Translation of "ذات" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "ذات" in a sentence and their turkish translations:

مريم ذات خلق.

Maryam terbiyelidir.

نساء ذات مظهر فريد.

kendilerine ait kıvrımları olan kadınlar.

"ليست ذات بشرة فاتحة."

"Açık tenli bile değil."

أبنية ذات أغراض متجددة

yeniden amaçlandırılmış binalar

وهذا الكسلان ذات اصبعين.

Bir de iki parmaklı tembel hayvanlar var.

اسر ذات اسنان مائلة

Diş çıkaran ailelerin

ذهبنا إلى ذات الكنيسة.

Biz aynı kiliseye gittik.

ثانيًا، اجمع الحقائق ذات الصلة.

İkincisi, ilgili unsurları bir araya getirin.

تتنافس كلاها على ذات المصدر.

hepsi aynı kaynaklar için savaşıyordu.

‫في لحظة ذات أهمية كبيرة.‬

Çok şey ifade eden böyle bir zamanda

بسبب قوى ذات نفوذ شريرة

kudretli ve alçak güçler

ويحارب تلك القوى ذات النفوذ،

o kudretli güçlerle savaşacak,

اللغة الاوكرانية ذات نغمة موسيقية

Ukrayna dili çok melodiktir.

للتخلص من مصطلح ذات المقاس الكبير.

ortadan kaldırma konusunda daha ön plana çıkıyordu.

عملت مع مدير تنفيذي ذات مرة،

Bu CEO ile bir kez çalıştım

جميع الترابط في الظروف ذات الصلة.

İlgili durumların tüm bağlantıları.

ذات ليلة على أرضية غرفة الرقص،

ve balo salonundaki dans pistinde bir gece

ويكررون ذات الأساطير التي تبدو علمية.

daha sert bir şekilde geri püskürtür.

وأعتقد أن السيارة ذات القيادة الذاتية

Ve bence sürücüsüz otomobil örneği

كانت الصورة ذات نوعية جيدة حقا

görüntü gerçekten kaliteli

عملت ماري ذات مرة كدليل سياحي .

Mary bir zamanlar turist rehberi olarak çalışmıştı.

عمل توم ذات مرة كمرشد سياحي .

Tom bir zamanlar bir turist rehberi olarak çalıştı.

انني ارتدي سترة ذات جيوب واسعة .

Ben geniş cepli bir ceket giyiyorum.

كانت ليلى امرأة ذات جمال ساحر.

- Leyla büyüleyici bir kadındı.
- Leyla çekici bir kadındı.

آمل أن هذه معلومات ذات مصداقية.

Umarım bu doğru bir bilgidir.

القاعدة الثالثة: استخدم الاسئلة ذات النهايات المفتوحة .

Üç numara: Açık uçlu sorular sorun.

حتى المدير التنفيذي كان في ذات المكان،

ve üst düzey yöneticinin olduğu yer

إن الحياة على الأرض ذات قيمة ثمينة.

Dünya'daki yaşam kıymetlidir.

عن لطف طفلٍ صغير ظهر ذات يوم،

bir gün ortaya çıkan küçük bir çocuğun kibarlığı hakkında

قال الشاعر الصوفي توماس مارتن ذات مرة،

Şair ve mutasavvıf Thomas Merton der ki:

‫ربما لا تبدو ذات شأن‬ ‫من هنا،‬

Buradan bakınca çok iyi görünmeyebilir

وقد بدؤوا إمطاري بأسئلة ذات إجابتين فقط،

Bir anda beni soru yağmuruna tuttular:

آلة تصوير الرنين المغناطيسي ذات ملايين الدولارات

milyonlarca dolarlık MR makinesinin işlevini üstlenerek

ذات مرة قالت لي المطورة ماجور كارتر،

Geliştirici Majora Carter bana şöyle söylemişti:

التقيت بها ذات شتاء قبل عدة سنوات.

- Birkaç yıl önce sonbaharda onunla tanıştım.
- Birkaç yıl önce kışın onunla tanıştım.

أخبرتني ذات يوم أنها أرادت قطة أليفة.

Bir gün, o bana evcil bir kedi istediğini söyledi.

كان سامي يملك سيّارة ذات دفع رباعي.

- Sami'nin bir SUV'u vardı.
- Sami bir SUV'a sahipti.

اختار 90٪ من الناس اللوحة ذات الألوان الدافئة.

İnsanların %90'ı ılık tonlu olanı seçti.

اختار 70٪ من الناس اللوحة ذات اللون الوردي.

İnsanların %70'i pembe olanı seçti.

ذات مرة كانت هناك امرأة تدعى الآنسة مارجريت.

Bir zamanlar Margaret isminde bir kadın vardı.

رأيت جسمًا غامضًا (يو إف أو) ذات مرة.

Bir kez UFO görmüştüm.

يتحدث الناس عن علاقاتهم ذات الاهتمام مرة أخرى

insanların yine çıkar ilişkilerini bunları anlattı

من خلال وضع النباتات المعمرة ذات الجذور العميقة،

köklü çok yıllık bitkiler yerleştirerek,

ذهبت ليلى للمدرسة كي تصبح ممرّضة ذات شهادة.

Dania sertifikalı bir hemşire olmak için okula gitti.

مع افتراض أن معظمهم سيختار اللوحة ذات اللون الدافئ.

Çoğu kişinin daha ılık tonlu olanı seçeceğini düşünüyordum,

الخطوة الثانية ذات علاقة بالتعامل مع الأحاسيس الثمانية المزعجة

İkinci adım sekiz tatsız duyguyla baş etmekle ilgili.

تتعامل المدارس ذات الموارد المنخفضة مع تجيهزات أقل جودة،

Finansal kaynağı düşük olan okullar kalitesiz araç gereçle eğitim veriyor,

سلاح الكسلان السري هو امتلاكه معدة ذات أربع غرف

Tembel hayvanların gizli silahı dört bölmeli bir mide

وتحتوي الأجهزة الحديثة ذات الحاوية الصغيرة على نيكوتين مالح،

Yeni çıkan pod cihazlar nikotin tuzu içeriyor.

وغير مبالين إزاء الكثير من المخاطر، في ذات الوقت؟

aynı zamanda böylesi dikkatsiz bir şekilde risk alabilirler?

والعديد من الناس معرضون لمستويات من الضوضاء ذات الصلة.

ve birçok insan belirli gürültü seviyelerine maruz kalıyor.

لقد قمنا ببناء أول نموذج طابعة ذات ذكاء طبي.

ilk IntelliMedicine prototip yazıcıyı yaptık.

لمهاجمة غيرهم من البشر، ولارتكاب جرائم ذات طابع طقوسي،

başka bir insana saldırmak, dini kurban vermek,

‫بشعيرات ذات مستشعرات كيميائية،‬ ‫تشم رائحة الهدف عن بعد.‬

Kıllarındaki kimyasal alıcılarla yaklaşan kurbanının kokusunu alır.

النوع الثاني هو الخفافيش ذات الأجسام الكبيرة وتغذية الفاكهة.

ikinci tür ise büyük gövdeli ve meyve ile beslenen yarasalar

‫ذات يوم، كانت تتبعني.‬ ‫وما أروع أن يتتبعك أخطبوط!‬

Bir gün beni takip ediyordu. Ve bir ahtapotun seni takip etmesi inanılmaz ötesi bir şey.

وواحدٍ وثلاثين. وشهد ذات العام تشييد ناطحة السحاب المذهلة

Ancak bina kısa ömürlü oldu. Bin dokuz yüz otuz bir yılında yıkıldığı yer

ذلك لأن الصابون يحوي داخله على جزيئات ذات جانبين.

Bunun sebebi sabunun içinde bulunan iki yönlü moleküllerdir.

أو يعيد تسليط تركيزك إلى أي الأشياء حقًا ذات أهمية.

yönlendirmenin işleri basitleştiren bir yanı var.

ولا يتقاسمون ذات المفترضات الخاصة بقواعد آداب سلوك استخدام الهاتف:

bu grupların topluluk içinde telefon kullanma kuralları farklıdır.

وتم وضع حد للإمبراطورية العباسية التي كانت مجيدة ذات يوم

ve böylece bir zamanlar şanlı ve güçlü olan Abbasi İmparatorluğunu yıktılar.

‫محولةً إياها إلى أشعة‬ ‫ذات أطوال موجية أقل خطورة.‬ ‫فلورية.‬

onu daha az tehlikeli dalga boylarına dönüştürüyor. Florışı işlemi.

وكانوا يعلمون أن المدينة ذات الأهمية الاستراتيجية يجب أن تُحفظ.

stratejik önemi büyük bir şehrin ele geçirilmesi gerektiğini biliyordu.

الدباغ اقرباء اسماء الاخرس وتمكنت اسماء في ذات الوقت من

- Dabbagh'ın aynı yıldızı olarak yükseldiği

العالم. ما يعني توفير مساكنٍ بمساحةٍ اقل وفي ذات الوقت

. Bu, aynı zamanda daha az alan ve daha fazla estetik

في ابريل من ذات العام. وحينها قدرت الحكومة العراقية تكلفة

temeli atıldı . O sırada Irak hükümeti projenin maliyetini

ذات مساء بعد يوم شاق من التدريس لأطفال في عمر الثامنة

Denver'daki ilk okulumda sekiz yaş grupları ile

وأن أحدد فقط تلك التي تكون ذات صلة في حياتنا اليومية؟"

ve sadece günlük hayatımızla alakalı olanları nasıl seçebilirim?"

لذلك، تأخذ سارة فقط نلك القطع من اللُغز ذات ذكاء وجاذببية

Bu yüzden, Sarah yalnızca zekâ ve çekicilikle ilgili yapboz parçalarını

Lejre ، ذات مرة ليدربورج ، حقًا مركزًا رئيسيًا للقوة في أوائل فترة

Lejre, bir zamanlar Ledreborg, gerçekten de erken Viking

‫"سنغافورة"...‬ ‫مدينة خضراء ذات مجار مائية نظيفة‬ ‫وأكثر من 2 مليون شجرة،‬

Singapur. Tertemiz su yollarına ve iki milyondan fazla ağaca sahip bu bahçe şehir,

لندن الى سيدة القصر الجمهوري في الثامن عشر من ديسمبر من ذات

aynı yılın onsekiz Aralık'ında bir kız Londra'dan Lady Başkanlık Sarayına

تعيش في بلدٍ يكثر فيه الزلازل. وفي ذات الوقت انت صاحب حظٍ

Depremlerin sık olduğu bir ülkede yaşıyor. Aynı zamanda şansınız da yok

لقد انقلبت حياة فاضل رأسا على عقب ذات يوم في فصل الخريف.

Fadıl'ın hayatı bir sonbahar günü tersine döndü.

أن هديتهما ذات الـ1000 دولار من المحتمل أن تكون أكثر من منحة بدء.

1000 dolarlık hediyeleri daha başlangıç.

حيث انتشرت الصورة النمطية للفتاة السوداء على أنّها ذات بشرة فاتحة وشعر طويل.

uzun saçlı, açık tenli olmak olduğu Detroit'te büyüdüm.

كنت ذات مرة في الحديقة مع أطفالي، بدأ هاتفي في الرنين بشكل مستمر.

Çocuklarımla hayvanat bahçesindeydim ve telefonum durmadan çalmaya başladı.

لا أعرف ما إذا كانت الدراجات في تلك الأيام ذات نوعية رديئة ولكن

o günlerdeki bisikletler kalitesiz miydi bilmiyorum ama

ذات يوم عندما أصل إلى هذا المستوى سأشتري هذه السيارة سأشتري هذا المنزل

ben bir gün şu seviyeye geldiğimde şu arabayı alacağım şu evi alacağım

ولكنكم كما أنكم سألتم سانتا للحصول على سيارة رولز رويس ذات لون فضي

ama siz Noel Baba'dan Rolls Royce araba istemişsiniz de

القدس مدينة ذات دلالة رمزيّة بالنّسبة لكلّ من المسلمين و المسيحيّين و اليهود.

Kudüs Müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler için sembol bir şehirdir.

‫لكن أسماك شيطان البحر ذات الـ5 أمتار‬ ‫تُعدّ أقزامًا مقارنة بأكبر سمكة في البحر.‬

Ama beş metrelik hayalet vatozlar bile denizlerdeki en büyük balığın yanında ufak kalır.

لقد كان إنجازًا مثيرًا للإعجاب ، لكن المجندين الشباب في الغالب واجهوا قوات ذات خبرة

Bu etkileyici bir başarıydı, ancak çoğunlukla genç askerler deneyimli,

لم يكن يدفعها رامي كونه من داخل دائرة الحكم وصعد في ذات نجم ال

Rami, iktidar çemberinden olduğu ve Asma al-Akhras'ın akrabaları olan Al

‫وهي تنتج 60 إلى 80 في المائة‬ ‫من المواد الغذائية في البلدان ذات الدخل المنخفض ،‬

Kadınlar dünyanın birincil çiftçileridir.

ذات يوم، أحصى "إنياتو" الأيام، وأدرك أنّنا عشنا نحن الـ3 معاً فترة أطول ممّا عشنا مع زوجاتنا.

Ñato hesaplamış, üçümüz birlikte, kadınlarımızla geçirdiğimizden daha çok vakit geçirmişiz.

دعونا نبحث عن جمل تحتوي على مفردات جديدة ذات علاقة بهذا الموضوع، ثم نضيف الجمل إلى هذه القائمة: _____؛ ونترجمها.

Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.