Translation of "Eindelijk" in Turkish

0.035 sec.

Examples of using "Eindelijk" in a sentence and their turkish translations:

Eindelijk...

Nihayet.

Eindelijk!

Sonunda!

- Eindelijk, het sneeuwt!
- Eindelijk sneeuwt het!

Nihayet kar yağıyor!

Kom eindelijk, Tom!

Hadi, Tom.

Eindelijk ontsnapte ik.

Sonunda kaçtım.

- Het is ons eindelijk gelukt.
- We hebben het eindelijk gedaan.

Sonunda onu yaptık.

Eindelijk kunnen ze eten.

Nihayet beslenebilecekler.

Eindelijk keert het tij.

Gelgit nihayet tersine dönüyor.

Eindelijk, een onverlicht stadspark.

Nihayet, aydınlatılmamış bir şehir parkı buluyor.

Eindelijk gaf hij toe.

- Sonunda kabul etti.
- Sonunda boyun eğdi.

Het is eindelijk voorbij.

Sonunda bitti.

Ze is eindelijk aangekomen!

O nihayet ulaştı!

We zijn eindelijk vrij.

Biz sonunda özgürüz.

Eindelijk is het vrijdag.

- Nihayet bugün Cuma.
- Sonunda bugün Cuma.

Ik versloeg Tom eindelijk.

Sonunda Tom'u yendim.

Tom gaat eindelijk trouwen.

Tom nihayet evleniyor.

Tom is eindelijk aangekomen.

Tom nihayet geldi.

Zijn jullie eindelijk klaar?

Gerçekten hazır mısınız?

- Hij besloot eindelijk te trouwen.
- Hij heeft besloten eindelijk te trouwen.

Sonunda evlenmeye karar verdi.

Ze is hem kwijt. Eindelijk.

Kurtuldu. Nihayet.

Mijn zus is eindelijk getrouwd.

Kız kardeşim sonunda evlendi.

Eindelijk ging hij naar Amerika.

Sonunda, o, Amerika'ya gitti.

De herfst is eindelijk daar!

Sonbahar sonunda geliyor!

De pijn ging eindelijk weg.

Sonunda ağrı geçti.

Mijn huiswerk is eindelijk klaar.

Sonunda ödevim bitti.

Ik viel eindelijk in slaap.

Sonunda uykuya daldım.

De dagdienst neemt het eindelijk over.

Artık gündüz vardiyası işbaşı yapabilir.

Tom gaf eindelijk het roken op.

Tom sonunda sigara içmeyi bıraktı.

We hebben het boek eindelijk gepubliceerd.

Sonunda kitabı bastık.

Eindelijk is zijn gebroken been genezen.

Nihayet kırık bacağı iyileşti.

Eindelijk hebben ze elkaar persoonlijk ontmoet.

Sonunda yüz yüze görüştüler.

Ik heb eindelijk mijn eigen auto.

Sonunda kendi arabam var.

De patiënt overwon eindelijk zijn ziekte.

Hasta sonunda hastalığını yendi.

God zij dank regent het eindelijk!

Şükür Tanrım, nihayet yağmur yağıyor.

Ik denk dat Tom eindelijk slaapt.

Sanırım Tom sonunda uyuyor.

Hij heeft besloten eindelijk te trouwen.

Sonunda evlenmeye karar verdi.

Eindelijk hoort de pup een bekend geroep.

Yavru, nihayet tanıdık bir çağrı duyuyor.

Eindelijk glijdt de zon voorbij de horizon...

Nihayet, güneş ufukta kayboluyor.

Dat ze eindelijk de top hadden bereikt.

...biz aşağıda South Col kampındaydık.

Ze heeft nu eindelijk haar prins gevonden.

En sonunda prensini buldu.

Ik versloeg Tom eindelijk bij het schaken.

Sonunda Tom'u satrançta yendim.

Deze zomer ben eindelijk naar Engeland geweest.

Nihayet bu Yaz İngiltere'ye gittim.

De onderzeeër kwam eindelijk aan het oppervlak.

Denizaltı sonunda yüzeye çıktı.

Eindelijk luistert de regering naar het volk.

Nihayet hükümet insanları dinliyor.

Tom en ik hebben dat eindelijk gedaan.

Tom ve ben sonunda bunu yaptık.

Toen een federale rechtbank dit eindelijk ongrondwettelijk achtte,

Bir federal mahkeme tarafından nihayet anayasaya aykırı bulunduğunda

En vorig jaar hebben we eindelijk bewijs gepubliceerd

Geçen yıl sonunda kanıtlar yayınladık,

Eindelijk, na haar een week gezocht te hebben...

Onu bir hafta boyunca her gün aradıktan sonra,

Eindelijk vond hij een oplossing voor zijn probleem.

Sonunda kendi sorununa bir çözüm buldu.

Ik ben blij je eindelijk gelukkig te zien.

Sonunda mutlu olduğunu gördüğüme sevindim.

Ik ben blij, omdat ik eindelijk Russisch studeer.

Mutluyum çünkü sonunda Rusça çalışıyorum.

Volgens de kranten heeft de man eindelijk toegegeven.

Gazetelere göre adam sonunda itiraf etti.

- Uiteindelijk heeft Tom bekend.
- Tom heeft eindelijk bekend.

Tom sonunda itiraf etti.

Na een lange reis kwamen we eindelijk aan.

Uzun bir yolculuktan sonra nihayet vardık.

En we kunnen eindelijk investeren in onze grootste activa.

Sonunda en büyük varlığımıza yatırım yapabiliriz.

Ik ben blij dat ik je eindelijk heb gevangen.

Sonunda sana yetiştiğime memnun oldum.

Mijn vader leerde eindelijk autorijden toen hij vijftig was.

Babam elli yaşındayken nihayet araba sürmeyi öğrendi.

Eindelijk had Tom een keer gewoon niks te zeggen.

Bir kez, Tom'un basitçe söyleyecek bir şeyi yoktu.

Ik heb eindelijk de oplossing voor het probleem gevonden.

Sonunda problemin çözümünü buldum.

Zeg me niet dat Tom eindelijk ja heeft gezegd.

Tom'un nihayet evet dediğini bana söyleme.

Eindelijk heeft de lente dit deel van Japan bereikt.

Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi.

Eindelijk was het tijd om de grondwet te ondertekenen.

Sonunda, Anayasayı imzalama zamanıydı.

Ik begrijp eindelijk wat je me probeerde te zeggen.

Sonunda bana ne söylemeye çalıştığınızı anlıyorum.

Ik ben blij je eindelijk in levenden lijve te ontmoeten.

Sonunda seninle şahsen tanıştığım için çok mutluyum.

Het was laat in de nacht toen Tom eindelijk thuiskwam.

Tom sonunda eve geldiğinde gece geç saatti.

Had ik eindelijk de accessoires terug om weer gitaar te spelen

sonunda gitarı yeniden çalmamı sağlayacak aksesuarlara sahiptim.

Eindelijk in 1180, besluiten Saladin en Baldwin tot een een tweejarige wapenstilstand.

Sonunda 1180'de, Saladin ve Baldwin aynı fikirde iki yıllık bir ateşkes.

Ik heb eindelijk een plek kunnen vinden waar we alleen kunnen zijn.

Sonunda yalnız olabileceğimiz bir yer buldum.

Tom was eindelijk moedig genoeg om zijn vriendin een aanzoek te doen.

Tom sonunda sevgilisine evlilik teklif etme cesaretini buldu.

Ze had eindelijk de moed bij elkaar geraapt om geld te vragen aan hem.

Ondan biraz daha para istemek için sonunda cesaretini topladı.

Bedankt dat u me eindelijk uitgelegd heeft waarom men mij voor een idioot houdt.

İnsanların neden beni aptal yerine koyduklarını nihayet bana açıkladığın için teşekkürler.

Hij klimt eruit zodat hij zuurstof uit de lucht kan opnemen. Eindelijk keert de zon terug.

Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.

"Zou het echt...?" vroeg Dima zich af. "Heb ik eindelijk de goede Al-Sayib te pakken?"

" Olabilir miydi...? Dima merak etti. Sonunda doğru Al-Sayib aldım mı?

Wanneer Tom eindelijk besloot om uit de kast te komen, wist iedereen al dat hij homo was.

Tom sonunda tuvaletten çıkmaya karar verdiğinde herkes zaten onun bir eş cinsel olduğunu biliyordu.

Een baby, slechts een paar weken oud... ...krijgt eindelijk een beeld bij de geluiden die hij door de bomen hoorde.

Sadece birkaç haftalık bir bebek bu. Ağaçların arasından duyduğu sesler sonunda gözünde somutlaşıyor.