Translation of "çaldığını" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "çaldığını" in a sentence and their spanish translations:

- Parayı çaldığını inkar etti.
- Parayı çaldığını reddetti.

Él negó haber robado el dinero.

- Telefonun çaldığını duydum.
- Ben telefonun çaldığını duydum.

Oí el teléfono que sonaba.

- Jill'in piyano çaldığını duydum.
- Ben Jill'in piyano çaldığını duydum.

Oí a Jill tocando piano.

Mary'nin piyano çaldığını görüyorum.

Veo que Mary está tocando el piano.

Ben zilin çaldığını duydum.

Oí el timbre sonar.

Birinin kapıyı çaldığını duydum.

Oí a alguien llamar a la puerta.

Piyanoyu çaldığını duymak istiyorum.

Me gustaría oírte tocar el piano.

Tom'un bizden çaldığını düşündüm.

Pensé que Tom nos estaba robando.

Birinin eşya çaldığını gördüm.

Vi a alguien robar la mercancía.

Çocuğun keman çaldığını duyduk.

Oímos al niño tocar el violín.

Bana bunu çaldığını söyleme.

No me digas que lo robaste.

Gitar çaldığını duymak istiyorum.

- Quiero oírte tocar guitarra.
- Quiero oírte tocar la guitarra.

Birinin ıslık çaldığını duydum.

Oí a alguien silbar.

Mücevher çaldığını itiraf etti.

Él admitió haber robado las joyas.

Çocuk bisikleti çaldığını inkar etti.

El niño negó haber robado la bicicleta.

Mary parayı çaldığını inkar etti.

María negó haber robado el dinero.

Tom parayı çaldığını inkar etti.

Tom negó haber robado el dinero.

Adam arabayı çaldığını inkar etti.

El tipo negó haber robado el auto.

O, altını çaldığını itiraf etti.

Admitió que robó el oro.

O, hazineyi çaldığını itiraf etti.

Admitió haber robado el tesoro.

Tom parayı çaldığını itiraf etti.

Tom confesó que él había robado el dinero.

Saatini çaldığını baban biliyor mu?

¿Papá sabe que has roto su reloj?

Tom'un bandosuyla gitar çaldığını gördüm.

He visto a Tom tocar la guitarra en su banda.

Oğlumun keman çaldığını duydun mu?

¿Oíste a mi hijo tocar violín?

Saatin kaç kez çaldığını duymadım.

No he oído cuántas campanadas eran.

Tom bisikleti çaldığını itiraf etti.

Tom admitió haber robado la bicicleta.

Tom bir şey çaldığını yalanladı.

Tom negó haber robado alguna cosa.

Kimse Tom'un kitabı çaldığını görmedi.

Nadie vio a Tom robar el libro.

Tom Mary'nin piyano çaldığını duydu.

Tom escuchó a Mary tocar el piano.

Birinin banjo çaldığını duyduğumu sandım.

Me pareció escuchar a alguien tocar un banyo.

Tom da flüt çaldığını söyledi.

Tom dijo que también tocaba la flauta.

Birinin kapı zilini çaldığını duydun mu?

¿Oíste a alguien tocar el timbre?

Onun bu şarkıyı çaldığını asla duymadık.

Nunca le hemos oído cantar esa canción.

Bu, onların arabayı çaldığını söylediği kişi.

Esta es la persona que dicen que robó el coche.

Tom bir araba kornasının çaldığını duydu.

Tom oyó sonar un claxon.

Bir kez onun piyano çaldığını duydum.

Una vez le oí tocar el piano.

Bir yerde bir saksafon çaldığını duyabiliyorum.

Puedo oír un saxofón sonando en alguna parte.

Onun piyano çaldığını hiç duydunuz mu?

¿Las has oído tocar el piano alguna vez?

Tom, Mary'nin parasını çaldığını itiraf etti.

Tomás admitió que había robado el dinero de María.

Tom Mary'nin John'un parasını çaldığını gördü.

Tom vio a Mary robándole el dinero a John.

Onun parayı çaldığını itirafı ailesini şaşkına çevirdi.

El hecho de que él admitiera haber robado el dinero dejó a su familia anonadada.

Arabamı kimin çaldığını öğrenmeme yardım etmeni istiyorum.

Quiero que me ayudes a descubrir quién me robó el coche.

Sadece Tom'un bir kez piyano çaldığını duydum.

Solo he oído una vez a Tom tocar el piano.

Tom Mary'nin yazar kasadan para çaldığını öğrendi.

Tom descubrió que María estaba robando de la caja registradora.

Tom Mary'nin onun parasını çaldığını bilmiyormuş gibi yaptı.

Tom fingió no saber que Mary le había robado el dinero.

O, zilin çaldığını duyar duymaz telefona cevap verdi.

En cuanto oyó el timbre, contestó el teléfono.

O, zil çaldığını duyar duymaz telefona cevap verdi.

Ella contestó al teléfono en cuanto lo oyó sonar.

- Senin piyano çaldığını duyuyorum.
- Duyduğuma göre piyano çalıyormuşsun.

He oído que tocas el piano.

Tom'un bariton saksafonunu çaldığını duyduğumdan beri uzun zaman oldu.

Ha pasado mucho tiempo desde que no oía a Tom tocar su saxofón barítono.

Adam: İnsanların müzik çaldığını duyduğumuzda, bu diğer notaları duyuyoruz;

Adam: Cuando sea que estamos escuchando gente canta, estamos escuchando estas otras notas, estos "sobretonos"