Translation of "Fincan" in Polish

0.006 sec.

Examples of using "Fincan" in a sentence and their polish translations:

Bu bir fincan.

To jest filiżanka.

Bir fincan kahve, lütfen.

Poproszę filiżankę kawy.

Bir fincan çay lütfen.

Poproszę filiżankę herbaty.

Bir fincan kahve istiyorum.

Chciałbym filiżankę kawy.

Bir fincan çay içmek istiyorum.

Chcę się napić filiżanki herbaty.

O bir fincan kahve içti.

On wypił filiżankę kawy.

Bir fincan kahve içmek istiyorum.

Chciałbym wypić filiżankę kawy.

Sabah bir fincan kahve içmeliyim.

Rano muszę wypić kawę.

Bir fincan kahve bir kron.

Filiżanka kawy kosztuje jedną koronę.

Size bir fincan sıcak kahve yapayım.

A może filiżankę gorącej kawy?

Benim için bir fincan çay doldurdu.

Nalała mi herbaty.

Bir fincan sıcak kahveye ne dersin?

A może filiżankę gorącej kawy?

Tom günde üç fincan kahve içer.

- Tom wypija trzy filiżanki kawy dziennie.
- Tom pije trzy filiżanki kawy dziennie.

Bana bir fincan kahve getir, lütfen.

Przyniesiesz mi filiżankę kawy?

Bir fincan daha kahve ister misiniz?

Chcesz jeszcze jedną filiżankę kawy?

Bir fincan kahve içerken sohbet ettik.

Porozmawialiśmy przy herbacie.

Bir fincan çay alacaksın, değil mi?

A może filiżankę herbaty?

Bana bir fincan kahve getirmeni istiyorum.

Chciałbym żebyś mi przyniósł kawy.

Gidip size bir fincan kahve getireceğim.

Pójdę przynieść ci kawy.

Tom kendine ikinci fincan kahveyi doldurdu.

Tom nalał sobie drugi kubek kawy.

Sabahleyin her zaman iki fincan kahve içerim.

Zawsze piję rano dwie filiżanki kawy.

Bir fincan kahve almaya gidelim ve konuşalım.

Chodźmy pogadać przy filiżance kawy.

Oradaki kafeteryada bir fincan kahve içmeye gidelim.

Napijmy się kawy w tamtej kawiarni.

Şimdi istediğim şey bir fincan sıcak kahve.

To, na co mam teraz ochotę, to filiżanka gorącej kawy.

Ben bir fincan kahve için can atıyorum.

Dałbym wszystko za kubek kawy.

Sabahları her zaman bir fincan kahve içerim.

Codziennie rano piję kawę.

Tom mutfağa girip kendine bir fincan kahve koydu.

Tom poszedł do kuchni nalać sobie kawę.

Ben sabahleyin her zaman iki fincan kahve içerim.

Zawsze wypijam rano dwie kawy.

Bütün istediğim bir fincan kahve ve bir parça tost.

Chcę jedynie kubka kawy i kawałka tosta.

Tom kahve cezvesini aldı ve kendisine bir fincan koydu.

Tom wziął dzbanek z kawą i nalał sobie do filiżanki.

Bir fincan kahve, o günlerde 200 yene mal oldu.

W dzisiejszych czasach filiżanka kawy kosztuje dwieście jenów.

Genellikle bize su vermezlerdi veya günde sadece bir fincan verirlerdi.

Nie dawali nam wody albo dawali kubek dziennie.

"Tom akşam yemeğinden sonra üç fincan kahve içti." "Uyuyamamasına şaşmamalı."

"Tomasz wypił trzy filiżanki kawy po obiedzie." "Nic dziwnego, że nie może spać."

Babam anneme tam da onun hoşlandığı şekilde bir fincan kahve yaptı.

Mój ojciec zrobił mojej mamie filiżankę kawy dokładnie takiej, jaką lubi.

Bana bir fincan daha kahve doldur ve bir çörek daha yiyeceğim.

Zrób mi drugą kawę, a zjem następnego pączka.