Translation of "Taşıdı" in German

0.007 sec.

Examples of using "Taşıdı" in a sentence and their german translations:

Beni taşıdı.

Gut, es hat gehalten.

Beni taşıdı. Pekâlâ.

Gut, es halt gehalten. Okay.

Bagajını trene taşıdı.

Er trug ihr das Gepäck zum Zug.

Dedesini sırtında taşıdı.

Er trug seinen Großvater auf dem Rücken.

Ofisini Osaka'ya taşıdı.

Er hat sein Büro jetzt in Ōsaka.

O mobilyayı taşıdı.

Er verschob die Möbel.

Oğlunu sırtında taşıdı.

Sie trug ihren Sohn auf dem Rücken.

Mary, oğlunu sırtında taşıdı.

Maria trug ihren Sohn auf dem Rücken.

Tom, Mary'yi omuzlarında taşıdı.

Tom trug Mary auf seinen Schultern.

Tom, Mary'yi sırtında taşıdı.

Tom trug Mary auf seinem Rücken.

Tom oğlunu sırtında taşıdı.

Tom trug seinen Sohn auf dem Rücken.

Gemi yüzlerce göçmeni Amerika'ya taşıdı.

Das Schiff brachte Hunderte von Emigranten in die Vereinigten Staaten.

O, sırtında bir bebek taşıdı.

Sie trug ein Baby auf dem Rücken.

O tabloyu tek başına taşıdı.

- Sie hat diesen Tisch allein getragen.
- Sie trug diesen Tisch allein.

O, kutuyu üst kata taşıdı.

Er trug den Karton nach oben.

Bu tabloyu kendi başına taşıdı.

Sie hat diesen Tisch allein getragen.

Tom depoya iki kutu taşıdı.

Tom trug zwei Kisten in den Abstellraum.

Tom sandalyeleri yan odaya taşıdı.

- Tom trug die Stühle ins Nebenzimmer.
- Tom trug die Stühle ins Nachbarzimmer.
- Tom brachte die Stühle ins Nebenzimmer.

O ipek bir çanta taşıdı.

Sie führte eine seidene Handtasche bei sich.

Tom kirli tabakları mutfağa taşıdı.

Tom brachte das schmutzige Geschirr in die Küche.

Gemi Amerika'ya yüzlerce göçmen taşıdı.

Das Schiff brachte Hunderte Auswanderer nach Amerika.

Tom masasını pencerenin yakınına taşıdı.

Tom rückte seinen Schreibtisch näher ans Fenster.

O, bir seferde altı kutu taşıdı.

Er hat sechs Kisten auf einmal geschleppt.

O, elma dolu bir çanta taşıdı.

Er trug eine Tasche voller Äpfel.

Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.

Der Kriegsgefangene zeigte große Würde.

Tom pizzalar aldı ve onları mutfağa taşıdı.

Tom nahm die Pizzen und trug sie in die Küche.

John Wilkes Booth bir dizüstü bilgisayar taşıdı.

John Wilkes Booth führte ein Notizbuch mit sich.

Şehre yapılan saldırılarda ise büyük bir önem taşıdı

Es war von großer Bedeutung bei den Angriffen auf die Stadt.

Vİrüsü bu insandan hava yoluyla diğer ailelere taşıdı.

Sie trug den Virus von dieser Person durch die Luft, zu diesen anderen Familien.

O bir bıçak ya da benzer bir şey taşıdı.

Er trug ein Messer oder etwas Ähnliches.

Tom yaralı yarasayı karton kutu içinde evine geri taşıdı.

Tom trug die verletzte Fledermaus in einem Karton zu sich nach Hause.

Tom sahip olduğu her şeyi küçük bir valiz içerisinde taşıdı.

Tom trug alles, was er besaß, in einem kleinen Koffer.

İkinci ve üçüncü aşamalar uzay aracını Dünya yörüngesine ve daha sonra Ay'a taşıdı.

Die zweite und dritte Stufe trugen das Raumschiff zur Erdumlaufbahn und weiter zum Mond.

19 Ağustos 1960 günü, Sovyet uzay aracı Korabyl-Sputnik 2 uzaya iki köpek (Belka (Sincap) ve Strelka (küçük ok) adlarında) taşıdı ve güvenli bir şekilde dünya'ya geri döndü.

Am 19. August 1960 trug das sowjetische Raumschiff Korabl-Sputnik 2 zwei Hunde mit Namen Belka (Eichhörnchen) und Strelka (Pfeil) ins Weltall und wieder sicher zurück zur Erde.