Translation of "İngilizceyi" in Japanese

0.007 sec.

Examples of using "İngilizceyi" in a sentence and their japanese translations:

İngilizceyi anlamıyorum.

- 私は英語がわかりません。
- 私は英語が分かりません。

İngilizceyi sevmiyorum.

私は英語が好きではありません。

İngilizceyi çok severim.

私は英語が大変好きです。

İngilizceyi sever misiniz?

あなたは英語が好きですか。

İngilizceyi öğrenmek zordur.

- 英語を習得するのは難しい。
- 英語を習得するのは大変だ。
- 英語をマスターすることは難しい。

İngilizceyi hiç konuşamam.

- 英語はさっぱり話せません。
- 英語は全く話せません。
- 英語は全然話せないの。

Onlar İngilizceyi seviyorlar.

- 彼らは英語が好きだ。
- 彼らは英語が気に入っている。

İngilizceyi biraz konuşabilirim.

- 私は少し英語を話すことができる。
- 英語は少し話せます。

İngilizceyi sıkı çalışmalısın.

あなたは一生懸命英語を勉強しなければならない。

İngilizceyi nerede öğrendin?

あなたはどこで英語を学びましたか。

- Ben de İngilizceyi severim.
- Ben de İngilizceyi seviyorum.

私も英語が好きです。

- İngilizceyi çok iyi konuşabilir.
- O, İngilizceyi çok iyi konuşabilir.

- 彼女は英語をとても上手に話すことができます。
- 彼女はとても上手に英語を話せる。

İngilizceyi yüksek sesle okumalısın.

英語を声を出して読むべきだ。

En çok İngilizceyi seviyorum.

英語が一番好きです。

Tony İngilizceyi iyi konuşur.

トニー君は上手に英語を話す。

İngilizceyi çok iyi konuşur.

彼は英語を話すのがとても上手だ。

O, İngilizceyi iyi kavrıyor.

彼は英語をよく理解している。

Mariko İngilizceyi güzel konuşur.

まりこは英語をとても上手に話す。

İngilizceyi seviyorsun, değil mi?

- 英語は好きなのでしょう。
- あなたは英語が好きですね。

İngilizceyi iyi konuşmak zordur.

英語を上手に話すのは難しい。

İngilizceyi çok akıcı konuşur.

彼女はたいへん流暢に英語を話す。

Babam İngilizceyi iyi konuşabilir.

父は英語を上手に話すことが出来る。

O, İngilizceyi çok seviyor.

彼は英語がとても好きだ。

Ben İngilizceyi tercih ederim.

私は英語の方が好きです。

İngilizceyi okuyabilirim fakat konuşamam.

- 私は英語を読めるが話せない。
- 英語は読めますが話せません。

Mesela, İngilizceyi seviyor musun?

- 例えば、君は英語が好きですか。
- 例えば、英語が好きですか。

Babam İngilizceyi iyi konuşur.

父は上手に英語を話します。

İngilizceyi Japoncaya çevirebilir misin?

あなたは英語を日本語に翻訳できますか。

Yumi İngilizceyi sıkı çalışır.

由美は英語を一生懸命勉強する。

İngilizceyi daha çok severim.

私は英語の方が好きです。

Kenji, İngilizceyi iyi konuşur.

健二は英語を上手に話す。

İngilizceyi müzikten daha çok seviyorum.

私は音楽よりも英語の方が好きです。

İngilizceyi adım adım öğrenmek zorundasın.

英語は着実に勉強しなければならない。

Paul İngilizceyi matematiğe tercih eder.

ポールは数学より英語が好きです。

Yakında İngilizceyi iyi konuşmayı öğreneceksin.

そのうち英語が上手に話せるようになるでしょう。

Üzgünüm, ama İngilizceyi iyi anlamıyorum.

すみませんが私は英語がよくわかりません。

O İngilizceyi yabancı aksanıyla konuşur.

彼女は外国なまりのある英語を話す。

O, İngilizceyi çok iyi konuşur.

彼はたいへん上手に英語を話します。

Derslerimizden en çok İngilizceyi severiz.

私たちはすべての教科の中で英語が一番好きです。

Bay Sato İngilizceyi iyi konuşur.

佐藤さんは英語をじょうずに話す。

Annem İngilizceyi pek iyi konuşmaz.

- 私の母はあまり英語が上手に話せない。
- 母は英語があまりできません。

İngilizceyi seviyorum ama iyi konuşamıyorum.

私は英語が好きだが、上手く話せない。

Onun İngilizceyi akıcı konuştuğunu duydum.

私は彼女が英語を流暢に話すのを聞いた。

İngilizceyi iyi konuşabilirsin, değil mi?

- 君は英語がうまく話せますね?
- 英語が上手に話せるんですよね。

İngilizceyi akıcı şekilde konuşmak istiyorum.

- 流暢に英語を話したいものだ。
- 英語をペラペラにしゃべりたい。

Sanırım Shintaro İngilizceyi iyi konuşur.

私は慎太郎君は英語を上手に話すと思います。

Biz İngilizceyi nasıl okuyacağımızı öğrendik.

私たちは英語の読み方を学びました。

Tom İngilizceyi Fransız aksanıyla konuşur.

- トムはフランス語訛りの英語を話す。
- トムはフランス訛りの英語を話す。

İngilizceyi iyi konuşmak kolay değildir.

英語をうまく話すのは難しい。

Kate İngilizceyi çok hızlı konuşur.

ケイトはとても速く英語を話します。

Arkadaşlarımdan bazıları İngilizceyi iyi konuşabilir.

- 私の友人の中には英語が上手に話せる人もいます。
- 私の友人の何人かは英語を上手に話す事ができます。

Ben İngilizceyi çok iyi konuşmam.

あまり英語が話せません。

- İngilizceyi çok iyi konuşuyorsun.
- İngilizceyi gerçekten iyi konuşuyorsun.
- Çok iyi İngilizce konuşuyorsun.

とても上手に英語を話すね。

Yeni başlayanlar önce konuşulan İngilizceyi öğrenmeli.

初心者はまず口語英語を学ぶべきだ。

Yabancı öğrencilerin İngilizceyi iyi konuşması zordur.

外国人学生にとって英語を上手に話すことは難しい。

Sınıfımızda İngilizceyi en iyi Tony konuşur.

トニー君は私たちのクラスの中で一番上手に英語を話す。

Tony İngilizceyi senin kadar iyi konuşur.

トニー君はあなたと同じくらい上手に英語を話す。

Adam İngilizceyi Alman aksanı ile konuşur.

その男はドイツ語なまりの英語を話す。

O da İngilizceyi okuyabilir ve yazabilir.

彼は英語を読めるし、そのうえ書けもする。

Az sayıda Japon İngilizceyi iyi konuşabilir.

日本人で英語をうまく使える人はほとんどいません。

Taro İngilizceyi benden daha iyi konuşur.

太郎は私よりも上手に英語を話します。

İngilizceyi çok doğal bir şekilde konuşabilir.

彼女は英語をすらすらと話せます。

İngilizceyi iyi konuşan bir kız tanıyorum.

私は上手に英語を話す女の子を知っている。

Sevsen de sevmesen de İngilizceyi öğrenmelisin.

好むと好まざるとにかかわらず、英語は学ばなければなりません。

Onun İngilizceyi iyi konuşabildiğini herkes biliyor.

彼女が英語を上手に話せるということをみんな知っています。

İngilizceyi sanki bir Amerikalıymış gibi konuşur.

彼はまるでアメリカ人のように英語を話す。

İyi İngilizceyi kötü İngilizceden nasıl ayırırsın?

良い英語と、悪い英語はどのようにして区別できますか。

Japoncayı mı yoksa İngilizceyi mi seversin?

あなたは英語と国語どちらが好きですか。

İngilizceyi Bayan Long'tan öğrendin, değil mi?

あなたはロング先生に英語を習ったのですね。

İngilizceyi öğrenmenin en iyi yolu Amerika'ya gitmektir.

英語を学ぶのはアメリカへ行くのが一番よい。

Bunu İngilizceyi iyi bilen biri yazmış olmalı.

英語をよく知っている誰かがこれを書いたに違いない。

Çok pratik yaparsan İngilizceyi daha iyi konuşabileceksin.

一生懸命練習すれば英語がもっとうまく話せるようになるだろう。

Birkaç ay içerisinde İngilizceyi akıcı olarak konuşabileceksin.

もう二、三か月もすると、君は英語が流暢に話せるようになるだろう。

O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur.

彼はひどいドイツなまりで英語を話す。

Bütün konular içerisinde en çok İngilizceyi severim.

どの科目よりも英語が一番好きです。

Tüm konuların içinde en çok İngilizceyi severim.

私は全ての教科の中で一番英語が好きです。

O, İngilizceyi asla birkaç hata yapmadan konuşmaz.

彼は英語を話すと必ず少し間違いをしてしまう。

Tüm Amerikalılar İngilizceyi ana dilleri olarak konuşmazlar.

すべてのアメリカ人が英語を母語として話すわけではない。

İngilizceyi pratik yapmak için her fırsatı kullandı.

彼はあらゆる機会を利用して英語の練習をした。

- Alman aksanıyla İngilizce konuşur.
- İngilizceyi Alman aksanıyla konuşuyor.

彼はドイツなまりの英語をはなす。

Tom Fransızcayı neredeyse İngilizceyi konuşabildiği kadar iyi konuşabilir.

トムは英語を話すのとほぼ同じぐらい上手くフランス語も話すことができます。

Amerika'ya getirildikten sonra babam İngilizceyi akıcı şekilde konuşuyor.

私の父はアメリカで育ったので、英語を流暢に話す。

- İngilizceyi çok iyi konuşuyorsun.
- Çok iyi İngilizce konuşuyorsun.

とても上手に英語を話すね。

İngilizceyi çok seviyorum ama bazen benim için çok zor.

英語は大好きですが、とても難しいこともあります。

Hangisini daha çok seversin, İngilizceyi mi yoksa müziği mi?

- 英語と音楽どちらが君は好きですか。
- あなたは英語と音楽とではどちらが好きですか。

- İngilizceyi asla hatasız konuşamaz.
- Hata yapmadan asla İngilizce konuşamaz.

彼は英語をしゃべると必ず間違える。

O, hem İngilizceyi hem de Fransızcayı çok iyi konuşabilmektedir.

- 彼は英語もフランス語も大変上手に話せます。
- 彼は英語もフランス語もとてもよくできる。

O, İngilizceyi bir Amerikalı kadar akıcı bir şekilde konuşur.

彼は英語をまるでアメリカ人のように流暢に話す。

O daha iyi bir iş bulabilmek için İngilizceyi pratik yapıyor.

- 彼女はもっと良い仕事につけるように英語を練習しています。
- 彼女はもっとよい仕事に就けるように英語の練習をしています。