Translation of "يكفي" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "يكفي" in a sentence and their turkish translations:

يكفي!

- Yeter!
- Yeter be!

هذا يكفي.

Artık yeter.

- كفى.
- هذا يكفي.

- Yeterli.
- Bu yeterli.
- Bu kadarı yeterli.
- Yeter.

‫يكفي ضوؤه للقراءة عليه.‬

Yaydıkları ışık altında kitap bile okunabilir.

كبيرة بما يكفي لوحدهم -

Kendi başlarına yeterince büyük -

لست سريعاً بما يكفي.

Yeterince hızlı değilsin.

يكفي أن تفهموا أفكاري ومشاعري."

Benim fikirlerimi ve duygularımı anlıyorsanız bu yeterlidir.” diye.

‫الليلة، يوجد ما يكفي الجميع.‬

Bu gece herkese yetecek balık var.

هل ستكونوا رجالًا بما يكفي

"Soyunma odası muhabbetini" duyduğunuzda,

إما أخي ، أخي مصاب ، يكفي.

Ya bulaşsın kardeşim bulaşsın yeter artık bıktık bulaşsın

أنا كبير بما يكفي لأشرب.

İçki içecek kadar yaşlıyım.

أنا كبير بما يكفي لأقود.

Araba sürecek yaştayım.

كان أحمق بما يكفي ليصدقها.

Ona inanacak kadar aptaldı.

لا, هذا يكفي. أنا ممتلئ.

Yok, yeter. Doydum.

كبيرة بما يكفي لتدمير المدينة

bir şehri yok edecek kadar büyüktür

فقلت: "هذا أيضًا لا يكفي."

Dedim ki ''Bu da yetmez.''.

لأنني اقترف ما يكفي من الأخطاء،

Çünkü yeterince hata yapıyorum

والكثير غير أصحّاء بما يكفي للسفر.

Çoğunun sağlık durumu seyahat için uygun değil.

‫إنها تصطاد ما يكفي لإطعام كليهما.‬

İkisini de doyuran avları anne indiriyor.

هل كان يكفي لجعل الناس يعتقدون؟

İnsanları inandırmak için yeterli miydi acaba?

في تلك المرحلة، كان لدي ما يكفي.

O noktada, canıma tek etmişti.

أحمق بما يكفي لأكون متفائلة مرة أخرى.

ama her seferinde yeniden umutlanacak kadar da ahmak oldum.

‫هذا لا يكفي.‬ ‫إنه مجبر على التراجع.‬

Ama kâfi gelmiyor. Çekilmek zorunda kalıyor.

ولكن هذا لا يكفي محاولة تدمير التركية

ama bu yetmiyor Türklüğü de yok etmeye çalışıyor

حجر السماء كبير بما يكفي لتدمير العالم

dünyayı yok edebilecek kadar büyüklükte bir gök taşı

ما زال عندنا ما يكفي من الوقت.

- Hala yeterince zamanımız var.
- Hala bol zamanımız var.

لم تكن كبيرة بما يكفي لتصبح الكواكب

gezegen olacak kadar büyük değildiler

سوف ناسا لديها ما يكفي من الوقت

NASA'nın yeterli zamanı olurdu

لكن كل هذا لا يكفي. ماذا سنفعل؟

Bunları yapmakta yetmez. Ne yapacağız?

ليس لديك أصدقاء بما يكفي,أليس كذلك؟

Yeterli arkadaşın yok, değil mi?

توم ليس كبيراً بما يكفي ليفهم هذا.

Tom bunu anlayacak kadar yaşlı değil.

فإنهم غير متحمسين لوضع أهداف طموحة بما يكفي

Bizi 2 derece sınırında tutacak iddialı hedefleri belirlemekte

‫عقارب "بارك" بها من السم ما يكفي لقتلك.‬

Arizona akreplerinde sizi öldürmeye yetecek kadar zehir bulunur.

كما لو أنهم لم يكونوا جيدين بما يكفي.

Yeterince iyi değillermiş gibi.

وعقولنا قوية بما يكفي لتطرح هذه الأسئلة الصعبة،

Beynimiz, böyle zor soruları sorabilecek kadar güçlü

تقول ناسا أنها ليست عالية بما يكفي لهذا

Nasa bunun için yeterince yükseğe çıkılmadığını söylüyor

هل هذا يكفي؟ بالطبع لم يكن ذلك كافيا

yetti mi? Tabi ki de yetmedi

لست كبيرا بما يكفي لتحصل علي رخصة قيادة.

- Sürücü ehliyeti almak için yeterli yaşta değilsin.
- Sürücü ehliyeti almak için yaşınız yeterli değil.
- Sürücü belgesi almak için yaşın yeterli değil.

لقد كان غبي بما يكفي لتصديق ما قالته.

Onun söylediğine inanacak kadar aptaldı.

لقد كان أحمق بما يكفي ليصدق ما قالته.

Onun dediğine inanacak kadar aptaldı.

نشتري كمية من ورق المرحاض ما يكفي لجيش

Costco'daki bir ordu kışlası için yeterince tuvalet kağıdı alıyoruz.

لقد شربت ما يكفي من الماء، في اعتقادي.

Yeterince su içtiniz sanırım.

تظهر أمواج ضخمة فقط لأن جسم الماء لا يكفي

su kütlesi yeterli miktarda olmadığı için sadece dev dalgalar ortaya çıkar

لذلك يقولون أن المال على الأرض لا يكفي لشرائه

Yani diyorlar ki yeryüzündeki para bunu satın almaya yetmiyor

- أنا كبير بما يكفي.
- أنا كبير بما فيه الكفاية.

Yeterince yaşlıyım.

- لست سريعاً بما فيه الكفاية.
- لست سريعاً بما يكفي.

Sen yeterince hızlı değilsin.

لا يكفي القول عن لغة أنها عالمية، لتصبح كذلك.

Bir dilin uluslararası olabilmesi için öyle olduğunu söylemek yeterli değildir.

كانت ليلى قويّة بما يكفي كي تعبر النّهر سباحة.

Leyla nehri yüzerek geçecek kadar güçlüydü.

‫بعض الضفادع السامة‬ ‫تحمل ما يكفي من السم لقتل إنسان.‬

Bazı zehirli sarı kurbağalar bir insanı öldürecek kadar zehir barındırır.

لو كان لدي ما يكفي من المال لاشتريت تلك الحقيبة.

- Yeterli param olmuş olsaydı çantayı alırdım.
- Yeterli param olsaydı çantayı alırdım.

لا نملك من المال ما يكفي لشراء كل ما نحتاج.

İhtiyacımız olan her şeyi almak için yeterli paramız yok.

لم تبلغ من العمر ما يكفي للحصول على رخصة قيادة.

Sürücü belgesi almak için yeterince yaşlı değil.

يوجد ما يكفي من الأشخاص يخبروننا أننا لن نستطيع القيام بذلك.

Yapamayacağımızı söyleyen yeterince insan var.

لا يكفي أنْ نرى كيف تعمل هذه الإشارات على المستوى المخبري.

Görülecek bir şey de işaretlerin laboratuvar şartlarında nasıl çalıştığı.

الذين لديهم ما يكفي من الجرأة ليحلموا أحلامًا كبيرة ويقاتلوا بقوة،

yeterince cesur kefalet karşıtlarımız var,

‫أو ربما يعاني في العثور‬ ‫على ما يكفي من الطعام نهارًا.‬

Belki de gündüzleri yeteri kadar yemek bulmakta zorlanıyordur.

جعل هذا بيديت من pramit مثل متاهة مثل هذا لا يكفي

buda yetmesin gibi bide pramit'in içeirisini labirent gibi yap

محظوظًا بما يكفي لوجودك في باريس ، فقم بزيارة بوتيك نابليون شخصيًا.

Paris'te olacak kadar şanslıysanız, Boutique Napoleon'u şahsen ziyaret edebilirsiniz.

لكن مركبة فضائية كبيرة بما يكفي لتحمل جميع الإمدادات والمعدات والوقود

Ancak yolculuk için gerekli tüm malzemeleri, ekipmanı ve yakıtı taşıyacak kadar büyük bir uzay aracının

- أنا كبير بما يكفي للتصويت.
- أنا كبير بما فيه الكفاية لأصوت.

Oy vermek için yeterince yaşlıyım.

كان لدي ما يكفي من الوقت كي أتحدث مع العديد من الأصدقاء.

Benim birçok arkadaşlarla konuşmak için bol bol vaktim vardı.

طارت تلك الكرة بعيدًا بما يكفي لتجاوز الأشجار والهبوط أمام الكرة الخضراء.

Bu top ağaçların üzerinden geçip yeşilin önündeki topraklara yetecek kadar uçtu.

‫آلاف النحلات تهز عضلات أجنحتها‬ ‫مولدةّ ما يكفي من الحرارة‬ ‫لإبقاء القفير دافئًا.‬

Binlerce arı, kanat kaslarını titreterek kovanı sıcak tutmaya yetecek kadar ısı üretiyor.

لما لا؟ لأنه ليس هناك ما يكفي من المسطحات المائية ، الأمر بهذه البساطة

neden olmaz? Çünkü yeterli miktarda su kütlesi yok bu kadar basit

في الواقع ، لم يكن لدى عائلته ما يكفي من المال لدراسته في الجامعة.

Hatta ailesinin onu üniversite okutabilecek kadar bir parası da yoktu ortada

بالإضافة إلى ذلك ، فإن دولتنا ليست قوية بما يكفي للنضال مع الهالة لأشهر.

Ayrıca bizim devletimiz koronayla aylarca mücadele edebilecek kadar güçlü değil

‫نعم، هذه المياه تبدو عميقة بما يكفي،‬ ‫ولكن لا يمكنك أن تثق 100 بالمئة.‬

Evet, su yeterince derin görünüyor, ama asla yüzde 100 emin olamazsınız.

لسوء الحظ ، تم تعيينه من اسطنبول إلى الأناضول ولا يكفي راتبه للعيش في اسطنبول.

anadoludan İstanbul'a tayini çıkmış ve maaşı İstanbul'da yaşamak için yetmiyor malesef

‫ولكن إذا كانت المزارع القائمة تنتج ما يكفي من الغذاء ،‬ ‫فإن احتمال فقدان الغابات أقل.‬

ve bu da orman tahribine dayalı salınımlara neden oluyor.

بحلول ربيع عام 217 ق.م. حشد صدربعل جيشًا كبيرًا بما يكفي لشن هجوم ضد غنويس

M.Ö 217'nin bahar ayı ile birlikte Hasdrubal yeterli birliği Gnaeus' karşı yapacağı büyük taarruz için topluyor

لأن أيا من قذائف الهاون التي نستخدمها اليوم ليست قوية بما يكفي للتعامل مع حمولة من هذا الوزن

çünkü günümüzde kullandığımız harç'lardan hiçbirisi bu kadar ağırlıktaki bir yükü kaldırabilecek sağlamlıkta değil

- انه لمن المهم جداً الحصول على كفاية من الراحة.
- انه لمن المهم جداً الحصول على ما يكفي من الراحة.

- Yeteri kadar dinlenmek önemlidir.
- Yeterince dinlenmek çok önemlidir.

كانت ليلى فتاة مصمّمة و غير متعلّمة و من الأرجح أنّها لم تكن راشدة بما يكفي كي تصبح أمّا.

Leyla tek yönlü, eğitimsiz bir kızdı ve muhtemelen anne olmak için fazla olgunlaşmamıştı.

- لا أعلم إن كان لدي ما يكفي من الوقت.
- لا أعرف إذا كان لدي الوقت الكافي لذلك.
- أنا لا أعرف إذا كان لدي الوقت.

Zamanım olup olmadığını bilmiyorum.