyorum.

Fortunately, I'm not buying it.

Neyse ki ben yemem.

Nope, I'm not buying it.

Hayır, onu almıyorum.

Women are always buying hats.

Kadınlar her zaman şapkalar alıyorlar.

We're buying the tickets tonight.

Bu gece biletleri alacağız.

He is buying this book.

O bu kitabı satın alıyor.

Tom is buying a computer.

Tom bir bilgisayar satın alıyor.

- Tom said he isn't buying it.
- Tom said that he isn't buying it.

Tom onu almadığını söyledi.

She is always buying expensive clothes.

Her zaman pahalı elbiseleri alıyor.

Mummy is buying me a toy.

Annem bana bir oyuncak satın alıyor.

They delayed buying a new car.

- Onlar yeni bir araba satın almayı ertelediler.
- Yeni bir araba almayı ertelediler.

Tom is embarrassed about buying condoms.

Tom prezervatif satın alma konusunda utanır.

No one's buying anyone a drink.

Kimse birine bir içki satın almıyor.

I'm buying myself a new umbrella.

Kendime yeni bir şemsiye alıyorum.

Tom isn't buying this at all.

- Tom bunu hiç almıyor.
- Tom buna hiç kanmıyor.

Tom is just not buying it.

Tom sadece onu almıyor.

I can't believe you're buying this.

Bunu aldığına inanamıyorum.

But I'm still not buying it.

Fakat hâlâ onu almıyorum.

We're not buying it from you.

Onu senden almıyoruz.

Thanks for buying these for me.

Bunları benim için aldığın için teşekkürler.

Are you thinking of buying it?

Onu satın almayı düşünüyor musun?

Are you still buying lottery tickets?

Hala piyango biletleri satın alıyor musun?

I use money for buying clothes.

Giysileri satın almak için para kullanırım.

How many flowers are you buying?

Kaç tane çiçek satın alıyorsun?