Translation of "‫أصبح" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "‫أصبح" in a sentence and their turkish translations:

كيف أصبح ثريا؟ كيف أصبح رئيسا؟

Nasıl zengin oldu? Nasıl başkan oldu?

‫أصبح أشبه بالمستنقعات.‬

Gittikçe bataklık hâlini alıyor.

أصبح المطر ثلجاً.

Yağmur kara dönüştü.

أصبح بوب مهندساً.

Bob bir mühendis oldu.

أصبح اللحم سيئا.

Et koktu.

أصبح أخي راهبا

Erkek kardeşim papaz oldu.

أصبح الجو ماطرا

Yağmur yağmaya başladı.

أصبح عازف بيانو.

O bir piyanist oldu.

أصبح توم شرطيا.

Tom bir polis oldu.

أصبح توم بطلا.

Tom bir kahraman oldu.

أصبح فاضل أعمى.

Fadıl kör oldu.

أصبح فاضل أبا.

Fadıl bir baba oldu.

هي بأن أصبح مشهورة.

ünlü biri olmak, derdi.

قبل أن أصبح رئيسًا،

Başkan olmadan önce,

أصبح حقيقية في الصين.

orada gerçek oldu bile.

ثم أصبح الأتراك برابرة

sonra Türkler barbar olur

لذلك أصبح قاتلاً للبشر

bu yüzden insanlar için ise ölümcül hale geliyor

أصبح الخلط الثقافي عدونا

Kültür karmaşası bizim düşmanımız olmuştur

حتى أصبح جيشه جاهزا.

düşmanın nerede olduğunu düşünmesini istedi.

لربما أصبح معلماً ماهراً.

Belki o iyi bir öğretmen olacak.

أريد أن أصبح طبيباً.

Ben bir doktor olmak istiyorum.

والده أصبح مريضاً بالسرطان.

Babası kansere yakalandı.

أريد أن أصبح معلما.

Öğretmen olmak istiyorum.

حلمي أن أصبح معلّماً.

Rüyam bir öğretmen olmaktır.

أصبح توم عنيف للغاية.

Tom çok saldırgan oldu.

قررت أن أصبح طبيباً.

Doktor olmaya karar verdim.

أصبح هذا اللحم سيئا.

Bu et kokmuş.

لقد أصبح ممثلا مشهورا.

O, ünlü bir aktör oldu.

أصبح فاضل مهتمّا بالإسلام.

- Fadıl, İslam ile ilgilenmeye başladı.
- Fadıl, İslam ile ilgili hale geldi.
- Fadıl, İslam'a merak sardı.

أصبح فاضل شخصا خطيرا.

Fadıl tehlikeli bir adam haline geldi.

أصبح سامي أبا جديدا.

Sami yeni bir baba oldu.

أصبح منزل سامي مسكونا.

Sami'nin evine cinler dadandı.

وفد أصبح شعاراً للحب الرهباني.

adeta kutsal aşkın nişanı hâline geldi.

كيف أصبح الرجال أكثر عدوانية،

erkeklerin nasıl daha agresif olduğunu,

‫بالتأكيد أصبح أكثر انحداراً الآن.‬

Yamaç çok fena dikleşiyor.

‫الأمر أصبح شديد الخطورة الآن.‬

Burası oldukça tehlikeli.

‫المكان هنا أصبح شديد الضيق.‬

Burası gittikçe daralıyor.

حلمي كان أن أصبح ممثلة.

Benim hayalim aktris olmaktı.

أصبح نقطة تحول في حياتك

hayatının dönüm noktası oldu

أصبح ابنه عازف بيانو شهير.

- Onun oğlu ünlü bir piyanist oldu.
- Oğlu ünlü bir piyanist oldu.

أريد أن أصبح مراسلا رياضيا.

Ben bir spor muhabiri olmak istiyorum.

أصبح العالم مكاناً خطراً للسياح.

Dünya turistler için tehlikeli bir yer oldu.

أصبح الأمر فجأة قضية وطنية.

Aniden ulusal bir konu oldu.

أصبح لدي ولد، ومن بعده فتاة.

Bir oğlum ve bir kızım var.

‫الأمر أصبح في غاية الخطورة الآن.‬

Bu gittikçe tehlikeli bir hâl alıyor.

وهكذا أصبح هذا الشكل هو المعيار.

ve bu standart hâlini aldı.

لكن الآن أصبح لك سجل جنائي،

Ancak şimdi bir adli siciliniz var,

لماذا أصبح الاجتماع مختلفا جذرياً الآن؟

Neden şimdi kökten farklı bir toplantı?

أصبح رجال غنويس في حالة سيئة

Gnaeus adamları sımsıkı bir savunma pozisyonunda ve kaybetmekteler

عندما أصبح رئيس أركان الجيش الإيطالي.

1795 yılına kadar resmen göreve

‫أعني، أصبح الأمر هوسًا نوعًا ما.‬

Bir nevi takıntı hâline gelmişti.

أصبح رئيسا للشركة في سن الثلاثين.

Otuz yaşında şirkete müdür oldu.

أصبح عمرها واحداً و ثمانين سنة.

O seksen bir yaşına girdi.

أصبح سامي مدرّسي في العلوم الإسلاميّة.

Sami İslam'ı öğreten hocam oldu.

أصبح السحر هوايتي لعدد من السنوات الآن.

Sihir birkaç yıldır hobim.

وكلما فعلت هذا، أصبح هذا الأمر أسهل.

Bunu ne kadar sık yaparsanız o kadar kolay olur.

كنت خائفة من أن أصبح طريحة الفراش.

Yatalak olacağım için çok korkmuştum.

حسنًا، يبدو أنه قد أصبح جليًّا بشدة

Acı verici şekilde apaçık ortada ki

هذه المرة لأني أردت أن أصبح متطوعة

Bu sefer gönüllü olmak istiyordum.

ما أصبح يعرف باسم الحركة الإيرانية الخضراء،

sonradan buna İran Yeşil Hareketi adı verildi.

أصبح التعليم متاحاً أكثر. الآن، في الواقع...

Eğitim seviyesi de yükseldi. Şimdi...

والآن أصبح يتابع حنبعل عبر جبال الأبنين.

Ve şimdi Hannibal'ı Apeninler'in üzerinden takip ediyordu.

أصبح مصير سامي بين يدي هيئة المحلّفين.

Sami'nin kaderi jürinin ellerindeydi.

وبما أنّ العالم أصبح مترابطًا أكثر مما مضى،

Dünya her zamankinden daha fazla birbirine bağlı hale gelirken,

‫هذا الوحل أصبح أعمق بكثير،‬ ‫مع اقتراب المد.‬

Ah, gelgitler arttıkça çamur daha da derinleşiyor.

ونتيجة لذلك أصبح الاستمتاع بالمحتوى وحدنا أسهل بكثير.

ve sonuç olarak tek başımıza o içerikten zevk almamız oldukça kolaylaştı.

وفجأةً أصبح هو وبدلته معاً، أصبحا شيئاً مختلفاً .

kostümüyle birlikte bambaşka bir şeye dönüşmesine benziyordu.

فقط أنظروا إلى الإرهاب الذي أصبح ناشط سلام.

Barış aktivisti olan teröriste bir bakın.

كان أحدهما مصرفيًا جيدًا ، والآخر أصبح قائدًا للمافيا

birisi iyi bir bankacı olurken diğeri mafya lideri olmuştu

هدفي في الحياة هو أن أصبح كاتباً روائياً.

Hayattaki amacım roman yazarı olmaktır.

وبفضل هذا أصبح العديد من الأصدقاء أصحاب أعمال.

Birçok arkadaş bu sayede iş sahibi oldu.

أريد أن أصبح طبيبة أو ممرضة أو مدرسة.

Ben bir doktor ya da hemşire ya da öğretmen olmak istiyorum.

يمكن أن أصبح ناجح ولكن لن أحدث فرق،

belki başarılı da olabilirdim ama bir fark yaratamazdım,

- هدفي أن أصبح طبيباً.
- حلمي أن أكون طبيباً.

Amacım bir doktor olmak.

بعد ذلك بدأت السنة الدراسية الثانية ، واكتئابي أصبح أسوأ ،

Sonra ikinci sınıf başladı ve depresyonum iyice kötüleşti,

أصبح يتعارف على شكل القلب كأنه قلب يسوع الأقدس.

kalp şekli, İsa'nın Kutsal Kalbi olarak anılmaya başladı.

وأردت أن أصبح مهندساً ذرياً وأركز على فيزياء البلازما

Plazma fiziğine odaklı atom mühendisi olmak istedim.

‫فهذا يعني أنه أصبح لديها القوة‬ ‫للانقضاض للأمام واللدغ.‬

saldırıya ve ileri atılmaya hazır oldukları anlamına gelir.

الحقيقة هي: أصبح واضحاً أن الشخص التي أسميها فيكي

Aslına bakarsanız, Vicky dediğim kişi

عند عودة الجيش إلى القاهرة، أصبح السلطان المملوكي الجديد

Ordunun Kahireye zaferle dönmesinden sonra

وقد أصبح أعظم عازف كمان في جيله كما يزعم.

ve kendi döneminin tartışmasız en iyi kemancısı oldu.

أصبح عضوًا في النقابة بدلاً من حران أكثر أهمية

Harran'lı değil sendikalı olmak daha önemli bir durum haline geldi

بعد معاهدة السلام في تيلسيت ، أصبح دافوت الحاكم العام

Tilsit'in barış anlaşmasının ardından Davout

كما أصبح "الرجل العجوز" للجيش الفرنسي ، وترقى إلى رتبة

Ayrıca, ' Fransa Mareşal Generali'nin yüce rütbesiyle,

أصبح رائد الفضاء يوري غاغارين أول رجل في الفضاء.

Yuri Gagarin, uzaydaki ilk insan oldu.

أصبح الكثير من هذه المؤسسات المجتمعية في حالة سيئة.

pek çok kamu kurumunu harap bıraktı.

كان حلمي وأنا طالب بالثانوية أن أصبح موظفًا بنكيًا.

Lisede öğrenciyken hayalim bankacı olmaktı.

لقد أصبح حاقداً بعض الشيء بعد ترك زوجته له.

O, karısı onu terk ettikten sonra oldukça kindar oldu.

هل بإمكاني أن أصبح واحدا من أصدقائك الجدد أيضا؟

Ben de senin yeni arkadaşlarından biri olabilir miyim?

هي بالفعل من أثارت اهتمامي بأن أصبح أخصائية علم نفس

benim bir psikolog olma ve bir insanın öz güveni

أصبح الوضع سيئاً جداً، في ذلك الوقت أجلستني والدتي وقالت:

Bir noktada o kadar kötüleşti ki annem yanıma oturdu ve şöyle dedi,

عندما أصبح التلفاز شائعًا في عام 1960 في الولايات المتحدة،

Televizyon 1960'larda ABD'de ilk popüler olduğunda